Aşk Hikayesi; “Salih İle Büşra” 17. Bölüm
Bünyamin Bey, Çiğdem Hanım’ın anlattıkları karşısında mahcup oldu ve başını yere eğdi. Ardından başını kaldırmadan ona:
‘Çiğdem Hanım, sizden özür dilerim. Bir an için ameliyat olduğunuz aklımdan uçup gidiverdi. Ayrıca ameliyattan sonra size gelip geçmiş olsun diyemediğim için özür dilerim’ dedi kısık bir sesle.
‘Önemli değil Bünyamin Bey, işleriniz başınızdan aşkın. Bu durumda sizin beni ziyarete gelmenizi bekleyemezdim zaten’ dedi onu rahatlatmak için.
Çiğdem Hanım, Bünyamin Bey’le konuştuktan sonra Türkan’a dönerek:
‘Hayırsız, babanızın işleri başından aşkın olduğu için gelemiyor, ya siz. Siz niçin gelmiyorsunuz’ deyince Türkan, bir şey diyemedi. Zira o haklıydı.
Onlar aralarında konuşurken Salih’te onların aralarındaki konuşmanın biran evvel bitmesini bekliyordu. Çünkü onun beklediği başkaydı. O, Türkan’ın ağzından çıkacak sözü bekliyordu.
Bir müddet sonra aralarındaki konuşma bitti ve Bünyamin Bey kalkıp gitti. O gidince Çiğdem Hanım da hasret gidermeleri için Salih ile Türkan’ı baş başa bıraktı. Salih’in de zaten istediği buydu.
Çiğdem Hanım, oradan ayrılınca Salih, yalvarırcasına Türkan’a baktı. Türkan, onun yüzünden ne hissettiğini anlayınca ona:
‘Salih abi, merak etme onu savunacağım ve Allah Teâlâ’nın izniyle onu çıkaracağız’
Salih, duyduğu sözden dolayı öyle mutlu oldu ki Türkan’ın ayaklarına kapanıp ellerini öpmeye çalıştı.
Türkan, onun tutumu karşısında gülümsese de, onları bu şekilde gören yanlış anlayabilirlerdi. Bu yüzden ona:
‘Salih abi yapma, bizi böyle görürlerse yanlış anlarlar’ dedi.
Salih, yaptığı hareketin yanlış olduğunu fark edince geri çekildi ve yaptığı hareketten dolayı özür diledi.
***********
Aradan birkaç gün geçmişti. Türkan hazırlığını yapmış cezaevine gitmişti. Salih abisinin gönlündeki kişiyi göreceği için heyecanlıydı. Az sonra kapı açıldı ve beklediği kişi geldi. O şimdi karşısındaydı.
Türkan, karşısındaki kişiyi görünce şaşırıp kaldı. Çünkü o polislerin götürdüğü ve içinden kardeşi gibi sevdiği kişiydi.
Türkan, ona şaşkın bir şekilde bakarken Büşra’da ona şaşkın bakıyordu. Zira o da aynı hisleri hissetmişti.
Bir süre birbirlerine bakıştıktan sonra Türkan, ona ‘Benim adım Türkan, avukatım. Buraya seni savunmaya geldim’ dedi, niçin geldiğini anlatmak için.
Büşra, onun sözlerinden sonra ‘Benim adım da Büşra’ dedi ve başından geçen her şeyi anlattı. O anlattıkça açılıyor, açıldıkça içinde biriktirdiği sıkıntıları dışarı vuruyordu.
Büşra, başına gelenlerin hepsini anlattıktan sonra Türkan’a:
‘Türkan Hanım, umarım beni buradan kurtarırsınız. Çünkü benim hiçbir suçum yok. Tarık Bey, üzerime saldırınca kendimi korumak için öyle davrandım’ dedi suçsuz olduğunu kanıtlamak için.
Türkan, onu dinledikten sonra:
‘Merak etmeyin Büşra Hanım, Allah Teâlâ’nın izniyle seni bu durumdan kurtaracağım. Yalnız biraz sabretmeniz gerekecek’ dedi onu teselli etmek için.
‘Bu başıma gelen sıkıntılar, biliyorum ki Allah Teâlâ’dan geliyor. O yüzden ömrüm boyunca hep sabrettim ve bundan sonra da sabredeceğim. Biliyorum ki her aydınlığın sonunda karanlık olduğu gibi, her karanlığın sonunda da aydınlık var. O yüzden sabrediyorum ve yine biliyorum ki bu sabırlarımın sonunda büyük bir mükâfata kavuşacağım’ dedikten sonra hüzünlü bir şekilde boynunu büktü.
O boynunu bükünce Türkan’ın içi cız etti. Acaba neden öyle davranmıştı. Yoksa bir derdi varda onu söylemekten mi çekiniyordu.