Dini Hikaye; “Tevafuklar” 1. Bölüm
Dini Hikaye, Faruk sabah kalktığında kendisinde bir huzursuzluk, tedirginlik, içine kapanıklık hissetti. Ömrü hayatında böyle duyguları sadece babası ölmeden evvel bu duyguyu hissetmemiş, ondan sonra da babasının ölüm haberini duymuştu. Babasının ölüm haberinden sonra bir müddet bu duygular içerisinde kalmış, ondan sonra bir daha bu duygulara kapılmamıştı, ta ki bugüne kadar.
Yıllar sonra hissettiği bu duygu kendisine neden gelmişti. Yoksa başlarına kötü bir şeyler mi gelecekti de bu yüzden bu duygulara kapılmıştı. İşte bu yüzden çaresizdi, ne yapacağını bilemez bir haldeydi. İçindeki bu duyguları ailesine de açıklayamazdı. Çünkü bu duyguları ilk açıkladığında ailesi ona ‘Bu duygular hemen hemen herkeste olur. O yüzden fazla kafana takma’ demiş başlarından savmışlardı, ama bunun sonucunu kötü ödemişlerdi.
*********
Faruk, çaresizlikle yatağından doğrulup lavaboya gitti. Ellerini ve yüzünü yıkayıp kendine gelmeye çalıştı. Bütün bu uğraşmalarına rağmen çaresizliği geçmeyince tekrar odasına geçti ve yatağına uzandı.
Annesi onun bu haline ilk kez şahit olduğu için hasta olduğunu zannetmiş, onun hizmetine bakan Fatma’ya, ona ne olduğunu anlaması için emir vermişti.
Fatma, verilen emir üzerine utana sıkıla yanına gelerek:
‘Faruk Bey ne oldu, anneniz sizi o şekilde görünce tedirgin oldu. O yüzden beni göndererek size bakmamı istedi’
Faruk Bey, yatağından doğrulup Fatma’ya ters ters bakarak:
‘Senden başka benimle ilgilenecek kimse yok mu? Mesela, Nurcan gibi’ –Nurcan yanlarında hizmetçi olarak çalışan ve ağzı gözü boyalı, son derece açık giyinen biriydi- deyince Fatma hüzünlü bir şekilde geri dönerek hanımına:
‘Süreyya Hanım, Faruk Bey, her zamanki gibi beni tersleyerek geri gönderdi. Ayrıca yine Nurcan’ı istedi. Aslında onu anlıyorum. Çünkü Nurcan, onun istediği gibi biri. Ben ise kapalı biriyim’ dedikten sonra hüzünlü bir şekilde Süreyya Hanım’a sarılarak:
‘Süreyya Hanım, sizi annem gibi sevdim, ama Faruk Bey’in bu tavırlarına dayanamıyorum. O yüzden işten ayrılıyorum’ diyerek dışarı çıktı. Müştemilata giderek toparlanmaya başladı. Bütün eşyalarını toparlayıp çıkacakken Süreyya Hanım gelerek onu durdurdu ve ona:
‘Kızım, ne olur gitme’ dedi hüzünlü bir şekilde.
Fatma, evin hanımını sever, sayardı. O yüzden elindeki eşyaları bırakarak Süreyya hanımına:
‘Süreyya Hanım, bilirsiniz sizi sever sayarım. Ama artık Faruk Bey’in bana olan tavırlarından dolayı dayanamaz hale geldim. O yüzden bırakın beni gideyim’ dedi ve kapıdan çıkacakken evin hanımı onun kolundan tutarak:
‘Fatma, sen bu eve geleli henüz daha birkaç ay oldu. Buna rağmen çalışkanlığından, merhametinden, dürüstlüğünden dolayı kendini sevdirdin. Kızım, başta Nurcan olmak üzere birkaç tane daha hizmetçimiz olmasına rağmen onlar senin gibi dürüst değiller. O yüzden ancak sana güvenebilirim’ dedi ve ağlamaklı bir ifadeyle ‘Hem ayrıca dert ortağım, sığınağım oldun. Sen gidersen, ben kime dert yanayım. O yüzden ne olur gitme’
Fatma, hanımının hüzünlü bir şekilde ‘gitme’ demesi üzerine ayrılmaktan vazgeçip:
‘Hanımım, sırf siz istediniz diye gitmiyorum. Eyer, sizin de merhametiniz olmasa oğlunuzun bu yaptıklarına dayanamaz çoktan işten ayrılmış olurdum’
‘Sağol kızım, ben de senden memnunum. Merak etme ben oğlumla konuşur, sana iyi davranmasını sağlarım’ dedi ve doğruca oğlunun yanına gitti.
*********
Faruk, hizmetçi kızı odasından kovduktan sonra keyifli bir şekilde yatağına yatıp sigara içmeye başladı. Bir yandan da içki içiyor, şarkı söylüyordu. Annesi odasına geldiğinde içkinin tesiriyle kendinden geçmiş uyuyordu.
Süreyya Hanım, oğlunun bu halini gördükçe üzülüyor, oğluna güzel bir şekilde terbiye veremediğinden dolayı içi sızlıyordu. İçkinin haram olduğunu ve insana ne kadar zarar verdiğini biliyor, buna rağmen oğluna söz geçiremiyordu. Babası şüpheli şekilde trafik kazasında şoförüyle beraber öldükten sonra onun hem annesi olmuş hem de babası olmuştu. Ona içkinin ve sigaranın zararlarından bahsetmiş, onlardan uzak durmasını tembihlemişti. Buna rağmen oğlu arkadaşlarının tesiriyle içki ve sigaraya başlamış, merhametsiz bir insana dönüşmüştü.
Annesi, Faruk’un odasına gelip adımını attığı anda keskin bir içki ve sigara kokusu burnunun içine doldu. Öyle oldu ki burnunu eliyle kapamak zorunda kaldı.
Oğlunun durumuna üzülmesine rağmen onu uyandırıp neden öyle davrandığını öğrenmek zorundaydı. Bu yüzden zorla da olsa onu uyandırarak:
‘Oğlum, senin halin ne böyle? Yine arkadaşlarınla mı uydun? Zaten o arkadaşların var ya, seni bu hale sokan onlar. Ne olur artık onlara uyma. Hem doktor sana söylemedi mi içki ve sigara içmeyeceksin diye’
Faruk, annesinin bu sözlerini makul karşılamak yerine hiddetlendi. O hiddetle ayağa kalkarak elini kaldırdı ve annesine vuracakken vazgeçti. Daha sonra elini yere indirerek annesine:
‘Sen benim keyfimin kâhyası mısın? Her şeyime karışıyorsun? Hem niye Nurcan’ı değil de Fatma’yı benim hizmetime veriyorsun?’
Annesi, oğlunun ters cevap vermesi karşısında kalbi ezildi. Ona bir şey demeden odadan çıktı. Birkaç adım yürüdükten sonra geri dönerek oğluna:
‘Bak oğlum, annene karşı ters konuşma. Eğer ters konuşursan bir gün gelir devran döner aynı şeyleri sende çekersin. Ayrıca Kur’an-Kerim’de Nisa Suresi’nin 36. Ayetinde:
‘Allah Teâlâ’ya ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah Teâlâ, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez’ buyurmaktadır. Sen ne yapıyorsun annene karşı çıkıyor, elinin altındakilere zulüm ediyorsun’
Faruk, annesinin Kur’an-ı Kerim’den ayet okumasına rağmen toparlanmıyor, adeta söyledikleri bir kulağından girip öteki kulağından çıkıyordu. Annesi oğlunun bu tavrı karşısında sabredip ona:
‘Oğlum, bana isyan etmeni bir tarafa bırakalım. Söyle bana neden elinin altındaki Fatma’ya yapmadığını bırakmıyorsun?’
Faruk, Fatma’nın ismini duyunca yüzü ekşidi. Adeta nefret edercesine yere tükürdü. Daha sonra ayağa kalkarak üstünü giydi. Odadan çıkmaya hazırlanırken annesi onun kolundan tutarak:
‘Oğlum, sana sorduğum soruyu cevaplamadan bu odadan çıkamazsın’ dedi sinirle.
Faruk, annesinden kurtulamayacağını anlayınca geri dönerek:
‘Anne, daha fazla kalbinin kırılmasını istemiyorsan beni bırak gideyim’
Annesi daha fazla dayanamayıp ona kızdı ve sorusuna cevap vermesini istedi. Faruk, annesinin kızması üzerine o da annesine bağıra bağıra:
‘Anne, başı örtülü insanlardan nefret ediyorum. Bana onlar öcü gibi görünüyor. Hem Nurcan’ın nesi var ki onu bana hizmetçi olarak vermiyorsun. Hem o benim tam istediğim gibi. O yüzden onu istiyorum’
Annesi, oğlunun bu sözü karşısında başında kaynar sular dökülmüş gibi oldu. Adeta yerinde dondu kaldı. Oğluna ne diyeceğini bilemedi. Ayakta daha fazla duramayacağını anlayınca yere oturdu. Başı örtülü olduğu için oğluna sadece ‘benden de mi nefret ediyorsun’ diyebildi.