Dini Hikaye; “Tevafuklar” 22. Bölüm

Dini Hikaye

Dini Hikaye; “Tevafuklar” 22. Bölüm

Süreyya Hanım, düşünceliydi. Oğlunun yanındayken yanına gelen o hemşire kimdi. Neden ona karşı yakınlık hissetmişti. Onu görünce adını bile sormayı unutmuş, ne diyeceğini bilemeden öylece oğlunun yanından çıkmıştı.

Onu gördüğü ilk haftadan beri bir daha yanlarına gelmemişti. Acaba gördüğü hayal miydi? Oğlunun acısıyla hayal mi görmüştü? O bu düşünceler içerisindeyken hemşire yoğun bakım odasına girmiş, oğlunun tedavisi ile uğraşıyordu.

Süreyya Hanım, düşüncelerden sıyrılıp oğluna bakmak için ayağa kalktı. Birkaç adım attıktan sonra hemşireyi gördü. Hemşirede ona bakıyor, gülümsüyordu.

Hemşire, hastasının yakınını görünce o da bir şeyler hissetti ve o da aynı düşüncelere daldı. Acaba neden ona karşı yakınlık hissetmişti. Diğer hastaların yakınlarına yakınlık hissetmezken ona neden yakınlık hissetmişti.

Hemşire, hastasının yakınına bakmayı bırakıp hastanede yatan annesinin yanına vardı. Ona hastasının yakınına duyduğu hisleri anlattı. Annesi, kızının hissettiği duyguyu duyunca, yıllardır içinde sakladığı sırrın daha fazla saklı kalamayacağını gördü. Zaten, kocası da ölmeden evvel sırrın açıklanması vasiyet etmişti. O yüzden hem sırrın ortaya çıkması ve hem de kocasının vasiyetini yerine getirmek için kızını yanına çağırarak:

‘Kızım, biliyorsun baban geçen yıl vefat etmeden evvel sana sırlarının olduğunu, zamanı geldiğinde anlatacağını söylemiş, fakat ömrü buna müsaade etmemiş vefat etmişti’ deyince hemşire olan kızı:

‘Evet, anne babam sırlarının olduğunu söyleyip vefat etmişti. O öldükten sonra sırrının ne olduğunu sana sormuş, sende aynen babam gibi söyleyip beni başından savmıştın, dedikten sonra heyecanla ‘Yoksa sırrınızı mı anlatacaksın?’ deyiverdi.

Kızının heyecanlı olduğunu gören annesi gülümseyerek:

‘Evet, kızım anlatacağım. Benim sana anlatacaklarımı sonuna kadar dinle ve öyle karar ver. Anlatacaklarım karşısında şaşırabilir veyahut bana ve babana kızabilirsin, ama o zaman ki düşüncelerimizle şu anki düşüncelerimiz çok farklı’

İsmi Büşra olan kızı, annesinin sırrını öğreneceği için içi içine sığmıyor, bir an evvel anlatması için annesinin gözlerinin içine bakıyordu. Annesi, kızının gözlerinin içine baktığını görüyor, fakat sırrını anlatabilecek gücü bulamıyordu kendinde.

Anlatacakları şeylerin sonunda belki de kızını kaybedebilirdi, ama sırrını anlatacağına dair kocasına da söz vermişti. Bu sözünü yerine getirmek için kendini toparladı. Ardından boğazını temizleyerek:

‘Kızım, beni iyi dinle. Bu anlatacaklarım sonunda belki de benden ve babandan nefret eder, bir daha yüzüme bakmazsın, ama anlatacaklarımı bilmen seninde hakkın’

Büşra, iyice meraklanmış annesinin ne diyeceğini beklemeye başlamıştı. Annesi onu daha fazla meraklandırmadan birdenbire:

‘Senin ablan yaşıyor olabilir’ deyiverdi. Büşra, ablasının yaşadığını duyunca, ağzı açık bir şekilde ‘Nee! Ablam yaşıyor mu!’ deyince annesi:

‘Evet, kızım. Ablan yaşıyor olabilir. Şimdi dersin ki bunu nereden çıkardın. Bende sana diyeceğim ki o hasta yakınına duyduğun ilgiden dolayı bunu çıkardım’ deyiverdi.

Duydukları karşısında şaşıran Büşra:

‘Anne, bunu bu zamana kadar neden sakladınız?’ diye sitem edince annesi:

‘Kızım, bana sitem etmende çok haklısın, ama bu gerçeği anlatmak bizim için çok zordu. O yüzden şimdiye kadar anlatamadım’

‘Peki, şimdi anlatmayı neden uygun gördün?

‘Kızım az önce anlattığım gibi senin, hastanın yakınına duyduğun ilginden dolayı, bu ilgi sırrımızın açıklama zamanın geldiğini bana hatırlattı. O yüzden açıklama kararı aldım’

‘İyi, ama o hasta yakınıyla senin açıklayacağın sırrın ne tür alakası olabilir ki’ dedi Büşra merak ederek.

‘Kızım, senin o hasta yakını belki benim büyük kızım olabilir. O yüzden açıklama ihtiyacı duydum’ deyince Büşra:

‘Bunu nereden çıkardın anne. O hasta yakını başka bir kimsede olabilir’ dedi Büşra annesine.

Annesi, Büşra’nın sözü üzerine:

‘Ne bileyim kızım, sen öyle söyleyince…’

Onlar aralarında konuşurken Süreyya Hanım, kafasındaki düşüncelerle beraber koridorda bir oyana bir buyana gidip geliyordu. Sonunda kafasındaki düşünceleri atlatamayacağını anlayınca yüzünü yıkama ihtiyacı duydu. Belki böylece kafasındaki düşünceleri atlatabilirdi.

Süreyya Hanım, oğluna camdan baktıktan sonra yüzünü yıkamak için yoğun bakım odasının koridorunda yürüyüp lavaboya gitti. Ellerini yüzünü yıkayıp geri döndü, ama yoğun bakım odasını yerini bir türlü bulamadı. Onca aramasına rağmen bulamayınca kendi kendine ‘bunda da vardır bir hayır’ deyip aramaya devam etti. Aramasını sürdürürken hasta yatağında yatan bir hastanın, hemşireyle konuşması dikkatini çekti. Hasta hemşireye dert yanıyor, geçmişinde yapmış olduğu hataları anlatıyordu. Onların konuşmalarını dinlemesi doğru olmadığı için oradan ayrılacakken kendisine yakın hissettiği hemşireyi gördü. Hemşire hastasının elini tutmuş ‘merak etme anne, ablamı bulacağım’ diyordu. Onu görünce içinden onunla konuşma ihtiyacı hissetti. Bu maksatla içeriye doğru birkaç adım attı ve hasta yatağında yatan hastayı görünce aniden durdu. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Yutkundu ve sadece ‘anne’ diyebildi. Onun kalbinin çarpmasına sebep olan şey hasta yatağında yatan hastaydı. O yıllar evvel evlerinden kovan annesiydi.

Büşra, annesiyle konuşurken onun arkaya doğru baktığını ve gülümsediğini gördü. O da arkasını dönünce annesine anlattığı hasta yakını olduğunu gördü. Hasta yakını da annesine bakıyor gülümsüyordu. Yoksa birbirlerini tanıyor muydular?

Büşra, ne oluyor dercesine hem annesine hem hasta yakınına bakınca annesi:

‘Kızım, hani sana bir ablan yaşıyor demiştim ya. İşte karşında gördüğün ablanın ta kendisi’ dedi ve elleri açarak:

‘Ya Rabbi! Sana hamdü senalar olsun. Yıllarca kızımı bulmak için ettiğim dualarımı şu hasta yatağımda yatarken kabul eyledin. Sen çok merhamet sahibisin. Bu aciz ve günahkâr kulunun duasını kabul ettiğin için Sana sonsuz şükürler olsun’ dedi ve ellerini yüzüne sürüp ağlamaya başladı.

Hem Süreyya Hanım hem de Büşra şaşkındı. Süreyya Hanım hem annesini bulmanın şaşkınlığını yaşıyor hem de kız kardeşinin olmasının verdiği şaşkınlığı yaşıyordu. Büşra ise gökte ararken yerde bulmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Ona karşı duyduğu hissin kardeşlikten ileri geldiği görüyor, içi kıpır kıpır oluyordu.

Annesi, kardeşlerin birbirlerine sevgiyle baktıklarını görünce içi sevinçle doldu ve ikisini de yanına çağırdı. İlk önce Süreyya Hanım geldi ve sağ yanına oturdu. Ardından Büşra gelerek sol yanına oturdu. Çocukları yanına oturunca her ikisinin de ellerinden tutarak:

‘Yavrularım, ömrünüz oldukça birbirlerinizden ayrılmayın. Birbirlerinize sevgi ve saygı gösterin. Aranıza tefrika sokacak, birbirlerinizden uzaklaşmasına sebep olacak işlere yönelmeyin. Aranızdaki ufak tefek sorunlardan dolayı birbirlerinize küsmeyin’ dedi ve Süreyya Hanım’a dönerek:

‘Yavrum, seni bulmak için babanla beraber Allah Teâlâ’ya o kadar yalvardık ki sonunda duamız kabul oldu. Gerçi baban seni göremeden vefat etti, ama seni görmek bana nasip oldu’ dedi içinden Allah Teâlâ’ya şükrederek.

Süreyya Hanım, annesinin sözünü keserek sitemkâr bir tavırla kardeşine bakarak:

‘Anne, bakıyorum ki senin ve kardeşimin başı örtülü. Oysaki ben, başımı kapattığım için yapmadığınız şey kalmamıştı. Üstelik bana ne olacağını düşünmeden evden kovmuştunuz. Şimdi de kalkmış benden özür diliyorsunuz’ dedi sitem edercesine.

Annesi, kızının sitemkâr dolu sözleri üzerine gözleri doldu. Kızı baştan sona kadar haklıydı. Ona ne olacağını düşünmeden kapıya atmışlar ve dönüp arkalarına bile bakmamışlardı. Ama sonradan yaptıklarına pişman olmuşlardı, ama iş işten geçmiş kızları çoktan oradan ayrılmıştı.

Süreyya Hanım, annesinin sustuğunu görünce sesini daha da yükselterek:

‘Niye susuyorsun anne. Yoksa vicdan hesabımı yapıyorsun’ deyince annesi:

‘Yavrum, bana ne desen haklısın. Çünkü o zamanlar dinden, imandan uzak bir hayat yaşıyorduk. Dinini yaşayan insanları hor görüyor, onları yobaz zannediyorduk. Bu düşüncelere içerisindeyken senin o şekilde karşımıza geçmen sabrımızı taşırdı. O yüzden sana işkenceler ettik. Bu işkenceler sonunda düşüncelerin değişmeyince, komşularımıza rezil olmamak için seni evden kovduk’

Büşra, duyduğu sözlerden dolayı irkilerek annesinin tuttuğu ellerini sertçe geri çekerek:

‘Bana böyle anlatmamıştın anne. Hani, ablamı hırsızlar kaçırmıştı? Hani ablamı kaçıran hırsızlar öldürmüştü? Neden yalan söyledin anne?’

‘Benden nefret etmemen için kızım’

‘Anne, bana yalan söyleyerek şu an zaten kendinden uzaklaştırdın, bunun farkında mısın?’

‘Evet, kızım farkındayım, ama o günkü şartlar bunu gerektiriyordu’

‘Ne demek anne o günkü şartlar. Yalan söylemenin büyük günah olduğunu bilmiyor musun? Yalan söylemenin o günkü şartlarla, bugünkü şartlar arasında hiçbir farkı olamaz’ dedi hiddetle.

‘Biliyorum, kızım ama sende beni anla’ dedi hüzünlü gözlerle. Söylediği sözden sonra sustu. Belli ki geçmişi aklına gelmişti. Bu yüzden de susmuş kızının kendisini anlayabileceğini ummuştu.

Büşra, annesinin hüzünlü gözlerini görünce, söylediği sözlerden dolayı kalbi parçalanır gibi oldu. Annesinin kalbini kırdığını anlayınca kafasını yere eğdi. Utançla annesinin ellerini tekrar tuttu. Kafası yere eğik bir şekilde:

‘Anne, kalbini kırmak istemezdim, ama ablamın ortadan kaybolmasının sebebinin hırsızlar değil de senin ve babam olduğunu duyunca kendimi tutamadım. O yüzden kalbini kırdıysam senden özür dilerim’ deyince annesi eliyle kızının yüzünü şefkatle sevdikten sonra ona:

‘Önemli değil kızım. Senin durumunda kim olsa aynı şeyi yapardı’

Süreyya Hanım, eliyle kardeşinin omzuna vurarak, adeta sen sus da ben konuşayım der gibi yüzüne baktı.

Büşra, ablasının gözlerine bakması üzerine sustu. O susunca Süreyya Hanım konuşmaya başladı:

‘Anne, siz dine karşıydınız. Nasıl oldu da İslama yöneldiniz?’

‘Kızım, seni evden kovduktan sonra iyi bir şey yapmış gibi gülüşerek eve girdik. Birkaç gün böyle devam ettik. Gülüşmelerimiz yerini hüzne, üzüntüye bırakmaya başladı. Bunun böyle devam etmeyeceğini anlayınca seni aramaya başladık. Aramalarımız sonuç vermeyince iyice üzüntüye düştük. Seni bulamadığımızdan dolayı öyle üzüntüye düştü ki psikolojimiz bozuldu. Baban hastanelere düştü. Ben ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yattım. Hastalıklarımızdan iyileşip kendimize gelince tekrar aramaya başladık. Bir gün, seni ararken yolumuzu kaybettik. Nereye gideceğimizi bilemeden sağa sola gidip geldik. Bizim yabancı olduğumuzu anlayan yaşlı bir karı koca bizi evine alıp, mahallerinde ne aradığımızı sordular. Bu soru üzerine bizde başımızdan geçenleri başından sonuna kadar anlattık’ deyince Süreyya Hanım merakla:

‘O, yaşlı insanlar size ne anlattı, dedi. Kızının sorusu üzerine annesi:

‘Bize, bütün âlemin Allah Teâlâ’ya ait olduğunu, o ne derse olacağını, onun izni olmadan yaprağın bile kıpırdayamayacağını anlattılar’

Baban Allah lafzını duyunca hiddetlenerek:

‘Siz neden bahsediyorsunuz. Biz onun adını duymamak için kızımızı evden kovduk’ deyince yaşlı karı koca:

‘Evladım, siz ne kadar O’ndan (c.c.) kaçarsanız kaçın, O (c.c.) sizi görür. Her yaptığınız hareketleri, düşünceleri bilir. Aldığınız nefesleri bile bilir. O (c.c.) dilemezse tek bir adım bile atamanız mümkün değildir. O yüzden O’na (c.c.) dönün ve O’na karşı olan kulluk görevlerinizi yerine getirin. Bakın işte o zaman işleriniz nasıl yoluna giriyor’ dediler.

Yaşlı karı koca öyle söyleyince baban yumuşamaya başladı ve bu yumuşaklık ses tonuna da yansıdı. Ardından yere oturarak: ‘Eyvah! Ben ne yaptım. Yıllarca hata işledim. Hâlbuki annem ve babam da aynı şeyi söylemişlerdi’ dedi ve ağlamaya başladı.

Süreyya Hanım, annesinin sözünü keserek:

‘Babam, pişmanlığını dile getirmiş. Peki, sen ne yaptın anne?’

‘Babanın ağladığını görünce, bende yıllar evveline gittim. Benimde babaannem aynı şeyi anlatıyordu. O anlatmasına anlatıyordu, ama annen ve babam onu dinlemiyor sürekli hakaret ediyorlardı. Bende işte böyle bir ailede yetiştim, dedim ve bende yere çömelerek ağlamaya başladım’

Büşra, söze karışarak:

‘Siz pişmanlıktan dolayı ağlamaya başlayınca o yaşlı karı koca ne yaptı’

‘Onlar yere eğilerek bizi kaldırdılar. Ardından bizi sakinleştirerek bize Allah Teâlâ’nın merhametli olduğunu, affedici olduğunu anlatıp bizim umutlu olmamızı sağladılar’ dedi annesi geçmişe giderek.

Süreyya Hanım, ayağa kalkarak odada bir iki tur attıktan sonra annesinin yanına gelip çömelerek:

‘Onlar Allah Teâlâ hakkında başka ne anlattılar?’

Annesi bu soru üzerine:

‘Onlar bize, şöyle dediler. Allah Teâlâ, bütün âlemlerin Rabbidir. Her şeyi O yaratır; her şeyin sahibi ve hâkimi o’dur. Her şeyi yaratılış amacına O sevk eder. Yerler, gökler onundur. O, dilediğinden alır, dilediğine verir. Dilediğini zelil, dilediğini aziz eder. Geceyi gündüze, gündüzü geceye katan odur. Ruhları daraltan da, genişleten de odur, dediler. Onların sözleri içimiz öyle ferahlandırdı ki, yere çömelerek ellerini öptük’

Süreyya Hanım, yüzünü buruşturarak küçümser bir vaziyette:

‘Siz, el öpmek ha! Rüyamda görsem inanmam’

‘Kızım, sözümü kesme de beni iyi dinle, dedi ve sözüne şöyle devam etti. O konuşmadan sonra tekrar geleceğimizi söyleyip oradan ayrıldık. O günden sonra devamlı gitmeye başladık. Bu gidiş gelişlerimizde İslama iyice ısındık. Dinimizi öğrenip yaşamak için elimizden gelen her şeyi yaptık. Tabi bu arada seni aramayı ihmal etmedik. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra küçük kardeşin Büşra dünyaya geldi. Sana veremediğimiz dini eğitimi ona verdik. Besledik büyüttük ve bu yaşa kadar getirdik. Kardeşin, baban vefat etmeden bir yıl önce hemşireliği kazanıp bu hastanede işe başladı. Bu arada kardeşin hastanede çalışırken sen karşıma bir gün çıkarsın diye hastaneye gidip geldim.  En son hastalanıp bu hastanede yatarken, sen karşıma çıktın’ dedi ve Süreyya Hanım’a niçin hastanede olduğunu sordu.

Süreyya Hanım, sorulan bu soru üzerine başından geçenleri anlatarak:

‘Oğlum, kaza geçirdi ve bu hastanede yatıyor. Kardeşim, oğlumun tedavisiyle uğraşmaya geldiğinde ona karşı değişik duygular hissetmeye başlamıştım. Demek ki boşuna değilmiş’

Büşra, gülerek:

‘Abla, demek ki kan çekiyormuş. Zaten bende seni ilk gördüğümde bir şeyler hissetmiş, bu duygularımı anneme anlatmış, bunun üzerine sen çıkagelmiştin’

Annesi üzülerek:

‘Demek, torunum bu hastanede yatıyor, peki babası nerelerde?’ dedi merak içerisinde.

Süreyya Hanım, annesi tarafından oğlunun babası nerelerde sorusu karşısında bir anda geçmişe giderek hüzünlendi. Evden kovulduktan sonra kocası ve görümüyle karşılaşmış, kendisine ne olacağını düşünürken bir andan hayatı değişmişti. Onun vasıtasıyla dini ilimlere vakıf olmuş Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş, hafız olmuştu. Onunla evlendikten sonra mutlu bir hayatı olmuştu. Bu mutluluk kocasının trafik kazasında ölmesiyle son bulmuştu. Kocası öldükten sonra bütün her şeyini oğluna vermiş, onu iyi bir eğitimle yetiştirmeye çalışmıştı, ama oğlu üniversitedeyken arkadaşları vasıtasıyla içkiye başlamış, kötü gidişatı iyice kötüleşmişti. O bu düşüncelerdeyken düşüncelerini kardeşi bozarak:

‘Abla, ne düşünüyorsun öyle? Hem neden üzüldün ki?’ dedi neden üzüldüğünü anlamak istercesine.

Süreyya Hanım, kardeşinin ve annesinin daha fazla merak etmemesi için.

‘Kardeşim, annenim sorusu üzerine geçmişime gittim. Ondan dolayı üzüldüm’ dedi ve annesine dönerek:

‘Anne, oğlumun babasını yıllar evvel bir trafik kazasında kaybettim. Şu tevafuka bak ki oğlu da kaza geçirdi ve aynı hastane de ve yine aynı odada yatıyor’

Annesi:

‘Yavrum, bizden sonra ne kadar çok sıkıntı çekmişsin. Oysaki sen bizim evdeyken bir elin yağda bir elin baldaydı, dedi üzüntüyle’

‘Anne, her şey Allah Teâlâ’nın elinde, O’nun dilemesiyle her şey olur. O yüzden başıma gelenlere üzülmüyorum. Biliyorum ki her karanlığın sonunda bir aydınlık vardır’

‘Haklısın kızım. Demek ki Yüce Mevla’m böyle dilemiş’ dedi ve yerinden doğrularak kızına:

‘Yavrum, beni torunumun yanına götürür müsün? Onu görmek istiyorum’ dedi torununun nasıl biri olduğunu merak ederek.

‘Tamam, anne koluma gir seni onun yanına götüreyim’ dedi Süreyya Hanım, annesinin yanına yaklaşarak.

Büşra, araya girerek ablasına:

‘Abla, annemi yeğenimin yanına yavaş yavaş götür, ben işime geri döneyim. Zira burada çok fazla durdum. Diğer hastalar başlarlar söylenmeye hemşire nerede diye’

‘Tamam, Büşra. Ben annemle ilgilenirim, sen işine geri dön’

 Yazan – Murat CANPOLAT

HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ 
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62

Exit mobile version