Aşk Hikayesi; “Salih İle Büşra” 41. Bölüm
Çiğdem Hanım, oğlundan ilk kez böyle şeyler duyuyordu. O yüzden ne diyeceğini bilemedi. Aslında o haklıydı, ama gururu hep galip geliyordu.
O bir müddet sustuktan sonra:
‘Oğlum, ne oldu sana? Şimdiye kadar böyle şeyler söylemezdin?’ dedikten sonra kızgınlıkla ‘Yoksa o adını bile almak istemediğim kız mı sebep oldu bütün bunlara’ dedi.
‘Anne! Yeter artık. Halen daha kendini üstün görmeye çalışıyorsun. Anla artık dünya senin etrafında dönmüyor’ dedi Salih, tıslayarak.
Çiğdem Hanım, oğlunun en son söylediği sözden sonra bir şey demeden arkasını döndü. Birkaç adım attıktan sonra geri dönmeden:
‘Bunu son kez söylüyorum. O kızı unutacak ve Ceylan’la evleneceksin. Eğer bu dediklerimi yapmazsan sen bilirsin. Ha bu arada o kızı eve getirmeye kalkarsan bütün her şeyden mahrum bırakırım seni. Böylece beş kuruşsuz, dımdızlak ortada kalırsın’ dedi ve kahkaha atıp oradan uzaklaştı.
Salih, annesinin sözlerinden sonra olduğu yere oturdu. Onun sözleri karşısında elleri ayakları sanki çekilir gibi oldu. Ya Ceylan’la evlenip hayatına kaldığı yerden devam edecek ya da Büşra’yla evlenip yeni bir hayat kuracaktı. Ceylan’la evlense hayatına kaldığı yerde devam edecekti ama mutsuz olacaktı. Büşra’yla evlense o koca servetinden mahrum kalacaktı ama mutlu olacaktı. Annesinin sözleri onu ikileme sokmuş, mutlulukla mutsuzluk arasında kalmıştı.
O ikilem arasında kalmasına rağmen biliyordu ki her şey Allah’tandı. Alan da oydu veren de. Bütün mülkün tek sahibi oydu. Dilediğinden alır dilediğine verirdi. Geceyi gündüze katan oydu.
Artık kararını vermişti. Verdiği bu kararla içi mutlulukla doldu. ‘Ya Rabbi! Bana bu inayeti bağışladığın için sana sonsuz şükürler olsun’ dedi ve yerinden kalktı. Aldığı bu karar kendisini motive etmiş, Allah Teâlâ’nın izniyle her şeyi halledebilirim düşüncesi yayılmıştı. Şimdi asıl önemli olan Büşra’nın sağlığına kavuşması ve üzerine atılan iftiradan kurtulmasıydı, ama bunu nasıl yapacaktı bilemiyordu.
Huzurlu bir şekilde evden çıkıp gitti. O evden çıktığında Büşra’da yoğun bakım odasından normal odaya alınmıştı.
**********
Salih, hastaneye geldiğinde Büşra’nın normal odaya aldığını duydu.
Aldığı bu habere oldukça sevinen Salih, hızlı adımlarla onun odasına geldi. Tam içeriye girecekti ki vazgeçti ve geri döndü. Birkaç adım atıp hastaneden çıkacaktı ki durdu. Ardından tekrar Büşra’nın odasına doğru yöneldi. Bu hareketi birkaç defa tekrarladı. Her seferinde geri dönüyordu, fakat Büşra’nın odasına girip girmeme de kararsız kalıyordu.
Ya o beni kabul etmezse, ya o beni beğenmezse, ya o da diğerleri gibiyse… gibi sözler kafasında sürekli dolanıyordu. Bu yüzden de girip girmeme konusunda kararsız kalıyordu.
Onun odasının kapısına son kez elini attı Salih. Derin bir nefes aldı. Yavaşça kolu çevirdi. Kapıyı açıp adımını attı. Bir iki adım attı ve yine durdu. Tekrardan derin bir nefes aldı. O adımını atıp içeriye girdiğinde Türkan’da oradaydı.
Türkan, onu gördüğünde oturduğu yerden kalktı. Güler yüzle onun yanına vardı. Ona ‘Hoş geldin’ dedikten sonra:
‘Çekinme de içeri gel’ deyince Salih sessiz bir şekilde:
‘Bir dakika dışarıya gelebilir misin’ dedi ve dışarıya çıktı. O dışarı çıkınca Türkan, Büşra’ya dönerek:
‘Büşracım, bir dakika dışarı çıkıp geleceğim’ dedi ve o da dışarıya çıktı.
O dışarıya çıkınca:
‘Türkan, onu uzaktan gördüğümde bile kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor. Onu yakından görsem kim bilir ne halde olurum’ dedi Salih, utanmış bir şekilde.
Türkan, onu gülerek dinledikten sonra:
‘Salih abi, seni anlıyorum. Senin yerinde ben olsam aynı durumda olurdum’ dedikten sonra kolundan tutarak ‘abi, bir de şöyle düşün, içeride muhtaç biri var. Onun elinden tutulmadığı takdirde daha kötü durumlara düşme ihtimali var. Böylesi bir durumda sen ne yapardın’ deyince Salih:
‘Elbette elinden tutar kurtarırdım’ dedi Salih, başını yere eğerek.
‘Mademki kurtarırım diyorsun, öyleyse içeriğe gir ve onun elinden tut. Zira onun böyle bir duruma çok ihtiyacı var’ dedi Türkan, bunu derken sesi biraz sert çıkmıştı.
Salih, başını kaldırmadan annesiyle aralarında geçen konuşmayı aktardı. Ardından ona:
‘Şimdi söyle bana, ben ne yapayım. Bir tarafta ailem bir tarafta sevdiğim kız. Ne annemi atabilirim ne de Büşra’yı’
‘Tabi ki aileni atamazsın. Fakat Büşra’yı da düşün. Onun bizden başka sığınacak kimsesi yok. O yüzden şimdi içeri gir ve kendini tanıt’ dedi Türkan.
Aralarındaki konuşmadan sora ilk önce Türkan odaya girdi ve Büşra’ya misafirlerinin olduğunu söyledi. Büşra, bunun üzerine toparlanıp başını bağladı.
Salih, kalbi küt küt atarak içeriğe girdi. İçeriğe girmeden evvel hafifçe öksürdü. Ardından odaya girdi.
İçeriğe girmesine girmişti ama utancından Büşra’nın yüzüne bakamıyordu. Büşra’da ona karşılık aynısını yapıyordu.