Dini Hikaye; “Tevafuklar” 57. Bölüm
Sinan Bey, odasına geçtikten bir müddet sonra dışarıya çıkarak hizmetçisine Çetin’in ve Kaya’nın yanına gelmelerini ve acele etmelerini istedi. Hizmetçi aldığı emir üzerine ikisinin de odasına giderek Sinan Bey’in emrini bildirdi.
Kaya ve Çetin aldıkları emir üzerine hızlıca Sinan Bey’in odasına gittiler. Onların geldiğini gören Sinan Bey sertçe:
‘Gelin başımın belaları’ dedi ve ayağa kalktı. Ayağa kalktı kalkmasına, ama ayakta duramıyor sağa sola sallanıyordu. Onun bu halinden sarhoş olduğu belli oluyordu.
Sinan Bey, sağa sola sallandıktan sonra olduğu yere yığıldı kaldı ve oracıkta sızıverdi. Yere düşerken de kafasını sandalye vurdu ve kafasından kanlar gelmeye başladı.
Kafasından kanlar geldiğini gören Çetin, hızlıca Sinan Bey’i düştüğü yerden kaldırdı. Ardından kafasındaki kanı durdurmak içi kafasına tampon yaparak kanı durdurmaya çalıştı. Bu arada Kaya’da odadan hızlıca çıkarak ambulansı aradı. Ambulans gelince onu ambulansa alarak hastaneye götürdüler.
Hastanede ona gerekli tedavi yapıldıktan sonra doktorlar onu taburcu ettiler ve bir müddet işini gücünü bırakıp dinlenmesini tavsiye ettiler.
Evde bir hafta dinlendikten sonra çalışma odasına geçerek yeni gelen evrakları incelemeye başladı. Evrakların birini incelerken eski günlere geri döndü. O günlerde daha gençti ve kendisini bu seviyeye getiren adamla karşılaşmıştı.
Sinan Bey, o günler aklına gelince geriye yaslandı ve bütün hayatının değişmesine sebep olan o adamı düşünmeye başladı. Eğer o olmasaydı, belki de daha farklı bir hayatı olabilirdi, ama o zaman da bu zenginliğe, bu şatafata kavuşamazdı. O yüzden de o adama minnettardı. Bir müddet düşündükten sonra ayağa kalkarak dışarıya çıktı. Etrafına bakındı. Malikânesini, malikânesinde olan güzelliği seyrettikten sonra içeriye girerek odasına geri döndü. Çalışma masasına geçerek tekrar evraklarına bakmaya devam etti. Evrakların arasında kendisini sinirlendiren bir gazete kupürü gördü. Onu görünce sinirli bir şekilde gazete kupürünü kırıştırarak çöpe attı. Ardından hızlıca odasından çıkarak Çetin’e seslendi. Çetin, yanına gelince ona:
‘Sana emir veriyorum. Derhal gidip ailemi alıp buraya getireceksin’ dedi sert bir ifadeyle.
Çetin, aldığı bu emir üzerine merak ederek:
‘Efendim, sizin emirlerinizi sorgulamak bana düşmez, ama ondan kurtulmayı siz istemiyor muydunuz?’ dedi.
Sinan Bey, aldığı bu cevap üzerine Çetin’in üzerine yürüyerek yakasından tuttu ve ona:
‘Sen, ne zamandan benim emirlerime sorguluyorsun’ dedi ve onu geri ittirdi.
Çetin, Sinan Bey’in bu kadar sinirlendiğini ilk kez gördüğünden ne diyeceğini bilemedi ve sersemlemiş bir şekilde dışarıya çıktı. Ardından adamlarına emir vererek Sinan Bey’in ailesini tuttukları yere vardılar. Adamlarıyla beraber kapıyı açıp içeriye girdiklerinde onların yerinde olmadıklarını gördüler.
Onların yerinde olmadığını gören Çetin, adamlarına emir vererek etrafı araştırdılar. Bir müddet aradıktan sonra onları pencereyi kırıp kaçmak üzereyken yakaladılar. Adamları onları çekiştire çekiştire getirirken Emine Hanım’ın başörtüsü açıldı. O başörtüsünü düzeltmeye çalışırken adamlar onun saçını çekip bir tutam kopardılar.
Emine Hanım, saçı kopup canı yanmasına rağmen başörtüsünü örtmeyi başardı. Başörtüsünü örttükten sonra adamın suratına bir tokat attı ve ona:
‘Siz ne kadar cani insanlarsınız. Benim oğlumu elimden aldığınız gibi, şimdi de canımı almak istiyorsunuz?’ dedi suratsız bir ifadeyle.
Adam, bu soru üzerine sinirlenerek kolundan sıkıca tutarak sürükleye sürükleye Çetin’in yanına getirdiler.
Emine Hanım, sürüklenerek götürüldüğü için iyice bitkin düşmüştü. Hülya ve annesi ise ondan daha iyi idiler, ama Emine Hanım’a yapılan zulümden dolayı onlarda sinirlenmişlerdi.
Hülya, Çetin’i görünce yüzüne tükürdü. Ardından ona:
‘Siz nasıl insanlarsınız ya. İnsan insana neden bunu yapar anlamıyorum bir türlü. Bu dünya hiç kimseye kalmayacak. Ancak buna rağmen yine de bu dünyada kalacaklarmış gibi davranıyorlar’
Onun bu sözlerine Çetin pispis sırıttıktan sonra adamlarına:
‘Kesin şunların sesini ve bir an evvel çıkalım buradan. Biraz daha oyalanırsak Sinan Bey’in dilinden kurtulamayız’
Çetin’in adamları Sinan Bey’in ailesini bağlarken Emine Hanım’ın saçını tutup kopartan adamı Çetin’in yanına gelerek elinde tuttuğu bir tutam saçı göstererek ne yapması gerektiğini sordu.
Adamından gelen bu soru üzerine saçı alarak Emine Hanım’a dönerek elindeki saçı sallayarak:
‘Ya görüyorsunuz işte, bize karşı gelmenin sonucunu’ dedi ve saçı cebine atarak hep beraber bulundukları yerden çıktılar.
Çetin, cebine attığı saç tellerinden sanki anne kokusu alır gibi oldu, ama bunu önemsemedi. Çünkü onu annesi küçükken bu malikânenin önüne bırakıp gitmişti. En azından Sinan Bey kendisine öyle anlatmıştı. O yüzden de anneleri sevmezdi. Hatta çocukla annenin sevgisini gördükçe onları birbirinden ayırmak isterdi. İşte bu kadar annelerden nefret ederdi. O bunları düşüne düşüne giderken Emine Hanım, Çetin’i gördükçe hem ona kızıyor hem de içinden sanki ona karşı bir şeyler hisseder gibi oluyordu.
Çetin, Emine Hanım ve Hülya’yı malikâneye getirip ahıra kapattıktan sonra Sinan Bey’e haber vermek için onun odasına vardığında birileriyle hararetli bir şekilde konuştuğunu duydu. Onun konuşmasının bitmesini beklemek için geri döneceği sırada kendi isminin anıldığını duydu. Bundan dolayı geri dönüp konuşmaları dinlemek için kulağını odanın kapısına dayadı ve dinlemeye başladı. Sinan Bey, karşı taraftaki kişiyle şöyle konuşuyordu:
‘Sen beni nasıl tehdit edebilirsin? Benim kim olduğumu ve neler yapabileceğimi bilmiyorsun herhalde’ dedi sinirle karşı taraftaki kişiye.
Karşıdaki kişi sinirli bir şekilde:
‘Evet, biliyorum. Hatta benim ailemi bile bana düşman etmiştin. Şimdi ödeşme zamanı. Eğer bana istediğim parayı vermezsen bütün pisliklerini gider polise anlatırım. Hatta yanında çalıştırdığın Çetin’i bile ailesinden nasıl zorla aldığını ve kendi yanında büyüterek pisliklere bulaştırdığını anlatırım. Hatta şu an kardeşin Emine ve kızın ahırda tutulduğunu bile anlatırım’
Sinan Bey, karşıdaki kişinin tehdidine karşı dişlerini gıcırdatarak:
‘Sen canına susadın herhalde. Çetin’i kardeşim Emin’e den zorla aldığımı ve buraya getirdiğimi anlatırsan seni ve aileni hatta bütün sülaleni sağ bırakmam, hatta bunları yaparken hiç kılım bile kıpırdamaz’
Karşıdaki kişi bu sözleri duyduktan sonra:
‘Evet, biliyorum Sinan alçağı hem de çok iyi biliyorum’ dedi ve telefonu yüzüne kapattı.
Çetin, duydukları karşısında adeta dondu kaldı. Duydukları karşısında içinde fırtınalar oluştu. Bir müddet öylece yerinde durduktan sonra geri döndü. Odasına doğru yol aldı. Oraya vardıktan sonra yatağına oturup ellerini kafasının arasına alarak düşündü, düşündü, düşündü. Sonunda bir karar verdi. Elindeki saçları cebine koyarak malikâneden dışarıya çıktı. Oradan hastaneye vardı. Cebindeki saçlarla beraber kendi saçından bir tel vererek DNA testi yaptırdı. DNA testi onbeş gün sonra çıkacaktı. Bu onbeş gün ona sanki ölüm gibi gelmişti ve sonunda beklediği sonuç geldi. Emine Hanım onun öz annesiydi.
Çetin, bütün gerçekleri öğrendikten sonra, Sinan Bey’in yıllarca kendisini kandırdığı ve pis işlerinde kullandığı için ondan nefret etti. Onun pisliklerini ortaya çıkarmaya niyetlendi, ama bu işi tek başına yapamazdı. Bu yüzden de her seferinde karşılarına çıkan maskeli adamla işbirliği yapabilirdi. Ama bir sorun vardı. O maskeli adamı tanımıyordu ve o maskeli adam kendisini Sinan Bey’le işbirliği yapmakla suçluyordu.