Duygusal Hikaye “Ali ve Annesi” 19. Bölüm
‘Evet, tam yirmi yıl oldu’ dedi kâhya aynı şekilde mukabele ederek.
‘İyi de niçin ortalıklardan kaybolmuştun onu hatırlamıyorum’
‘Çetin’im hani sana bir mesele anlatmıştım ya, işte onun için ortalıklardan kaybolmuştum’
Çetin Erdinç Bey, biraz düşündükten sonra ‘Şimdi hatırladım ortadan kaybolmanın sebebini’ dedi ve Ali’ye dönerek:
‘Bu o mu?’
‘Evet, o’
‘Allah aşkına biriniz neler olduğunu anlatsın, yoksa çatlayacağım şurada’ dedi Ali, ayağını yere vurarak.
Çetin Erdinç Bey, Ali’yi süzdükten sonra:
‘Tıpkı sana benziyor Turan; duruşu, siması, davranışları. Her şeyiyle sana benziyor’
‘Öyledir öyle, birde anasını bulabilsek’
‘Doğru, sen onun için ortalıklardan kaybolmuştun değil mi?’
‘Evet, aynen öyle’ dedi kâhya ‘ablasını zulümden kurtarmak için sana teslim etmiştim’
‘Bir dakika durun’ dedi Ali, onları susturarak. Daha sonra da kâhya ya dönerek ‘Turan amca, ablam çocuk esirgeme kurumuna verilmemiş miydi? Oysaki sen onu kendi elinle teslim etmişsin’
‘Bunu açıklayabilirim’ dedi kâhya, kem küm ederek.
‘Neyi açıklayacaksın amca, kim bilir benim bilmediğim daha neler var’
‘Evlat ben senin…’
‘Sus Turan amca sus, artık seni dinlemek istemiyorum’ dedi Ali, bunu derken içinde yangın varmış da yanıyormuş gibi hissediyordu ‘Amca, yıllarca ablamın hasretini çektim. Kendimle baş başa kaldığım zaman gözyaşı döktüm. Sen, benim acı çektiğimi bildiğin halde yardımcı olmadın. Şimdi de kalkmış bana açıklayabilirim diyorsun’
‘Evlat, öyle söyleme’ dedi kâhya içi sızlayarak ‘sana açıklayamayacağım şeyler var’
‘Neyi açıklayamıyorsun neyi, Allah aşkına söyle söyle de içimi ferahlat. Yoksa şuracıkta çatlayacağım’
‘Anneni bulmadan açıklayamam, ne olur anla beni’
‘Yeter, sus artık’ dedi Ali, sinirle. Kâhyanın bir şey açıklamaması onu öyle sinirlendirmişti ki öfkeden deliye dönebilirdi ‘sen bir şey açıklamazsan bende gider annemi ve kardeşlerimi tek başıma bulurum’
Bütün dünyası yıkılmıştı sanki Ali’nin, yaşadığı hayat ona yalan gibi geliyordu artık. Bu yüzden de morali yerle yeksan olmuştu.
‘Ben gidiyorum’ dedi Ali, morali bozuk bir şekilde. Ardından dışarıya çıktı. Sağa sola bakındı nereye gidebilirim diye. Bir tarafa kadar verdikten sonra yürüdü, yürüdü, yürüdü, yürürken de onu takip eden birileri vardı.
Ali, takip edildiğini anlayınca durarak geri döndü. Arkasında onları Çetin Erdinç Bey’in ofisine götüren İlker duruyordu.
Ali, onu görünce:
‘İlker abi, beni niçin takip ediyorsun?’ diye sordu.
‘Ali Bey, Turan Bey tarafından öyle emir aldım’ dedi İlker.
‘Turan ha Turan, şu bizim kâhya olarak bildiğimiz adam’ dedi, burnunu kıvırarak.
‘Öyle söylemeyin efendim, o çok iyi bir insan. O yoksulları doyurur, evsiz kalanlara ev sağlardı. Evlenmek isteyip imkânı olmayanların düğününü yaptırırdı. Bak bana bende onlardan biriyim’ dedi İlker hüzünlü gözlerle.
‘Çok sevdiğim bir kız vardı. Onu defalarca istememe rağmen ailesi vermiyordu’ deyince Ali, merak ederek ona:
‘Niye vermediler ki?’ diye sordu.
‘Çünkü onlar zengin insanlardı, biz ise fakir. Hem işim gücüm de yoktu. Bu yüzden de ailesi kızını vermediler bana’
‘Eee sonra ne oldu?’
‘Kızla bir birlerimizi sevmemize rağmen bundan dolayı evlenemiyorduk. Ne yapalım ne edelim, diye düşünürken Turan Bey çıktı karşımıza. Bize niçin kara kara düşündüğümüzü sordu. Bizde ona olan bitenleri anlattık. O bizi dinledikten sonra ‘merak etmeyin sizi muradınıza erdireceğim’ dedi ve çıkıp gitti. Bir hafta sonra haber geldi kızı gelin isteyin diye. Bu haber üzerine annem ve babam kızı tekrar istemeye gittiler. Nasıl olduysa kızın babası bu sefer vermeye ikna oldu. Bir gün sonra da Turan Bey, çıkageldi ve bize hayırlı olsun dedi. İşte o zaman bu işte onun bir parmağı olduğunu anladım. O bununla kalmayıp beni kendine özel şoför olarak işe aldı. O günden sonra da mutlu bir evliliğimiz oldu. Üçne tade evladım var’
İlker anlattıkça Ali hayretler içerisinde kalıyordu.
‘Allah Allah şu işe bak’ dedi Ali ‘Oysaki biz onu sıradan bir kâhya zannediyorduk, ama durum bambaşkaymış’
‘O sizin köydeyken bile zaman zaman gelir, işlerini halleder öyle geri dönerdi. Bu geliş gidişlerde de hep ben eşlik ettim’ dedi İlker. Ardından da ‘Öyle ayaküstü konuşmak olmaz. Geç arabaya da öyle konuşalım’
‘Hayır, olmaz’ dedi Ali, eliyle hayır işareti yaparak.
‘Neden ama?’
‘Arabaya bindiğim gibi beni oraya götürürsün de ondan’
‘Ali Bey, o kadar da inat etmeyin. Turan Bey, öyle davrandıysa vardır bir bildiği’
İlker onca dil dökmesine Ali’yi ikna edemeyince ‘Bunu sen istedin’ deyip arabadan indi. Ali’nin arkasından gizlice yaklaşıp onu bayılttı. Ardından da kimse görmeden arabaya taşıdı.
Bir saat sonra…
‘Nihayet kendine geliyor’ dedi Turan Bey.
‘Umarım bir sıkıntı çıkmaz’ dedi Çetin Erdinç Bey.
Ali uyanır uyanmaz ‘of başım’ dedi ve etrafına bakındı. Karşısında Turan Bey ve Çetin Erdinç Bey duruyordu. Onları görünce de:
‘Beni neden buraya getirdiniz?’ dedi sinirle:
‘Bizi anlayıp dinlemeden terk ettiğin için buna mecbur kaldık’
‘Mademki mecbur kaldınız öyleyse bütün gerçekleri anlatın’ dedi Ali, ayağa kalkmaya çalışarak.
‘Dur, hemen kalkma’ dedi Turan Bey.
Ali, yattığı yerden her ikisine de bakarak:
‘Haydi, anlatın bakalım benim bilmediklerimi’
‘Öncelikle Turan Bey’in oldukça varlıklı biri olduğunu belirtmek isterim’ dedi Çetin Erdinç Bey ‘Bu gördüğün avukatlık binası da onundur. Biz sadece onun çalışanlarıyız’ deyince Ali, sözünü keserek:
‘Siz Turan Bey’in çalışanıysanız öyleyse o malikâneyi nasıl aldınız?’
‘Onun çalışanıyım derken yanlış anlaşılmasın’ dedi Çetin Erdinç Bey ‘Turan Bey, sadece fon sağladı. Onun verdiği fonlarla gördün bu avukatlık ofisini kurdum. O gün bugündür de sıkı bir dostluğumuz var’
Yazan – MURAT CANPOLAT
acıklı hikaye, Ağlatan Hikayeler, ağlatan öykü, çocuk masalları, duygusal hikaye, Duygusal Hikayeler, duygusal öykü, hikaye, hikaye arşivleri, hikaye oku, hikaye okuma, Hikaye Okumak, hikaye siteleri, hikaye yaz, hikayeler oku, hikayelerimiz, Kısa Hikayeler, kısa masallar, masal, Masal Oku, masal okuma, masallar oku, Öykü, öykü oku, Hüzünlü hikayeler kısa, Kısa Dramatik hikayeler, Zor hayat hikayeleri, Duygusal Hikayeler uzun, Anne Hikayeleri duygusal, Yaşanmış hayat hikayeleri, Unutulmayan hayat hikayeleri, Duygusal masallar kısa