Güzel Bir Macera Hikayesi; “Gizemli Yolculuk” XVII. Bölüm
Hikaye Oku: Hasan, olan bitenleri dinledikten sonra ‘umarım bu sorunları düzeltebilirim’ diyerek aslanla vedalaştı ve ardından dağa doğru yöneldi. Dağ uzaktan o kadar güzel görünüyordu ki, insan içinden bir an evvel oraya varıp güzelliğin tadına varmak geliyordu. Ama bunun böyle olmadığı dağa yaklaşınca anlaşıldı. Dağ, uzaktan göründüğü gibi değildi ve tam tersine sarp kayalıklarla, aşılmaz yollarla kaplıydı. Üzerine çıkılması imkânsız gibi görünüyordu, fakat dağın üzerine çıkıp ormanın içindeki sorunların ve ondan önce rastladığı kasabadaki sorunların nereden kaynaklandığını mutlaka bulması gerekiyordu. Çünkü bir kere söz vermişti kasabanın halkına ve ormanın içindeki hayvanlara. Bunun için mutlaka sözünde durmalıydı ve bir an evvel sarp kayalıklara tırmanacak bir yol bulması gerekiyordu. O, bunları düşünürken kendisine yol gösteren tavşan burada da ortaya çıktı. Ardından dağa yukarı doğru, sarp kayalıkları tırmana tırmana çıkmaya başladı. Tavşan çıktıkça da, çıktığı yerler merdiven oluyordu.
Hasan, dağın tepesine doğru çıkacak yol bulduğuna sevinerek merdivenlere doğru ilerlemeye başladı. İlerledikçe ilerledi, ilerledikçe de merdivenlere bir türlü yaklaşamıyordu. Merdivenler sanki uzaklaşıyordu kendisinden. Tam yorulup merdivenlerden çıkmaktan vazgeçeceği zaman merdivenlerin ayaklarının dibinde olduğunu gördü. Merdivenlerin birden ayaklarının dibinde olduğunu görünce, niyetini değiştirip tekrar merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya karar verdi ve ardından yukarılara doğru tırmanmaya başladı. Merdivenlerden yukarıya doğru tırmanıp, bir süre sonra yukarıya doğru bakınca hayretler içinde kaldı ve kara kara düşünüp kafasını kaşımaya başladı. Kendisini düşündüren mesele merdivenlerin çok uzun olması ve yukarılara doğru kaybolup gitmesiydi. Ama şu vardı ki merdivenler çok düzgün bir şekilde görünüyordu ve her iki yanını da meyve ağaçlarıyla doluydu. Ağaçların içinde kuşlar cıvıldaşıyor, insana neşe saçıyorlardı.
Hasan’ı ağaçlık alanlar her zaman cezbetmişti, belki de bu yüzden ormanda bekçilik yapmaya başlamıştı. Ağaçlık alanları sevdiğinden olsa gerek, merdivenlerin yüksek olmasına bakmadan ilerlemeye başladı. Merdivenlerden çıkmaya başlayıp, yukarıya doğru bakarken merdivenlerin tek yön olduğuna sevinip, yukarılara doğru devam edeceği sıra yolun ikiye ayrıldığını gördü. Yolun ikiye ayrıldığını görünce şaşırarak, hangi yöne gideceğini bilemeden öylece kalakaldı. Şaşırmasının sebebi ise merdivenlerden çıkarken merdivenlerin tek bir yön olarak görünmesiydi.
Hasan, merdivenlerin iki yöne doğru gittiğini görünce ilk önce şaşırmış daha sonra kendini toparlayarak sağa doğru olan merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. Merdivenler görünüşte çok sivri ve çıkışı kaygan gibi görünüyordu ama çıktıkça bunun böyle olmadığını anladı. Çünkü merdivenler göründüğü gibi değildi ve yumuşak bir çıkışı vardı ve üzerinde yürüyen insanı yormuyordu. Merdivenlerden yukarıya doğru çıktıkça etrafında sevimli tavşanlar koşuyor, etrafında renkli renkli kuşlar uçuşuyordu. Hasan, etrafında olan güzellikleri görmesine rağmen hiçbirine iltifat etmiyor yoluna devam ediyordu. Etrafında olan güzelliklere iltifat etse biliyordu ki onlar değişecek başka şekiller alacaktı. Çünkü bu dağ göründüğü gibi değildi ve güzel görünenler çirkine, çirkin görünenler ise güzele dönüyordu. O yüzden etrafında olanların hiçbirine iltifat etmeden yürüyordu. Merdivenlerden yukarıya doğru çıkmasına çıkıyordu ama merdivenler sanki uzadıkça uzuyor, bir türlü bitmek bilmiyordu. Merdivenlerin ortasına gelince yürüyecek mecali kalmadı ve olduğu yere oturdu kaldı. Oturduğu yerde de vücudundan buram buram ter dökülüyordu. Ne yapacağını şaşırmıştı. Bir an evvel su bulup susuzluğunu gidermesi gerekiyordu, ama etrafta da hiç çeşme görülmüyordu. Susuzluğunu gidermek için kendi kendine ‘Susuzluk ne zor bir şeymiş. İnsan susuz kaldığında dili damağına yapışıyor ve hiçbir şey düşünemez hale geliyor. Onun için, şimdi daha iyi anlıyorum susuzluk çekenlerin ne ızdırap içinde olduklarını.’ diye düşünürken gözleri kararıp başı dönmeye başladı. Ayakta duramaz hale geldi ve olduğu yere oturmak zorunda kaldı. Baş dönerken o sıra ölen evlatları aklına geldi. Evlatları ölmeden önce ne güzel etrafın da koşup oynaşıyorlardı. O kadar da güzeldiler ve merhametliydiler ki, merhametleri sayesinde kendinden büyük olanlar bile onların merhameti ve yardımlaşmasından dolayı, iki küçük kardeşi görüp onlarda yardımlaşmaya çıkıyorlardı. Ama bu güzellikler bir trafik kazası sonucunda son bulmuştu. Onların trafik kazası sonucu ölmeleri yardımlaşmayı öğrettikleri kimseleri bile üzmüş, herkesi yasa boğmuştu.
Hasan, bütün bunları düşünürken baş dönmesinin geçtiğini hissetti ve ayağa kalktı. Neşe içerisinde merdivenlere adımı attı. Merdivenlerde bir iki adım atıp ilerlemeye başlamıştı ki birden bire yer sarsılmaya başladı ve sarsıntının ardından yan tarafında bir çeşme belirdi. Çeşmeyi görünce, ona doğru bakarken birden bire çeşmeden gürül gürül sular akmaya başladı. Suyu görünce yorgunluğunu unutarak kendini biraz toparladı ve ayağa kalkarak çeşmeye doğru yürüdü. Çeşmenin yanına gidince susuzluk çekmesine rağmen ilk önce elini suya sokmaktan çekindi. Daha sonra elini uzattı ve onun gerçekten su olduğunu görünce kana kana içti. Elini yüzünü yıkayarak hararetinin sönmesine çalıştı. Suyu içip biraz kendine gelmeye başlayınca tekrar merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başladı. Merdivenlerden yukarıya doğru beş on adım atmıştı ki birden bire duruverdi ve gerisin geri çeşmenin yanına döndü. Çeşmeye tekrar tekrar baktı durdu. Evet, evet, yanlış görmüyordu. Çeşmenin üstünde ölen çocuklarının isimleri yazılıyordu. Ölen çocuklarının isimlerini çeşmede görünce, çeşmenin önüne diz çökerek, çocuklarının babalarına son bir iyilik daha yaptığını anladı ve ağlamaya başladı. Oturup bir müddet ağladıktan sonra iki çocuk elinin omzuna dokunmasıyla irkildi ve geri döndü. Geri döndüğü sıra da şaşırıp kaldı. Çünkü ölen çocukları karşısında dikilmiş kendisine bakıyorlardı ve ileriye doğru gitmesi gerektiğini söyler bir şekilde ellerini açmışlardı. Oğullarının nereyi gösterdiklerine bakmak için geri döndüğünde merdivenlerin kısaldığını ve dağın tepesine doğru yaklaştığını gördü. Merdivenlerin sonunun yaklaştığını görünce sevindi ve ‘oğullarım beni her seferinde kurtarmaya geliyorsunuz’ dedi ve oğullarını tekrar görebilmek için geri döndü. Geri dönmesine döndü ama umduğunu bulamadı, çünkü oğulları kaybolmuşlardı.
Hasan, oğullarının kaybolduktan sonra, bir taraftan onların kaybolmasına üzülüyor, bir taraftan da susuzluğunun gitmesine ve dağın tepesine doğru yaklaştığına seviniyordu. Biraz daha kendini toparlayıp ilerlemeye başlamışken yine o karabulut ortaya çıktı ve arkasından sinsice yaklaşmaya başladı. Hasan, karabulutun tekrar ortaya çıkıp kendisine doğru iyice yaklaştığının farkına varmadan ilerlerken, birden bir şeyin kendine doğru yaklaştığını hissederek geri döndü ve bir anda karabulutu karşısında gördü. Karabulut kendisine o kadar yaklaşmıştı ki kaçacak hiçbir yeri yoktu. Yine de son bir umutla sağına soluna doğru bakındı. Her taraf kayalıktı ve karabuluttan kaçacak hiçbir yeri yoktu. Karabulut: ‘işte seni bu sefer yakaladım’ diyerek hamle yaptığı zaman hafif bir rüzgâr çıktı ve kendisini kara buluttan kurtaran el ortaya çıktı ve arkasından tuttuğu gibi dağın zirvesine ulaştırdı ve ortadan kayboldu.
Yazar: Murat CANPOLAT
Hikayenin I. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin II. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin III. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin IV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin V. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin IX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin X. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXI Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXIII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ