Dini Hikaye; “Tevafuklar” 13. Bölüm
Hülya, Kaya ve Kardeşi Koray’ın kavga etmelerinden sonra elindeki içki şişesini bırakıp birden ayağa kalktı. Tam gidecekti ki Kaya kolundan tutarak:
‘Nereye gidiyorsun?’ diye sordu.
Hülya, bu soru üzerine sinirle kolunu çekerek:
‘Artık sizin bu yaptıklarınıza dayanamıyorum. Sizin yüzünüzden kaç kişi içki ve kumara başladı. Hatta beni bile bu illete alıştırdınız’ dedi ve bardan hızlıca çıktı. Hüzünlüydü, ne yapmaya çalışıyordu, o güne kadar hiç kimse kendisine doğru yolu göstermemişti. Annesi ve babasının yüzünden hep yanlış arkadaşlar seçmiş, o yüzden hiç huzur bulamamıştı. Bunları düşüne düşüne caddede yol alıyor, sürekli geçmişini düşünüyordu. Düşünceli bir haldeyken tam karşısında bir arabanın kontrolünü kaybederek taklalar attığını gördü. O anda düşüncelerinden sıyrılarak kaza alanına doğru koştu. Kaza yapan aracın yanına gelince aracın içindekinin Faruk olduğunu gördü. Onu görünce bir an için şok geçirir gibi oldu. Kısa sürede kendini toparlayarak ambulansı aradı. Ambulans yarım saat sonra gelince onlardan hastanın nereye götürüleceğini öğrendi. Ondan sonra derhal geri dönerek bara girdi. Hızlı adımlarla Kaya ve kardeşinin yanına vardı. Kaya, onu görünce sırıtarak:
‘Ne o güzelim. Geri dönmeye mi karar verdin?’
Hülya, Kaya’nın sırıtması karşısında iyice sinirlendi. Elini yumruk yapıp onların oturduğu masaya sertçe vurarak:
‘Kaya, biliyor musun? Senin yüzünden az kalsın Faruk ölüyordu. O yüzden kendini toparlamadıkça bir daha karşıma çıkma’ dedi ve parmağındaki yüzüğü çıkararak masaya bıraktı ve arkasına bakmadan geri döndü. Tam bardan çıkmıştı ki Kaya kolunu tutup kendisine çevirerek:
‘Ne demek istiyorsun? Benden ayrılıyor musun yoksa’
‘Evet, senden ayrılıyorum ve kendini toparlamadıkça da sana dönmeyeceğim’ dedikten sonra Kaya’nın yüzüne hızlıca bir tokat atarak:
‘Senin ve kardeşin yüzünden Faruk, kaza sonucu hastaneye kaldırıldı. Belki de orada ölebilir. Siz bunu vicdanınıza nasıl anlatacaksınız, tabii vicdanınız varsa’ dedi Hülya.
‘O da yalan söylemeseydi o zaman’ dedi Kaya.
Hülya, artık iyice sinirlenmiş yerinde duramaz olmuştu. O sinirle bir daha tokat atarak:
‘İyi o zaman, yalana bu kadar karşısın. Sende bana yalan söyledin’
‘Ne demek istiyorsun. Sana ne yalanı söylemişim’
‘Sende bana annenin başının açık olduğunu söyledin. Bende senin gibi sizin evinizin önünde kısa bir araştırma yaptıktan sonra annenin başının kapalı olduğunu öğrendim, ama buna rağmen bunu kendime dert etmedim’
Kaya, duydukları karşısında ciddileşerek:
‘Demek sendin bizim evin oralarda dolan ha!’ dedikten sonra laubalileşerek ‘Göreceksin, sonunda annemin başını açtıracağım. Sende buna şahit olacaksın’ dedi ve o da elindeki yüzüğü çıkartıp Hülya’ya vererek bara geri döndü.
Hülya, konuşmaları bittikten sonra ağlaya ağlaya yolda yürümeye başladı. Hem ağlıyor hem de Kaya ile geçirdikleri zaman aklına geliyordu. Onunla üniversitede tanışmış arkadaşlıkları nişanlana kadar devam etmişti. Arkadaşlıkları güzeldi, ama bu arkadaşlıkları onu felakete sürüklüyordu. Anne ve babası alkol almalarına rağmen, sağlığa zararlı olduğu için Kaya ile karşılaşana kadar hiç içmemişti. Onunla karşılaştıktan sonra içkiye başlamış, alkolün bataklığına düşmüştü. Bu yüzden ona hem kızgındı hem de ayrıldığı için üzülüyordu. Kaya’dan ayrılmasına o kadar üzülmüştü ki az kalsın kendisi de kaza geçirecekti.
Başına gelen kazayı atlatan Hülya, kafasındaki düşünceleri bir kenara atarak taksiye bindi. Taksiciye hastaneye gideceğini söyleyerek oraya yöneldi. Hastaneye gelince Faruk’un nerede yattığını öğrenek oraya doğru yol aldı.