Dini Hikaye; “Tevafuklar” 85. Bölüm
Dini Hikaye: Fatma’nın beklediği gün nihayet gelip çatmıştı. Akşama gelip kendisini isteyeceklerdi. O yüzden çok heyecanlıydı. Bu heyecanlı durumu annesini bile şaşırtıyor ve gülümsetiyordu. Hatta arada birde ona ‘kız, senin evlenmeye bu kadar hevesin olduğunu bilseydim şimdiye kadar everirdim’ diyerek şakalaşıyordu. Fatma ise bu durum karşısında annesine ‘anne!’ diyerek nazlanıyordu.
Akşam olmuştu. Artık bekledikleri misafirler neredeyse gelmek üzereydiler. O yüzden Fatma’nın heyecanı haddinden fazlaydı. Öyle ki neredeyse heyecandan düşüp bayılabilirdi.
Fatma ve annesi hazırlıklarını tam bitirmişlerdi ki Fatma’nın telefonu çaldı. Arayan Süreyya Hanım’dı ve geldiğini haber veriyordu. Dini Hikaye
Fatma, onların geldiklerini duyunca heyecandan elleri ayakları titredi ve kapıyı açacakken yere düştü. Annesi bu durumu görünce koşarak kızını yerden kaldırdı ve ona sakinleşmesini söyledi. Ardından kapıyı açtı. Açar açmaz gördüğü kişi karşısında neredeyse dilini yutacaktı. Çünkü karşısındaki kişi lise yıllarında ona doğru yolu gösterdiği Süreyya’ydı.
Süreyya Hanım, karşısında çok sevdiği ve izini kaybettiği arkadaşı Semra Hanım’ı görünce onun da nutku tutuldu ve ne diyeceğini bilemedi. Demek ki aylarca yanında çalıştırdığı Fatma, o çok sevdiği arkadaşı Semra Hanım’ın kızıydı.
Semra Hanım, üzerindeki şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra misafirlerini içeri aldı. Ardından Süreyya Hanım’a:
‘Süreyya, sen ha! Neden birden bire ortadan kayboldun?’ deyince Süreyya Hanım, kafasını ‘evet’ dercesine salladıktan sonra:
‘Semra, biliyorsun ailem dine karşıydı. Benim tesettüre girip dinimi yaşamam onları çileden çıkardı. Bu yüzden de bana yapmadıklarını bırakmadılar. Hatta delirdim diye akıl hastanesine yatırdılar. Sonunda baktılar ki kararımdan vazgeçmiyorum, bu seferde beni artlarına bakmadan evden attılar’ dedi Süreyya Hanım, üzgün bir ifadeyle.
Semra Hanım, olanları ağzı açık bir şekilde dinledikten sonra:
‘Ne diyorsun Süreyya, demek bundan dolayı seni bulamadım’
‘Evet, Semra bundan dolayı ayrılmak zorunda kaldık’ dedi Süreyya Hanım.
‘Eee, sonra ne oldu?’ dedi Semra Hanım.
‘Evden atıldıktan sonra aç susuz dolanıp durdum. Bir müddet o şekilde devam ettikten sonra kızımın babası olan Galip Bey’le tanıştım ve onunla evlendim. Ondan sonra da sizinle beraber yaşadığımız şehirden ayrıldık’ dedi Süreyya Hanım.
Semra Hanım, olanları dinledikten sonra:
‘Hani hatırlar mısın, seninle okulda okuduğumuz dönemlerde bir söz vermiştik’ deyince Süreyya Hanım gülümseyerek:
‘Evet, çocuklarımız olursa birbirleriyle evlendirecektik’ dedi ve Faruk ve Fatma’ya bakarak:
‘Kalbimiz temizmiş ki Yüce Mevlam (c.c.) niyetimizi kabul etti ve birbirimizden uzak ve birbirimizden haberimiz olmadığı halde çocuklarımız birbirlerini tanıdı ve evlenmeye karar verdiler’ dedi Semra Hanım.
Konuşulanları şaşkınlıkla dinleyen Fatma, Süreyya Hanım’a ne oluyor dercesine bakınca:
‘Kızım, hatırlarsan eğer sana içimi dökmüş beni hidayete erdiren arkadaşımı anlatmıştım’ deyince Fatma:
‘Evet, anlatmıştınız, dedi ve yoksa….’ Dedi şaşkın bir ifadeyle.
‘Evet, kızım o senin annendi’ dedi Süreyya Hanım, gülümseyerek.
Faruk, Fatma’nın annesini görünce kaza geçirip ameliyat olduğu zaman gördüğü rüya aklına geldi. Gördüğü rüyada Fatma’nın yanında biri vardı. O gördüğü kişi annesine benziyordu. Yoksa o annesi miydi?
Aralarındaki konuşmadan sonra sıra kız istemeye gelmişti. Bu konuşmayı Selman Hoca yapacaktı. Selman Hoca, ilk önce evlenmenin gerekliliğinden, sevaplarından, evlenince karı kocanın birbirlerine olan hak ve hukuklarından bahsettikten sonra Semra Hanım’a dönerek:
‘Allah Teâlâ’nın emri, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kavliyle kızınız Fatma’yı oğlumuz Faruk’a istiyoruz’ deyince Semra Hanım:
‘Hocam, biz zaten çocuklarımız olmadan evvel söz vermiştik. O yüzden kızımı Faruk’a veriyorum’ dedi Fatma’ya haber vererek kahveleri getirmesini söyledi.
Fatma, kahveleri getirip herkese verdikten sonra sıra Faruk’a gelince ona gülümseyerek kahveyi uzattı ve geri döndü. Faruk, kahveyi eline alıp birkaç yudum aldıktan sonra yüzü kıpkırmızı oldu ve içtiği kahveyi dışarı çıkarmak zorunda kaldı.
Onun bu durumuna orada bulunan herkes o kadar güldüler ki neredeyse gülmekten kriz geçireceklerdi.
Kız isteme, nişan derken düğün vakti gelip çatmıştı. Bu düğün çifte düğün olacaktı. Bu düğünde Selman Hoca ve Pınar Hanım, Kaya ve Hülya, Koray ve Büşra, Fatma ve Faruk vardı. Düğün olup herkes evlerine çekildikten sonra Süreyya Hanım, Semra Hanım’a kendi evlerinde kalma teklifini sundu. Semra Hanım, bu teklif karşısında gözleri doldu ve evet dedi. Onunda Süreyya Hanım’ın evinde yaşamasından sonra evleri şenliklendi.
Evlendikten birkaç gün sonra Süreyya Hanım, malikânede misafirlerine ziyafet verdi. Bu ziyafette evliliğin gerekliliğinden konuşuldu. Ardından namaz vakti olduğu için yeşil bir alana seccadeler sarıldı. Önde Koray, onun arkasında abisi Kaya, onun yanında Faruk ve Çetin. Onların arkasında da bayanlar vardı. Tıpkı, Faruk’un ameliyat sırasında gördüğü rüya gibi…
HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85
Bu romanı yazarken yararlandığım eserler
Diyanet Takvimi,
Fazilet Takvimi,
Peygamber Efendimizin (s.a.v) sağlık hakkında 100 vasiyeti Gül Yayınları,
Peygamber Efendimizin (s.a.v) Tevbe ve zikir hakkında 100 vasiyeti Gül Yayınları,
Peygamber Efendimizin (s.a.v) Namaz hakkında 100 vasiyeti Osmanlı Yayınevi,
**** SON***
hikaye, hikaye oku, dini hikayeler, islami öyküler, öykü, dini öyküler, roman, Murat Canpolat Roman, din, islami hikayeler, dini roman, islami roman, para, mululuk, ibadet, kul, kulluk, tövbe etmek, seccade, tevbe, zikir, fazilet, diyanet, roman,