Dini Hikaye; “Tevafuklar” 19. Bölüm

Dini Hikaye

Dini Hikaye; “Tevafuklar” 19. Bölüm

Dr. Mustafa, nöbette olduğu günlerin sabahında gelip Faruk’u kontrol ediyor. Ondan sonra evine gidiyordu. İki hafta böylece gelip geçti. Bu iki hafta içerisinde Faruk’un durumunda değişiklik olmuyor, koma halinde uyuyordu.

Süreyya Hanım, iki hafta sonunda oğlu uyanmayınca doğruca doktorun odasına gitti. Doktor odasında yoktu. Odasında onu görmeyince tam çıkacakken odasında bir fotoğrafa gözü takıldı. Fotoğrafı görünce gözler fal taşı kesildi. O fotoğraf oğlunun kaza geçirmesine sebep olan kişiye aitti. Ona doğru donmuş bir halde bakarken Dr. Mustafa Bey içeri girdi. İçeride Süreyya Hanım’ı görünce ‘acaba Faruk’a bir şey mi oldu?’ düşüncesiyle telaşlandı. Hızlı adımlarla Süreyya Hanım’ın yanına vararak:

‘Süreyya Hanım, ne oldu yoksa oğlunuza bir şey mi oldu?’ dedi, ona bir şey olmasından korkarak.

‘Yok, hayır ona bir şey olmadı. Yalnız bu fotoğrafta ki kim?’ dedi Süreyya Hanım, merak içerisinde.

‘O oğlum Kaya’ dedikten sonra merak içerisinde ‘onu niçin sordunuz ki?’ diye sordu. Süreyya Hanım, bu soru üzerine sinirle doktora dönerek:

‘O oğlunuz var ya, sizin ameliyat ettiğiniz oğlumun kaza geçirmesine sebep olmuş?’

‘Ne diyorsunuz? Oğlumun bu kazaya sebep olduğunu nereden biliyorsunuz?’

‘Nereden olacak, nişanlısı Hülya’dan öğrendim’ dedi Süreyya Hanım sinirle!

‘Nee, nişanlısı mı? O nişanlı olamaz. Hem niye nişanlı olsun ki, o daha okuyor’ dedi Dr. Mustafa, duydukları karşısında şaşırarak.

‘Evet, nişanlısı hatta onun yaptıklarından dolayı nişanı bile atmış. Oğlumun kaza geçirdiği gün yanımıza geldi ve her şeyi anlattı. Hatta o günden bu yana her gün yanımıza gidip geldi. Bugün yine gelecek, isterseniz ona sorun ve oğlunuzun durumunu öğrenin’

Dr. Mustafa duydukları karşısında ne diyeceğini bilemedi. İşittikleri karşısında başından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi oldu. Oğulları bunları yapmış olamazdı. Onların yaptıkları hataları biliyordu, ama bu kadar ileri gitmiş olamazlardı. Duydukları karşısında aklı inanıyor, gönlü inanmak istemiyordu. İşte bundan dolayıdır ki bir yere ayrılmadı ve Süreyya Hanım’ın bahsettiği kızı beklemeye başladı. Ondan her şeyi öğrenecek ondan sonra karar verecekti.

Dr. Mustafa’nın beklentisi çok sürmeden kız kapının önünde göründü. Yavaş yavaş ilerliyor ve Süreyya Hanım’a gülümsüyordu. Kızın Süreyya Hanım’a gülümsediğini görünce içindeki şüpheler daha çok arttı. Acaba Süreyya Hanım doğru mu söylüyor, yoksa oğluna iftiramı atıyordu. İçindeki şüpheleri gidermek için kızın gelmesini beklemeden onun yanına gitti ve kendisini tanıttı ve oğlunu tanıyıp tanımadığını sordu. Kız sorulan sorular üzerine ‘Benim adım Hülya’ dedi ve sözüne şöyle devam etti:

‘Mustafa Bey, oğlunuzu tanıyorum. O iki hafta öncesine kadar benim nişanlımdı. Yaptığı kötülüklere daha fazla tahammül edemedim ve ondan ayrıldım. Yanınızda gördüğünüz Süreyya Hanım’ın oğlunun kaza geçirmesine sebep olanda oydu. Bakıyorum ki oğlu kazaya sebep olmuş, babası ameliyat edip hayatta kalmasına vesile olmuş. Bu da gösteriyor ki tam bir tevafuk olmuş’

Dr. Mustafa Bey, duydukları karşısında iki büklüm oldu. Oğlunun sebep olduğu kazadan dolayı mahcup oldu. Kafası eğik bir şekilde Süreyya Hanım’a dönerek oğlunun yaptıklarından dolayı özür diledi. Oğlunun yaptığı hataları en kısa sürede düzelteceğini söyleyip oradan ayrıldı. Odasına geçip evine telefon açıp oğullarının evde olup olmadığını sordu. Onların evde olduğunu öğrenince hızla hastaneden ayrıldı. Arabasına binip evine vardı. İçeri girmez çocuklarının odasına girdi. Onları karşısına alarak:

‘Çocuklar yaptıklarınız yetmedi mi? Nedir bu sizin haylazlıklarınız. Sizin yüzünüzden hastanede bir çocuk, ölümle pençeleşmekte, o ölürse vicdanınıza nasıl hesap vereceksiniz. Tabii vicdanınız varsa’ dedi sinirle burnundan soluyarak.

Çocukları, babalarının kızması karşısında boyunlarını bükük onun ne diyeceğini beklediler. Babaları çocuklarını boyunlarını bükmesi üzerine kalbi yumuşadı ve onlara:

‘Çoçuklar bir takım nimetlere gark olup da buna şükretmeyenin hali nedir? Şudur ki: Nimetler kaybolup gider. O da onların peşine gider. Gözü bağlı bir gidiştir bu. Sakının bundan. Siz şükür ipi ile nimetleri bağlamaya bakın. Bazen durup düşünürsün. Allah Teâlâ katında benim yerim ve kıymetim nedir acaba diye kendi kendine sorarsın. O zaman etrafa değil kendinize bakın. Nerede duruyorsunuz? Hangi halde bulunuyorsunuz? Şunu bilin ki: Sizin O’ndan istediğiniz şeylerin en hayırlısı, O’nun sizden istediğidir. Cenab-ı Hak (c.c.) dilinizi talep ve dua için serbest bıraktığı an, ellerinizin gözyaşları ile semaya açıldığı an, işte o an size ihsan iniyor demektir. Vardığı menzilde yolların birbirine karıştığını görüp korkuya kapılmayın! Asıl korkulacak şey heva ve hevesin kalbinize galip gelmesidir. İki şeyden birini tercih edeceğiniz zaman bunlarda nefsinize ağır gelenini seçin ve onu yapın. Çünkü nefse ancak hak ve doğru olan şey ağır gelir. Bilin ki, her kalbe nur iner, lakin o kalbi masiva ve ağyar ile dolu görünce indiği yeri terk edip gider. Kalbinizi Allah Teâlâ’ya ve onun kulu ve Resulü olan Peygamber Efendimize (s.a.v.) açın. Onun yolunda ilerlemeye çalışın. Şeytanın ve yardımcılarının yollarından gitmeyin. Şüphesiz şeytan kendisine uyanları Allah Teâlâ ve Peygamberinden (s.a.v.) uzaklaştırır. Hak Teâlâ kalbinizi maarif ile doldursun. Doğru yola getirsin. Kötülüklerden uzaklaştırsın. (Âmin)’

Dr. Mustafa, oğullarıyla uzun bir konuşma yaptıktan sonra abdest aldı. İki rekât namaz kıldı. Namazın sonunda tesbihatını çekip ellerini semaya kaldırdı. İçten bir yalvarmayla oğullarının düzelmesi için Allah Teâlâ’ya yalvardı. Duanın sonunda ellerini yüzüne sürüp içi ferahlamış bir şekilde ayağa kalktı. Mutfağa giderek bir bardak su aldı. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) yaptığı gibi yere çömelip Bismillah diyerek üç yudumda içti. Sonunda elhamdülillah diyerek bardağı yerine koydu. Mutfaktan çıkarak çalışma odasına geçti. Orada bulunan kitaplıktan rastgele bir kitap seçerek okumaya başladı. Okumasını bitirdikten sonra odadan çıkacakken küçük oğlu Koray geldi. Babası onu görünce yüzünü ekşitip gitmek istese de Koray, onun kolundan tutarak durdurdu. Ardından babasına:

‘Babacım, senden çok özür dilerim. Senin nasihatlerine kulak tıkayarak hem Allah Teâlâ’ya isyan ettim hem de sana. Baba, o kadar çok günah işledim ki, bilmem Allah Teâlâ beni affeder mi? Üstelik birde Kur’an hafızıyım’

Oğlunun pişmanlık içerisinde söylediği sözlerden sonra oğlunun sırtını sıvazlayarak:

‘Oğlum, işlenilen hata ve kusur ne kadar büyük olursa olsun, bir Müslüman Allah Teâlâ’dan ümidini kaybetmemeli. Ve yahut işlediği sevaplardan dolayı ben kurtuldum diye düşünmemeli. Yani anlayacağın bir Müslüman ümit ve korku arasında olmalı. Allah Teâlâ o kadar merhametli ki Kur’an-ı Kerim de Zümer Suresinin 53. Ayetinde şöyle buyrulmaktadır’

‘De ki: ‘Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah Teâlâ’nın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz ki Allah Teâlâ, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir’’

‘Bu ayeti kerime, günahkâr Müslümanlara bir umut kapısı, bu umut kapısından girenlere ne mutlu, dedi Koray günahlarla dolu geçirdiği günahlara hayıflanarak.

Koray, içi pişmanlık ateşiyle babasına:

‘Baba, peki nasıl tövbe edeceğiz?’

‘Oğul, Nasuh tövbesiyle tövbe edeceğiz’

‘Nasuh Tövbesi nedir baba?’ deyince Dr. Mustafa oğluna:

‘Akıl ve irade sahibi bir varlık olan insanın bu melekelerini doğru yolda kullanabilmesi için Yüce Allah (c.c.) Peygamberler (aleyhisselatü vesselam) göndermiştir. Peygamberler (a.s.) insanlara sorumluluklarını öğretmiş, onlara rehberlik etmişlerdir. İnsan nefsine yenik düşerek bir hata işlediğinde ise Allah Teâlâ tövbe kapısını açmıştır’ dedi oğlunun sırtını sıvazlayarak. Daha sonra ona şöyle dedi.

‘Ey İman Edenler! Allah Teâlâ’ya içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz (c.c.) sizin kötülüklerinizi örter….’ (Tahrim Suresi 8. Ayeti Kerime) ayeti gerçek bir tövbenin ‘Nasuh tövbesi’ olması gerektiğini vurgulamaktadır. Nasuh, halis, katkısız, düzeltici ve tamir edici demektir. Buna göre Nasuh tövbe, tam manasıyla pişman olup hataya tekrar dönmeme azmini göstererek içtenlikle yapacağımız tövbedir’

‘Makbul bir tövbe için yönünü küfürden imana, kötülüklerden iyiliklere çevirmek, günaha pişmanlık duymak, günahı derhal terk ederek bir daha ona dönmemeye azmetmek gerekir. Farz ibadetleri yapmak, helal lokma yemek, varsa kul haklarını ödemek tövbenin kabulüne vesile olacaktır’

O sırada onları uzaktan dinleyen Koray’ın annesi Selin Hanım, güler yüzle yanlarına gelerek:

‘Mümin, günahlarından dolayı asla ümitsizliğe düşmemeli, ne günah işlerse işlesin Allah Teâlâ’ya yönelmeli, affetmeyi sevdiğini hatırlayarak O’nun engin rahmetine sığınmalıdır’

Koray, duydukları karşısında o kadar çok mutlu olmuştu ki yerinde duramıyordu. O yüzden de:

‘Baba, söylediğin sözlerden dolayı o kadar mutlu oldum ki, adeta içim ferahladı. O kadar içi ferahladı ki annesine ve babasına sarılıp ‘sizi çok seviyorum. İyi ki varsınız’ deyiverdi.

Dr. Mustafa, oğlunun sevinçli haline gülümseyerek:

‘Dur hele oğul dahası da var’ deyince Koray merak içerisinde:

‘Baba, benim ümitli olmama dair, daha ne olabilir ki’

Dr. Mustafa oğlunun heyecanlı bir şekilde konuştuğunu görünce sırtını sıvazlıyarak:

‘Oğul, anlatacaklarım böyle kapının önünde konuşmakla bitmez. Biz en iyisi odaya geçip orada konuşalım’ dedi ve odaya geçti.

Onlar odaya geçince Selin Hanım, mutfağa gidip çay demledi. Ardından o da onların arkasından odaya geçti.

Hep beraber odaya geçtikten sonra Dr. Mustafa boğazının kuruluğunu gidermek için bir bardak çay içti. Ardından Koray’a:

‘Hz. Aişe (r.a.) anamızdan rivayet olundu ki: Resulullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu’

‘Allah Teâlâ kulunun yaptığı hatalara pişman olduğunu bilince tövbe istiğfar etmeden önce günahlarını affeder’

‘Ayrıca Hz. Enes (r.a.)’dan rivayet olunan hadis-i şerifi söyleyeyim’ dedi ve sözünü şöyle tamamladı.

‘Allah Teâlâ Hazretleri diyor ki’

‘Ey Âdemoğlu! Sen bana dua edip, affımı ümit ettikçe ben senden her ne sadır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey Âdemoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey Âdemoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiçbir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım’ buyurmaktadır.

‘Daha çok ümitli olmama sebep olacak Hadisler var mı baba?’ dedi Koray heyecan içerisinde.

‘Evet, oğul daha çok var, ama sadece bir tanesini anlatayım. Bu anlattığım inşallah senin ümitli olmana ve pişman olmana yeter’ deyince Koray.

‘O nedir baba?’

‘Süveyd bin Haris (r.anh) den rivayet ediyor: Resulullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki’

‘Allah Teâlâ Mü’min kulunun tövbesine ne derece sevindiğini size şöyle anlatayım:

‘Bir adam tehlikeli ve ıssız bir çölde yiyeceği ve içeceği üzerinde yüklü devesinin yanında uyur. Uyanınca devesinin kaybolduğunu görür. Kızgın çölde devesini arayarak dolaşır. Susuzluktan baygın hale gelip, hayatından ümidini keserek:

‘Konakladığım yere gidip yatayım. Ölünceye kadar da kalkmayayım’ diyerek oraya gider. Başını kolunun üzerine koyup ölüm uykusuna yatar. Uyanıp gözünü açtığında azığı ve içecek suyu üzerinde, devesini yanı başında görür. İşte bu adam ne derece sevinirse Allah Teâlâ’da Mümin kulunun tövbesine bundan daha çok sevinir. Tövbesini kabul eder, günahlarını bağışlar’

Koray, aslında babasının anlattıklarının hepsini biliyordu, ama nefsine yenik düşüp içki bataklığına düştüğü için her şeyi unutmuştu. Babası anlattıkça da aklına geliyor, geldikçe de gözyaşlarını tutamıyordu. Babasını gözyaşları içerisinde dinledikten sonra:

‘Ne güzel. Yeter ki günahlarımızdan pişman olup Allah Teâlâ’ya yönelelim. O zaman her şey düzelir ve insanın hayatı düzene girer’

‘Evet, oğul aynen senin dediğin gibi, yeter ki O’na (c.c.) yönelelim. Biz ona bir adım atınca O (c.c.) bize daha fazla yaklaşır. Bizde o şekilde huzura kavuşuruz’

‘Baba, benim pişman olduğum gibi. Umarım abim de pişman olur ve Allah Teâlâ’ya yönelir’ dedi abisinin de pişman olmasını murat ederek.

‘Koray, oğlum. Ben umudumu kaybetmedim, sende umudunu kaybetme. Senin tövbe etmen gibi, bir gün o da tövbe eder’

‘Baba, umarım vakit saat dolmadan tövbe eder’

‘Umarım oğul’

Yazan – Murat CANPOLAT

HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ 
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62

Exit mobile version