Güzel Bir Macera Hikayesi; “Gizemli Yolculuk” X. Bölüm
Hikaye Oku: Hasan, balığın karnında düşünceler içerisindeyken karnının acıktığını hissetti. Açlığını gidermek için başını kaldırıp balığın midesinin içine bakmaya başladı. Balığın karnında yiyebileceğim tarzda bir yiyecek var mı diye elini uzatıp balığın karnını yokladığı sırada balık harekete gelerek Hasan’ı ağzından dışarıya fırlattı ve ardına bile bakmadan yüzüp uzaklaştı.
Hasan balığın karnından kurtulmasına kurtulmuştu ama bu seferde denizin ortasındaydı. Görünürlerde tek bir kara parçası bile görünmüyordu. Ne tarafa yüzeceğini bilemeden yoruluncaya kadar yüzdü. Yorulup yüzmeyi bıraktığı sırada denizin içinde yüzen odun parçası gördü. Son bir gayretle ona doğru yüzerek odunu yakaladı. Yorgunluğunu gidermek için onun üstüne çıktı. Aşırı yorgun olduğundan dolayı odunun üzerine çıkar çıkmaz uyumaya başladı.
Uyandığı zaman çoktan gece olmuş, yıldızlar çıkmıştı. Ayağa kalkıp odunun üzerine oturup etrafı seyretmeye başladı. Havada hafif bir meltem esintisi vardı. Denizde yakamoz çıkmıştı. Balıklar etrafında yüzüyorlar, adeta ona eşlik ediyorlardı. Bir müddet balıkları seyretti. Balıklar ileride bir karartının görünmesiyle denizin dibine doğru dalıp kayboldular. Karartı yaklaşınca, onun Doğu Kapısında gördüğü ve kendisini kovalayan karabulut olduğunu anladı. Onu görünce ‘Karabulut benden ne istiyor, onu bir türlü anlayamadım.’ diyerek, ondan kurtulmak için üstüne oturduğu odunu yüzdürmeye başladı. Odunu yüzdürmesine rağmen karabulut iyice yaklaşmış ve nefesini ensesinde hisseder olmuştu. Tam ona yakalanacakken kendisini her zaman ondan kurtaran el rüzgârla beraber çıktı ve arkasından tutarak karabuluttan iyice uzaklaştırdı. Karabuluttan uzaklaştığına tam sevinecekti ki, bu sefer de arkasından tuttuğu el kendisini denizin ortasına bırakıverdi.
Hasan, yine denizin ortasında tutunacak bir dalı olmadan öylece kalmıştı. Nereye gideceğini bilemediği için yüzmekten vazgeçip, deniz tuzlu olduğundan dolayı batmamasına güvenerek denizin ortasında sırtının üstüne dönüp kollarını da yana uzatarak öylece kaldı. Sırtını döndüğü sıra, Doğu Kapısında başına konup kendisini uyaran beyaz kuş ortaya çıktı. Başının üstünde bir iki tur attıktan sonra gelerek kafasına kondu. Daha sonra dile geldi ve Hasan’a:
– Yüzünü çevir de ileriye bak, diyerek uçup gitti. Kuşun uçup gitmesinden sonra, yüzünü denize doğru çevirince ileride kendisine doğru gelmekte olan bir sal olduğunu gördü. Sal iyice yaklaşınca son bir gayretle ona doğru yüzerek üstüne çıktı. Salın üstündeyken hava önce kararmaya başladı. Daha sonra şimşekler çakıp ardından yağmur yağmaya başladı. Deniz, yağmurun yağmasından sonra kabarmaya başlayıp, Hasan’ın üzerinde bulunduğu salı etrafa savurmaya başladı. Hasan, bunun üzerine, üzerinde bulunduğu saldan düşmemek için ona iyice tutundu. Deniz, kabarıp salı sağa sola savurduğundan dolayı Hasan’ı tamamen terk edilmiş olan bir geminin olduğu yere kadar sürükledi.
Karşısına çıkan bu geminin etrafına sis çökmüştü ve ilk bakışta insana ürperti veren bir görüntüsü vardı. Geminin her tarafı kırık dökük ve güvertesinin çoğu yeri paslanmış durumdaydı. Bütün bu korkutucu durumu görüp gemiden uzaklaşmak isterken, geminin güvertesinde aynaya benzer bir cisim gördü. Başına gelen bütün sıkıntıların aynalara bakmasından kaynaklandığını bildiği halde, yine aynanın parlaklığına dayanamayıp üzerine bindiği salı gemiye yanaştırdı. Gemiye yanaşınca, geminin yarısından aşağı doğru sarkmış bir ip gördü ve onun yardımıyla geminin güvertesine doğru tırmandı. Geminin yarısına gelince ipin bittiğini, ipin bitiminden itibaren geminin güvertesine kadar merdiven olduğunu görerek, ona tırmanıp geminin güvertesine çıktı. Geminin güvertesine çıkınca, geminin dışarıdan göründüğü gibi olmadığı, temiz ve bakımlı olduğu görülüyordu.
İçinde bulunduğu gemi, sanki hiç terk edilmemiş gibiydi. Ne olmuştu da geminin kaptanı ve tayfaları gemiyi terk etmişlerdi. O merak içerisinde gemiyi dolaşmaya başladı. Önce kaptanın kamarasına çıktı. Kaptanın kamarasını açar açmaz lağım fareleri ile karşılaştı ve her tarafı kemiriyorlardı. Lağım fareleri Hasan’ı görüp üstüne atlamaya çalışacakken, o korkuyla kaptanın kamarasından hızla çıkarak diğer odalara bakmaya başladı. Her odayı gezdikçe aynı manzarayla karşılaştı ve korkuyla kendisini geminin güvertesine zor attı. Bütün odaları dolaşınca kaptanın ve tayfalarının gemiyi neden terk ettiklerini anladı. Geminin içinde tek dolaşmadığı yer makine dairesi kalmıştı. Makine dairesine gidip gitmemeye karar vermek için geminin güvertesine oturarak düşünmeye başladı. Daha sonra lağım farelerinden korkmasına rağmen makine dairesine gitmeye karar verdi ve son bir cesaretle ayağa kalkarak makine dairesine doğru yöneldi.
Makine dairesine gidince korkunç bir manzarayla karşılaşarak olduğu yerde dondu kaldı. Hasan’ın öğlece donup kalmasının sebebi ise makine dairesinin diğer odalardan daha vahim bir vaziyette olmasıydı. Lağım fareleri makine dairesinde kemirmedik hiçbir şey bırakmamışlar ve geminin tamamen durmasına sebep olmuşlardı. Hasan, o manzarayı görüp tam geri çekilecekken fareler üzerine saldırmaya başladılar. Fareler üzerine saldırınca eliyle üzerine saldıran fareleri yere atarak makine dairesinden uzaklaşmaya başladı. Geminin güvertesine kadar koştu. Lağım farelerinin arkasından geldiklerini görünce gemiden denize doğru atladı. Salın denizde halen daha durduğunu görünce üstüne binerek gemiden bir an evvel uzaklaşmak için eliyle salı uzaklaştırmaya çalıştı. Gemiden korku ve heyecan içerisinde biraz uzaklaşıp, lağım farelerinin tehlikesi kalmayınca derin bir ‘oh’ çekerek salın üzerine uzandı.
Hasan, gemiden uzaklaşıp gördüğü manzarayı unutmaya çalışırken ani bir rüzgâr çıktı ve gemiyi sallamaya başladı. O sarsıntılar sırasında gemiden uğultular geliyor, geminin çeşitli yerlerinden duman yükseliyordu. Gemiden uzaklaşıp, uğultular arasında ona doğru bakarken bir ara gemiden ‘imdat! Kurtaran yok mu?’ diye sesler gelmeye başladı. Gemiden gelen sesleri ilk duyduğunda, bunun uğultu olabileceğini zannederek önemsemedi. İkinci defa aynı sesi duyunca, bu seslerin uğultu olamayacağını, geminin içinde birinin olduğunu ve o seslerin mutlaka ondan gelebileceğini düşündü.
Gemide her kim varsa bütün güçlüklere rağmen onu farelerin elinden kurtarması gerektiğini düşünüp geri döndü. Hızlı bir şekilde gemiye tekrardan çıkarak sesin nereden geldiğini bulmaya çalıştı. Salın üstündeyken duyduğu sesi gemiye çıkıp aramasına rağmen, bir türlü sesin nereden geldiğini bulamadı. Sesin nereden geldiğini bulamayınca, o sesin hayal olabileceğini tahmin ederek tam gemiyi terk edecekken makine dairesinden ‘imdat! Kurtaran yok mu?’ diye sesler, tekrar gelmeye başladı. Sesi duyup, onun yanılgı olmadığını anlayarak makine dairesine doğru inmeye başladı. Makine dairesine doğru inerken fareler üstüne çıkmasına rağmen, onlardan korkmamaya çalışarak makine dairesine indi. Ses makine dairesinde, makinelerin çalıştırıldığı yerden geliyordu.
Sesin geldiği yönü bulunca o yöne doğru fareleri ayağıyla sağa sola doğru iterek makinelerin çalıştırıldığı yere gitti. O, odayı açınca içeride kapısı tamamen paslanmış, etrafı demir parmaklıklarla çevrili başka bir oda gördü ve odanın içinde elleri, kolları ve ayakları bağlı bir şekilde, yerde yatan birini gördü. Demir parmaklıklar içerisinde olan adam yaralıydı ve etrafını fareler sarmış kemirmeye çalışıyorlardı. Yaralı adamın etrafının fareler tarafında çevrildiğini gören Hasan, onu farelerden kurtarmak için koşarak paslı demir kapıyı açarak içeriye girdi. Orada, fareleri ayağıyla sağa sola iterek adamın yanına vardı. Yere eğilerek onu uyandırmaya çalıştı. Yaralı adam hafifçe gözlerini açarak yalvarırcasına ‘ne olur kurtarın beni’ diyerek bayıldı. Hasan, adamın bayıldığını görünce ellerini, kollarını ve ayaklarını açarak onu sırtına alıp, yaralı adamı fazla sarsmadan yavaşça makine dairesinden geminin güvertesine çıktı. Geminin güvertesine çıkınca farelerin her tarafı kaplayıp kemirdiklerini gördü. Farelerden korkmasına rağmen hem kendisini hem de sırtındaki yaralı adamı kurtarmak amacıyla, onların üstüne basa basa geminin korkuluklarına kadar geldi. Orada olan merdiven yardımıyla geminin ortasına geldi. Orada merdivenlerden aşağıya doğru sarkan ipi tutunup denize inerek salın üstüne çıktı ve gemiden uzaklaşmaya başladı. Hasan’ın, gemiyi terk etmesinden sonra, gemi büyük bir gürültüyle batarak sulara gömüldü.
Hikayenin I. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin II. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin III. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin IV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin V. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin IX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin X. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXI Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXIII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ