Duygusal Hikaye “Ali ve Annesi” 18. Bölüm
Lokanta da yemek yerken Ali, kâhyaya:
‘Turan amca, kız kardeşime -eliyle işaret ederek– bu kadar yaklaşmışken neden geri döndük.
Bu soru üzerine kâhya gülerek:
‘Her şeyin bir sırası var evlat, hem hangi sıfatla girecektik ki oraya’
‘O zaman ne yapacağız amca’ dedi Ali, sulu gözlerle.
‘Alicim, her şerde bir hayır olduğu gibi her hayırda da bir şer vardır. Neyin hayırlı neyin hayırsız olduğunu biz bilemeyiz, yalnızca Allah Teâlâ bilir. O yüzden biraz daha sabırlı ol ve Allahu Teâlâ’ya tevekkül et’
‘Haklısın amca, ama sonuçta insanız sabırlı olamıyoruz’
‘Evlat, sabır konusunda bir kaç ayet ve hadis söyleyeyim sana’ dedi kâhya ‘Bakara Suresi, 45. ayet: Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu, şüphesiz, huşû duyanların dışındakiler için ağır bir yüktür’
‘Bakara Suresi, 153. ayet: Ey iman edenler, sabırla ve namazla yardım dileyin. Gerçekten Allah, sabredenlerle beraberdir’ ‘Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz.
Sabır gösterenleri müjdele’ işte bunlar sabırla ile ilgili bir kaç ayeti kerime ‘Enes’ten (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle demiştir:
“Allah Teâlâ, bir kulunun iyiliğini dilerse onun cezasını dünyada verir. Eğer bir kulunun kötülüğünü dilerse günahı karşılığı onu dünyada cezalandırmaz; kıyamet gününde cezasını tam olarak verir.” Yine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Mükâfatın büyüklüğü, sıkıntının büyüklüğü nispetindedir. Allah Teâlâ bir topluluğu severse onları sıkıntıya uğratır. Kim hâline razı olursa Allah da ondan razı olur. Kim de başına gelenden dolayı öfkelenirse gazaba uğrar.”
(T2396 Tirmizî, Zühd, 56) Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber şöyle demiştir:
“Allah, Müslüman’ın vücuduna batan bir dikene varıncaya kadar meşakkat, hastalık, endişe, keder, acı ve kaygı gibi musibetleri, onun günahlarına kefâret kılar.”
(B5641, B5642 Buhârî, Merdâ, 1; M6566 Müslim, Birr, 50) Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
Allah hayrını dilediği kimseye, –günahlarına kefâret olsun diye– musibet verir. (B5645 Buhârî, Merdâ, 1) bunlar da bir kaç hadis-i şeriflerdir.
Onu hayretle dinleyen Ali:
‘Bu konularda bilgi sahibi olduğunu bilmiyordum’ dedi şaşkınlıkla.
‘Aslında her Müslümanın bilmesi gereken şeyler’ dedi kâhya ‘Ama günümüzde hayat gailesi ve diğer şeylerden dolayı tamamen unutulmuş durumda’
‘Maalesef öyle’ dedi Ali, iç çekerek.
‘Özür dilerim’ dedi kâhya ‘önemli bir telefon görüşmesi yapmam gerek’ dedikten sonra masadan kalkarak lokantanın dışına çıktı. Kırk beş dakikaya yakın konuştuktan sonra geri döndü.
‘Öyle uzun uzun kiminle konuştunuz?’ dedi Ali, merak içerisinde.
‘Gittiğimizde görürsün’ dedi kâhya, onu iyice merak içerisinde bırakarak. Daha sonra yediklerinin parasını ödeyerek lokantadan çıktılar. O sırada siyah lüks bir araba kapının önünde duruyordu.
Kâhya, o arabayı Ali’ye göstererek:
‘Hadi geç, gidiyoruz’ dedi Ali’nin şaşkın bakışları arasında arabaya binerek.
Onun arabaya binmediğini gören kâhya:
‘Ne bekliyorsun, hadi binsene’ dedi Ali’ye gel işareti yaparak.
Ali, bu da nereden çıktı dercesine arabaya baktıktan sonra arabaya bindi. Orada tam bir şeyler diyecekken arabanın şoförü:
‘Turan Bey, nereye gidiyoruz?’ demesiyle susmak zorunda kaldı.
‘Çetin Erdinç’in ofisine gidiyoruz’ dedi kâhya, şoförün omzuna dokunarak.
‘Tamam, efendim hemen yola çıkıyoruz’ dedi şoför.
Ali, iyice şaşırmış alık alık bakınıyordu. Öyle ki şoförle kâhyanın konuşmalarını duyamayacak kadar şaşkındı.
Çetin Erdinç Bey’in ofisine geldiklerinde şoför arabayı durdurarak:
‘Geldik efendim’ dedi arkada oturanlara dönerek.
‘Teşekkür ederim İlker’ dedi kâhya ‘lüzumlu durumda yine seni ararım’
‘Tamam, efendim’
‘İşte, kız kardeşinin verildiği ailenin sahibi olduğu yer’ dedi kâhya.
Geldikleri bu yer beş katlı, oldukça lüks yapılmış avukatlık ofisiydi.
İkili avukatlık ofisinden içeriye girer girmez herkes kâhyanın önünde el pençe durdular ve ona hoş geldin dediler.
Ali, kâhyayı iyi tanımadığına karar vermişti ama gerçekleri de öğrenmeye kararlıydı.
‘Turan amca, neler olduğunu anlatmayacak mısın?’ dedi ona.
‘Şimdi değil evlat, zamanı gelince zaten her şeyi öğreneceksin’ dedi kâhya, onun sorusu üzerine.
Avukatlardan biri onları karşılayarak:
‘Çetin Erdinç Bey sizi bekliyor’ dedi, eliyle göstererek.
‘Tamam’ dedi kâhya ‘ben yolu biliyorum’
Kâhya ve Ali, asansöre bindikten sonra üçüncü kata çıktılar. Üçüncü katta onları Çetin Erdinç Bey karşıladı.
‘Uzun süredir ortalıkta görünmüyordun’ dedi, kâhyaya babacan bir şekilde sarılarak.
Yazan – MURAT CANPOLAT
acıklı hikaye, Ağlatan Hikayeler, ağlatan öykü, çocuk masalları, duygusal hikaye, Duygusal Hikayeler, duygusal öykü, hikaye, hikaye arşivleri, hikaye oku, hikaye okuma, Hikaye Okumak, hikaye siteleri, hikaye yaz, hikayeler oku, hikayelerimiz, Kısa Hikayeler, kısa masallar, masal, Masal Oku, masal okuma, masallar oku, Öykü, öykü oku, Hüzünlü hikayeler kısa, Kısa Dramatik hikayeler, Zor hayat hikayeleri, Duygusal Hikayeler uzun, Anne Hikayeleri duygusal, Yaşanmış hayat hikayeleri, Unutulmayan hayat hikayeleri, Duygusal masallar kısa