Dini HikayelerMurat Canpolat

Dini Hikaye; “Tevafuklar” 8. Bölüm

Dini Hikaye

Dini Hikaye; “Tevafuklar” 8. Bölüm

Aradan bir hafta geçmişti. Nurcan, Fatma’nın üzerine kahve döktüğünden dolayı konuşmaları yarım kalmıştı. Bu yüzden Fatma Süreyya Hanım’ın başından geçenleri öğrenememişti. Onun başından geçenleri hem merak ediyor hem de onun adına üzülüyordu.

Onun başından geçenleri öğrenmek için bu sefer kahveyi kendisi yaptı. Ardından getirip Süreyya Hanım’a ikram etti. Kahveler içilip bitince Fatma, bardakları götürüp mutfağa bıraktı. O mutfaktan çıktıktan hemen sonra Nurcan mutfağa girdi ve kahve bardaklarını gördü.

Fatma, kahve bardaklarını bırakıp geldikten sonra Süreyya Hanım’a:

‘Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden nasıl kurtuldun?’

Süreyya Hanım, Fatma’nın sorusu üzerine geçmiş günleri tekrar aklına geldi. O günler aklına gelince de içi bir tuhaf oldu. Bu yüzden de uzaklara dalıp gitti.

Onun dalıp gittiğini gören Fatma:

‘Hanımım, ne oldu da öyle uzaklara dalıp gittiniz’

Süreyya Hanım, Fatma’nın sorusu üzerine daldığı düşüncelerden sıyrılarak ‘Yok bir şey, öylesine dalıp gittim işte’ dedikten sonra:

‘Babam, bir süre sonra düşüncelerimden vazgeçtiğimi zannederek beni oradan çıkardı. Daha sonra karşısına alarak başımdaki örtüyü çıkarmamı istedi. Bu istek karşısında hayır bunu yapamam deyip oradan ayrılacakken kolumdan tutup beni yere yatırarak sopayla dövmeye başladı. Yüzüm, gözüm, her tarafım kan içerisinde kalana kadar dövdü. Yorulunca beni bırakıp yatağına gitti’

‘O sırada annen ne yapıyordu?’ dedi Fatma merakla.

‘Annem, ah annem olacak kadın! Durmuş bizi seyrediyor, alttan alttan gülüyor, çayını yudumluyordu. Babam beni dövmeyi bırakıp gidince gelip bir sürü hakaretler etti ve günlerce aç susuz bıraktı. Bütün bunlara rağmen örtümden vazgeçmeyeceğimi anlayınca her ikisi de karar alıp beni sokağa attılar, dedi gözyaşları içerisinde.

‘Sokağa mı?’

‘Evet, sokağa’ dedi Süreyya Hanım gözyaşlarını tutamayarak:

Nurcan, hem kahve bardaklarını yıkıyor hem de onları dinliyordu. Süreyya Hanım’ın sokağa atılmasını duyunca içten içe gülerek:

‘Oh olmuş, sen misin o eski düşüncelere sahip olan’ dedi ve elini yumruk yaparak, ‘Ben olsaydım sokağa atmazdım, ama ölünceye kadar aç susuz bırakırdım. Zaten kapalı insanları görünce hepsini öldüresim geliyor’ diğer bir hizmetçi Nurcan’ın konuşmasını duyup yanına gelerek:

‘Mademki içinden onları öldürmek geliyor, öyle ise Süreyya Hanım’ın kapalı olduğunu bildiğin halde, neden onun yanında çalışıyorsun?’ diye haklı bir soru sordu.

Nurcan, bu soru üzerine o hizmetçinin üzerine yürüyerek:

‘Sana ne, sen işine bak’ dedi hırsla.

İçeride konuşulanlardan habersiz bir şekilde konuşmalarına devam eden Süreyya Hanım ve Fatma konuşmalara bir süre ara verdikten sonra Fatma, merak içerisinde Süreyya Hanım’a

‘Ondan sonra ne yaptınız?’

‘Aç, susuz, perişan bir halde dolanırken karşıma sonradan eşim olacak Galip Bey ve kız kardeşi Saliha Hanım çıktı. Onları birden bire karşımda görünce bana zarar verecekler zannıyla korktum. O korkuyla beraber açlık da eklenince gözlerim karardı ve olduğum yerde yığıldım. Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. O ikisi de başımda endişeli bir şekilde bekleşiyorlardı. Benim uyandığımı görünce halimi, hatırımı sordular. Onların sorusu karşısında utancımdan bir şey diyemedim. Biraz bekledikten sonra tam ağzımı açıp başımdan geçenleri anlatacaktım ki, o annem olacak kadın aniden içeri girerek:

‘Başındaki basit bir bez parçası yüzünden bizi hastanelere düşürdün. Seni anlamıyorum, neden bez parçasını başına takıyorsun. Eğer bu fikirlerinden vazgeçip başını açmazsan bir daha eve uğrama’ dedikten sonra yanımdaki hiç tanımadığım bay ve bayana dönerek, sizin gibi yobazları gördükçe kanım beynime sıçrıyor. Ahh! Elimde olsa sizin gibileri sokak ortasında süründürür, lime lime ederdim.’ Dedi ve bir sürü hakaretler ederek odadan çıktı. Onlar çıktıktan sonra başımda bekleyen Galip Bey yüzünü ekşiterek bana ‘bu kadın kim, senden ne istiyor?’ diye sorunca bende ona ‘o annem’ dedikten sonra başımdan geçen her şeyi anlattım. Konuşmam bitince Galip Bey, kız kardeşine dönerek usulca bir şeyler söyledi. Kız kardeşi onu dinledikten sonra ‘tamam anladım’ dedi ve benimle ilgilenip hastaneden çıkardılar. Karnımı bir güzel doyurduktan sonra üzerime yeni elbiseler alıp beni dini ilimlerin yapıldığı kız yurduna yerleştirdiler’

Nurcan, onların aralarındaki konuşmayı dinliyor içinden de Süreyya Hanım’a:

‘Oh olmuş! Ben olsaydım daha kötüsünü yapardım’ diyordu.

Fatma, Süreyya Hanım’ı dinlerken hüzünleniyor, vaktin nasıl geçtiğini anlamıyordu. Onlar konuşmaya dalıp her şeyi unutmuşken ikindi namaz vakti gelmiş geçiyordu. Fatma, konuşmayı kesip saate bakınca ikindi namazı vaktinin geldiğini ve geçmek üzere olduğunu gördü. Birden ayağa kalkarak:

‘Süreyya Hanım, biz konuşmaya öyle dalmışız ki, ikindi namazı vakti gelmiş geçiyor. Konuşmamızı burada bırakarak namaz kılalım’ dedi heyecanla.

‘Evet, haklısın kızım. Namaz her şeyden önemli öyle ki, Allah Teâlâ’nın Resulü Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şerifinde’

‘Birisi benim aldığım gibi abdest alır, sonra kalkar. Öyle namazını kılar. Yüce Allah (c.c.) o kişinin sabah namazı ile öğle namazı arasındaki günahlarını bağışlar. İkindi namazını kılınca, ikindi ile öğle arasındaki günahlarını bağışlar. Akşam namazını kıldığında, ikindi ile akşam arasındaki günahlarını bağışlar. Yatsı namazını kıldığında ise akşam ile yatsı arasındaki günahlarını bağışlar. İşte bunlar kötülükleri gideren iyiliklerdir’ diye buyuruyor. Ayrıca Sahabeden Ebu Osman ile Selman bir ağacın altında oturuyorlardı. Selman ağaçtan kuru bir dal kopardı. Sonra da dalı yaprakları dökülünceye kadar salladı. Ebu Osman hayretle onu takip ediyordu. Selman: ‘Ey Osman! Niçin böyle yaptığımı sormayacak mısın’, dedi. O da: ‘Nedenmiş’, diye sordu. Selman anlatmaya başladı. ‘Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile böyle ağacın altında oturuyorduk. Resulullah Efendimiz (s.a.v.) benim yaptığım gibi ağaçtan kuru bir dal kopardı. Ve dalı yaprakları dökülünceye kadar salladı. Sonra bana dönerek:

‘Selman’, dedi. ‘Neden böyle yaptığımı sormayacak mısın?’ ben de: ‘Neden öyle yapıyorsun Ey Allah Teâlâ’nın elçisi (s.a.v.)’, dedim. Bunun üzerine Resulullah Efendimiz (s.a.v.): ‘Bir Müslüman güzelce abdest alır ve beş vakit namazını kılarsa, günahları işte bu yapraklar gibi dökülür’, buyurdu. Ardından Hud Suresi’nin 114. Ayetini okudu:

‘Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. İşte bu, ibret alanlara bir öğüttür.’ Hadislerinde geçtiği gibi namaz inanan kullar için her şeyden önemli.

‘Haydi, o zaman kalkıp namazımızı kılalım’ dedi Fatma.

Aralarındaki konuşmalardan sonra beraberce lavaboya gidip abdest alıp namazlarını kıldılar.

Yazan – Murat CANPOLAT

HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ 
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu