Dini Hikaye; “Tevafuklar”44. Bölüm
Sinan Bey, adamlarının uzun süre dönmemesi üzerine Kaya’yı yanına çağırarak:
‘Kaya, ailem bana ihanet edip ortadan kayboldular. Onların ormanlık alana doğru katçılarını tahmin ediyorum. O yüzden onları bulmaları için Çetin ve ona bağlı adamlarını oraya göndermiştim. Aradan uzun süre geçmesine rağmen hala geri dönmediler. Yanına birkaç adam al ve onlara ne olduğuna bir bak. Eğer onlar ailemi bulamamışlarsa benden çekecekleri var. Bunu onlara aynen bildir’
Kaya, aldığı emre karşı içinden gülse de bunu belli etmemek için içinden gülmeyi bırakarak:
‘Emriniz başımın üstüne’ deyip yanına birkaç adam aldı ve ormana doğru yola çıktı.
İki saat kadar yol gittikten sonra çalılıkların olduğu yere vardılar. Adamlardan birkaçı Çetin ve adamlarının ağaca bağlı bir şekilde gördüler. Onları kurtardıktan sonra Kaya, bilmemezliğe vererek:
‘Çetin Bey, ne oldu size? Sizi kim bu hale getirdi?’
Çetin, bağlandığı ağaçtan kurtarıldıktan sonra kendini toparlamak için gerindikten sonra:
‘Ne olacak, yine o maskeli adam. Bizi ağaca bağlayan da oydu’ dedi kendine gelmeye çalışarak.
Kaya, gülmemek için kendini zor tuttu. Daha sonra Çetin’e Sinan Bey’in emrini bildirdi. Çetin, emri duyunca rengi attı. Demek ki ona yıllarca hizmet ettikten sonra ilk hatasında kovulmak da vardı. Belki de öldürülebilirdi.
Çetin, bunları düşünüyor Kaya’nın peşinden yürümeye başladı. Malikâneye doğru yaklaşınca Kaya’yı durdurarak:
‘Kaya, Sinan Bey çok sinirli miydi?’ dedi korkarak.
Çetin’in bu sorusuna başını sallayarak:
‘Evet, başına maskeli adam musallat olduktan sonra zaten keyfi kalmamıştı. Bu da üzerine tuz biber ekti’ dedi Kaya.
Çetin, sorusunun cevabını aldıktan sonra kalbi hızla çarparak yola devam etti. Sinan o sırada onları ahırın kapısının önünde bekliyordu.
Sinan Bey, onları görünce sinirle ayağa kalkarak elindeki çakıyı sallamaya başladı. Çetin, onu o şekilde görünce korku içerisinde ona doğru yaklaşarak:
‘Sinan Bey, verdiğiniz emri yerine getiremedim. Biliyorum bu benim ilk başarısızlığım. O yüzden sizden özür dilerim’ dedi korkudan ayakları titreyerek.
Sinan Bey, elindeki çakıyı sinirle sallayarak:
‘Anlat bakalım, neden başaramadınız?’ deyince Çetin:
‘Yine o maskeli adam yüzünden’ dedi, maskeli adamın yüzünden o hale geldiklerini göstermek için.
‘Nasıl oluyor da bu adam, attığımız adımdan haberi oluyor’ dedi Sinan Bey, sinirle dişlerini gıcırdatarak.
‘Efendim, yoksa aramızda bir casus mu var?’ dedi Çetin, aralarına casus girmiş olabileceğinden şüphelenerek.
Sinan Bey, sinirlenerek:
‘Bu olamaz’
‘Nedenmiş efendim?’ dedi Çetin.
‘Çünkü polislerin içerisinde bizim casusumuz var. Eğer onlar göndermiş olsalardı haberimiz olurdu’ dedi Sinan Bey, casus olma ihtimalinin düşük olduğunu ima ederek.
Duydukları karşısında şaşıran Çetin:
‘O casus kim efendim, öğrenmek isterim?’ dedi casusun kim olduğunu öğrenmek için.
‘Komiser yardımcısı Nihat, o yıllardır bize hizmet ediyor. Tabii bunun karşılığında bizde onu fazlasıyla görüyoruz’ dedi Sinan Bey, sırıtarak.
Casusun kim olduğunu öğrenen Çetin, bu sefer de ona:
‘Düşmanınız Yiğit, aramıza casus sokmuş olabilir mi?’ dedi, Yiğit’in casus yerleştirme ihtimali olabilmesini belirterek.
‘Hayır, bu olamaz. Onu çok iyi tanırım. Düşmanımız dahi olsa böyle bir hainliğe tenezzül edecek kadar şerefsiz değil’ dedi Sinan Bey, düşmanı Yiğit’in hain olabilme ihtimalinin olmayacağını belirterek.
‘Öyleyse kim, her attığımız adımdan haberi olan’ dedi Çetin, sinirle.
‘Merak etme, yakında anlaşılır’ dedi Sinan Bey, gülerek.
‘Nasıl anlaşılacak’ dedi Çetin, casusun nasıl anlaşılacağını öğrenmek için.
‘Ona öyle bir oyun oynayacağım ki, bize bunları yaşatmaya pişman olacak’ dedi Sinan Bey sinsice gülerek.
Çetin, gevrek gevrek gülerek:
‘Yine ne planlıyorsunuz?’ deyince Sinan Bey, yine sinsice gülerek.
‘Aramızdaki casusu ortaya çıkarmak için oynadığımız her zaman ki oyunu’ dedi Sinan Bey dişlerini göstere göstere gülerek.
‘Efendim, siz çok sinsisiniz’ dedi Çetin, Sinan Bey’i överek.
‘Öyleyimdir’ dedi Sinan Bey gülerek, ‘Öyle olmasam Beyefendi beni buralara kadar getirir miydi?’
‘Haklısınız efendim’ dedi Çetin, Sinan Bey’in sinsice iş gördüğünü belirterek.
Sinan Bey, sinirli olmasına rağmen adamlarına izin verdi. Aradan iki gün geçtikten sonra Sinan Bey, Çetin’i yanına çağırarak:
‘Şu işi anlat, ormana gittiğinizde orada neler oldu’
Bu soru üzerine Çetin kem küm edince Sinan Bey, birdenbire ciddileşerek ayağa kalktı. Hızla ilerleyerek Çetin’in yanına vardı. Ona okkalı bir tokat attıktan sonra:
‘Kes şu kem kümü de olanları anlat. Biraz daha anlatmamayı sürdürürsen oracıkta öldürürüm seni’ dedi tehdit edercesine.
Bu tehdit karşısında ayakları titreyen Çetin:
‘Efendim, ailenizi aramak için ormana gittiğimiz de çalılık bir alan gördük. O alanı araştırırken ailenizi bulduk. Onları bulup buraya doğru getirirken birden bir patlama oldu. Patlamanın ardından etrafı sis kapladı. Bu sisden dolayı önümüzü bile göremez hale geldik. Biz daha ne olduğunu anlayamadan etraftan tekme, tokat, yumruk yemeye başladık. Yediğimiz bu dayaktan dolayı kendimizden geçmişiz. Kendimize geldiğimizde ağaca bağlı bir şekildeydik. Birilerinin bizi kurtarmasını beklerken göğsümün hizasında bir mektup gördüm. Mektubun kapağında büyük harflerle maskeli adam yazıyordu’ dedi.
Sinan Bey, mektubu merak ederek:
‘Ver şu mektubu, bakalım içinde neler yazıyor’ dedi mektubun içindekilerinin ne olduğunu merak ederek.
Çetin, cebinden çıkardığı mektubu Sinan Bey’e uzatarak:
‘Buyurun efendim mektup bu’ deyince Sinan Bey mektubu alarak hızlıca açtı ve okumaya başladı. Okudukça rengi atıyor, ‘Eyvah! Biz mahvolduk’ diyordu.
Çetin, Sinan Bey’in sözlerini duyunca o da mektubun içerisindekileri merak ederek:
‘Efendim, mektup da ne yazıyor ki sizi bu kadar çok endişelendirdi’
Sinan Bey, elindeki mektubu Çetin’e uzatarak:
‘Al oku da, ne olduğunu gör’ dedi sinirle mektubu Çetin’e uzatarak.
Çetin, mektubu alarak okumaya başladı. Okudukça renkten renge giriyor, kendi kendine ‘Eyvah! Mahvolduk’ diyordu. Mektup da şöyle diyordu:
‘Kendisine Sinan denilen alçak adam! Sen ve adamların artık mazlum insanlara zarar veremeyeceksiniz. Elimde sizi mahvedecek birçok deliller var. Ayrıca en son elime geçen kutunun içinde kimlerle ilişki içerisinde olduğunuz yazıyordu. Birde o kutunun içinde kriptolanmış ayrıca bir kutu daha var. O kutuyu çözdüğüm zaman içindekilerle beraber bütün delilleri polise sunacağım. İşte, artık bundan sonra benden korkun ve adımınızı ona göre atın.’
Çetin, mektubu okumayı bitirdikten sonra elindeki mektubu buruşturup attı. Daha sonra korku içerisinde Sinan Bey’in yüzüne bakarak:
‘Efendim, şimdi ne yapacağız. O kriptolanmış kutunun içinde Beyefendiye ait çok gizli bilgiler var’ dedi endişe içerisinde.
Sinan Bey, istifini bozmadan:
‘Merak etme, o kutu öyle gizli şifrelendi ki o kutuyu açmaya ömürleri yetmez’
‘Bundan emin misiniz?’ dedi Çetin umutsuzca.
‘Adım kadar eminim’ dedi Sinan Bey kendinden emin bir şekilde.
‘Peki, bu durumu Beyefendiye haber verecek misiniz?’ dedi Çetin, birazcık da olsa umutlanarak.
‘Şimdilik hayır’ dedi Sinan Bey
‘Ya bu durumdan, biz söylemeden haberi olursa? Biliyorsunuz onun her yerde kolu vardır’ dedi Çetin Beyefendinin çok tehlikeli olduğunu kastederek.
Çetin’in söylediklerine sinirlenen Sinan Bey, onun boğazını sıkarak:
‘Öyleyse, sende haberi olmaması için elinden geleni yap’ dedi ve boğazını sıkmayı bıraktı.
Çetin, sıkılan boğazını eliyle masaj yaparak boğuk bir sesle:
‘Peki, efendim siz nasıl isterseniz’ dedi zorla da olsa konuşarak.
Yazan – Murat Canpolat