Aşk Hikayesi; “Salih İle Büşra” 18. Bölüm
Türkan, onun hüzünlü halinden o kadar etkilendi ki elinde olmadan gözünden yaş damladı. Gözündeki yaşı göstermemek için kafasını geriye çevirip gözyaşını sildi. Ardından geri dönüp ona:
‘Söyler misin, niçin öyle hüzünlendin?’ dedi ve eliyle kafasını kaldırdı.
Büşra, yine hüzünlüydü. Derdini söylemek istiyordu ama söyleyemiyordu. Bir müddet öylece düşündükten sonra ona:
‘Türkan Hanım, size ödeyecek param yok’ dedi utana sıkıla.
Türkan, onu dinledikten sonra:
‘Büşra Hanım, para meselesini dert etmeyin. O iş çoktan halloldu. Siz sadece bu davaya odaklanın’ deyince Büşra onu susturarak;
‘Sözünüzü kestim ama aklıma bir soru takıldı’ dedikten sonra ona ‘Para meselesi halloldu dediniz. Söyler misiniz benim paramı kim ödedi’
‘Paranızı ödeyen kişi, şimdilik gizli kalmak istiyor. Zamanı gelince ortaya çıkacaktır zaten’ dedi Türkan, onu rahatlatmak için.
‘Bakın Türkan Hanım, bu zamana kadar hep kendi ayağımın üzerinde durmaya çalıştım ve bugüne kadar geldim. Bundan sonra da kimseye borçlu kalmak istemem. O yüzden Allah Teâlâ nasip eder buradan çıkarsam, çalışır, çabalar paramı ödeyen kişiye parasını öderim’ dedi dik bir ifadeyle.
Onlar aralarında ne yapacaklarını konuşurken vakit hayli ilerlemiş görüş saati bitmişti. Görüş saatinin bittiğinin haber verilmesi üzerine Büşra, oradan ayrılıp koğuşuna geri döndü.
Büşra’yı dinleyen Türkan, onun metanetli haline hayran oldu. Salih abisinin onu neden tercih ettiğini şimdi daha iyi anlıyordu. O diğer kadınlara hiç benzemiyordu. O metanetliydi, sabırlıydı, başına gelen sıkıntılara isyan etmiyordu.
Onun gidişinden sonra arkasından hayran hayran baktı. Aynı durumda kendisi olsa bu kadar sabırlı olabilir miydi, onu bilemiyordu. Arkasından hayran hayran baktıktan sonra o da cezaevinden ayrıldı.
Büşra, avukatla konuştuktan sonra koğuşuna geri döndü. Dönüşünde onu Semiha ve yanına aldığı birkaç mahkûm bekliyordu.
Onu aralarına alıp sıkıştırdılar, avukatla ne konuştuklarını öğrenebilmek için, ama Büşra ne konuşuyor ne de korku ifadesi gösteriyordu.
Semiha, onun korkmadığını görünce hırsla elini kaldırıp tokat atmaya kalkıştı ama buna muvaffak olamadı. Çünkü o elini kaldırıp tokat atacağı sıra Handan onu durdurmuştu.
Handanın gözlerinden adeta öfke akıyordu. Artık Semiha ve onun arkadaşlarının yaptıklarına tahammül edemiyordu. Bu yüzden onların en ufak bir çıtırtı çıkarmalarına bile göz yumuyordu artık.
**********
Tarık, annesiyle hizmetçinin aralarındaki konuşmayı duymuştu, ama sesi kısıldığı için elinden bir şey gelmiyordu. Annesi, yıllar evvel babaannesine de aynı şeyleri yapmış hapse attırmıştı.
Küçükken babaannesi ona güzel masallar, dini hikayeler okurdu. Başını şefkatle okşar, iyi bir insan olmasını öğütlerdi. Annesi, oğlunun kafasına bu tür şeylerin sokulmasından hoşlanmaz, babaannesi gittikten sonra onu azarlardı. Babaannesine iftira atıp onu hapse yolladıktan sonra onun hikâyelerinden ve güzel nasihatlerinden mahrum kalmıştı. Ondan sonra da annesi yüzünden her türlü kötülüğü işler olmuştu.
Annesini gördükçe ona karşı olan nefreti gittikçe artıyordu, ama elinden bir şey de gelmiyordu.
Selma Hanım, oğlunun düşüncelerinden habersiz Selen’le konuşuyordu. Ona talimatlar veriyor, mahkeme günü söyleyeceği sözleri bellettiriyordu.
Tarık, ameliyattan sonra kimseye açılamıyordu. Bu yüzden iyice içine kapanmıştı. Aslında onu bu duruma düşüren annesi ve babasıydı. Annesi, babası evde yokken kumar partileri düzenliyor, partiden partiye koşuyordu. Babası ise işinden başka bir şey düşünmediği için onunla ilgilenmiyordu. Onu en son ameliyattan sonra görmüş, onunla güzel vakitler geçirmişti. Ondan sonra da doğru dürüst yüzünü göremez olmuştu. Hatta annesi ve babasının zaman zaman kavga ettiklerine bile şahit oluyordu. İşte bu yüzden içine kapanık biri olup çıkmıştı.