Dini Hikaye; “Tevafuklar” 61. Bölüm
Çetin, annesini ve onunla beraber tutulanları kurtardıktan sonra üzerindeki maskeyi çıkartarak odasına gitti. O odasına gittiği sıralarda Sinan Bey çalışma odasında birileriyle konuşuyordu. Konuşması bitince bitkin bir halde çalışma odasından çıktı. Ne yapacağını bilemeden sağa sola dönüp durduktan sonra Çetin’i yanına çağırdı. Çetin gelince ona:
‘Hazırlan, önümüzdeki hafta beyefendi geliyormuş’ dedi Sinan Bey.
Çetin, bunu duyunca intikam alma vakti geldiğini düşünerek içinden güldü, ama belli etmedi. Yinede onun neden geldiğini bilemediğinden şaşırdı. O yüzden Sinan Bey’e:
‘Efendim, beyefendi yıllardır buraya gelmiyordu. Şimdi neden geliyor’ dedi Çetin, onun neden geldiğini merak ederek.
Sinan Bey, bu söz karşısında umutsuzca:
‘Bende bilemiyorum, ama öyle zannediyorum ki maskeli adamdan dolayı başarısızlığımızı sorgulamak için geliyordur’
‘Efendim, eğer dediğiniz gibiyse yandık demektir’ dedi Çetin, bunları söylerken de içinden ‘Gel bakalım Beyefendi Bey, bende seni bekliyordum. Böylece hem seni hem de Sinan denen o alçağın işini polislerle beraber bitirmiş olurum’ o kendi kendine düşünürken Sinan Bey:
‘Evet, haklısın o yüzden elimizden geldiği kadar başarısızlığımızı gizlememiz lazım’ dedi korkuyla.
Sinan Bey, Çetin’le konuştuktan sonra Kaya’nın tutulduğu yere gidip sinirle tekme tokat attıktan sonra:
‘Ulan senin yüzünden bütün işlerimiz ters düz oldu. Bu yüzden başkanımız olan beyefendi buraya gelecek. Eğer senin yüzünden bize kızarsa ölümlerden ölüm beğen’ dedi ve oradan ayrıldı.
Sinan Bey, Kaya ile konuştuğu sıralarda Çetin’de bütün delilleri toplayıp Çantanın içine koydu. Ardından gizlice malikâneden çıkarak Selman Hoca’nın tarif ettiği arabayı beklemeye başladı. O araba gelince elindeki delilleri teslim ederek geri döndü ve Selman Hoca’nın telefon açmasını bekledi.
Selman Hoca, delilleri teslim aldıktan sonra Komiser Murat’a götürdü. Komiser Murat, delilleri alıp baktıktan sonra kriptolu kutuyu görünce eline aldı ve açılmış olduğunu gördü. Açılmış olan kutuyu eline alıp içindekileri okumaya başladı. Okuması bitince sevinçle:
‘İşte bu, yıllardır aradığımız çetenin başının kimliğini bulduk. İnşallah kendisini de buluruz’ dedikten sonra Selman Hoca’ya dönerek:
‘Hocam, şimdi Sinan denen o adamı ve çete reisini yakalamamız için Çetin’e çok büyük bir iş düşüyor. İlk önce oradan Kaya’yı kurtarması ve çete reisinin nerede olduğunu öğrenmesi gerekiyor’
Selman Hoca, Komiser Murat’ı dinledikten sonra:
‘Sen hiç merak etme. Allah Teâlâ’nın izniyle Çetin başarılı olacaktır’ dedi gülümseyerek.
Selman Hoca, Komiser Murat’la konuştuktan sonra Çetin’e telefon açarak Komiser Murat’la aralarındaki konuşmayı söyledi.
Çetin, Selman Hoca’yla konuştukça heyecandan yerinde duramıyordu. Çünkü Sinan Bey’den intikam almanın vaktinin geldiğini hissediyordu. İşte bu yüzden yerinde duramıyordu. Onun sevinçli halini Selman Hoca bile hissediyordu.
Heyecandan her şeyi unutan Çetin, telefonu kapattıktan sonra derinden bir ‘oh’ çekti. Daha sonra Beyefendinin bir hafta sonra geleceği aklına geldi. Bu yüzden de Selman Hoca’ya tekrar telefon açarak ona:
‘Hocam, heyecandan her şeyi unuttum, şimdi aklıma geldi. Hocam, Sinan denen o alçağın başındaki isim önümüzdeki hafta malikâneye gelecekmiş. Onu ve Sinan’ı yakalamak istiyorsanız elinizi çabuk tutun. Bende bu arada Kaya’yı tutulduğu yerden kurtarır hastaneye götürürüm’ deyince Selman Hoca:
‘Evladım, Kaya’ya çok mu zulmettiler’ dedi üzüntüyle.
‘Maalesef öyle hocam, neredeyse kırılmadık kemikleri kalmadı. Onu bir an evvel kurtarmazsam, daha fazla dayanamaz. O yüzden elimi çabuk tutmalıyım’ dedi Çetin, üzüntüyle başını yere eğerek.
‘Haklısın evlat, onu bir an evvel kurtar ve hastaneye götür. Zira o benim evladım gibi. Onda yıllar evvel kaybettiğim evladımı buldum. O yüzden ona bir şey olursa ben ne yaparım’ dedi Selman Hoca.
‘Tamam, hocam, siz hiç merak etmeyin. Allah Teâlâ’nın izniyle onu kurtarırım’ dedi Çetin, Selman Hoca’yı teselli etmek için.
Çetin, Selman Hoca’yla konuştuktan sonra gece olmasını bekledi. Gece olunca gizlice Kaya’nın tutulduğu yere vardı. Onu oradan kurtararak malikâneden çıktı. Kaya’yı kendi arabasına dikkatli bir şekilde yerleştirerek hastaneye götürdü. Onu orada bırakarak geri döndü. Bu arada Selman Hoca’yı arayarak hangi hastaneye götürdüğünü söyledi. Ardından odasına geçerek yattı.
Sabah olduğunda Sinan Bey’in deliler gibi etrafa bağırıp çağırdığını duydu. Onu duyunca hemen toparlanıp yanına giderek neler olduğunu sordu. Bu soru üzerine Sinan Bey, üzerine yürüyerek yakasından tutup:
‘Nerelerdesin be adam’ deyince hiçbir şey den haberi yok gibi davranarak:
‘Ne oldu ki efendim?’ dedi Çetin, renk vermeden.
Çetin’in bu sözü üzerine Sinan Bey iyice küplere binerek:
‘Bir de sağ kolum olacaksın ha. Birileri gizlice malikâneye girip hem maskeli adamı kurtarmış hem de ailem olacak o alçakları kurtarmış’ dedikten sonra Çetin’i yere yatırıp iyice bir dövdükten sonra:
‘Bütün bunlar olurken sen neredeydin ha. Yoksa sende mi bana ihanet ediyorsun?’ dedi bütün sinirlerini Çetin’in üzerine boşaltarak.
Çetin, bir taraftan kendini kurtarmaya çalışarak bir taraftan da ihanet etmediğini anlatmaya çalışıyordu. Sonunda ikna olan Sinan Bey oflaya puflaya çalışma odasına geçti.