Güzel Bir Macera Hikayesi; “Gizemli Yolculuk” XXVIII. Bölüm
Sedat Bey’in oğlu, babasının ne zaman yanına geleceğini merak ediyor, sürekli yolları gözlüyordu. Bir gün hastaneden çıkıp evine doğru giderken, uzaktan bir şeyin hızla kendisine doğru yaklaştığını gördü. Merak içerisinde ona doğru baktı ve hayret içerisinde büyük bir horozun kendisine doğru yaklaşmakta olduğunu görünce hayretler içerisinde neler olduğunu anlamak için horoza doğru dikkatli şekilde baktı ve üzerinde de ona binmiş bir kişi olduğunu gördü. Horozun üzerindeki adama iyice dikkatli bir şekilde bakınca şaşırıp kaldı. Nedeni ise horun üzerine binmiş olan kişinin babası olmasıydı.
Sedat Bey, oğlunu uzaktan görünce horozu iyice hızlandırarak oğlunun yanına varınca horozu durdurarak yere indi. Oğluyla kucaklaşarak ona ‘bir an evvel acele etmesini’ söyleyerek onu da horozun üstüne aldı ve birlikte oğlunun evine gittiler. Orada, Hasan’la nasıl tanıştıklarını ve başından geçen olayları anlattıktan sonra, Hasan’ın ağır yaralı olduğunu ve bir an evvel gerekli malzemeleri alıp yola çıkmaları gerektiklerini söyledi. Orada torunlarıyla da hasret giderdikten sonra, oğluyla beraber horozun üstüne binerek Hasan’ın yaralı olarak yattığı yere geldiler. Sedat Bey’in oğlu Dr. Burak, Hasan’ı o şekilde görünce hemen sedye gibi bir şey bulmalarını isteyerek, durumunun nasıl olduğunu anlamak için muayene etti ve durumunun çok ciddi olduğunu gördü. Huzur Mustafa, acele evine giderek sedyeye benzer bir şey bulduktan sonra, yardımcı olması için kendi oğlunu da alarak gölün oraya vardılar. Dr. Burak muayeneden sonra onlara durumunun çok ciddi olduğunu, hastaneden getirdiği malzemelerle onu tedavi etme imkânının olmadığını söyledi ve Huzur Mustafa’ya dönerek:
– Mustafa Bey, eğer izin verirseniz horozunuzu alır, çalıştığım hastaneye gider, orada tedavi edebilecek araç gereçleri alarak geri dönerim.
– Tabii, alabilirsin, dedi ve ona da horozu hızlandıracak ve yavaşlatacak sözü söyledi.
Dr. Burak, babası ve onun arkadaşları yerde ağır bir şekilde yaralı yatan Hasan’ı dikkatli bir şekilde sedyeye yerleştirdiler. Oradan, yine dikkatli bir şekilde yola çıkarak Huzur Mustafa’nın evine vardılar ve tedavi edebilmek için misafir odasına yerleştirdiler. Dr. Burak, Hasan’ı dikkatli bir şekilde misafir odasına yerleştirdikten sonra horozun üzerine binerek yola çıktı. Çalıştığı hastaneye gelerek, Hasan’ı iyileştirebilecek gerekli araçları aldıktan sonra geri döndü.
Bir ay tedavinin ardından kendine gelmeye başlayan Hasan, gözlerini açınca etrafında toplanmış arkadaşlarını gördü. Arkadaşlarının etrafında niçin toplandığını anlayamadığı için onlara ‘neden etrafımda toplandınız?’ diye soru sorarak, olan biteni anlamaya çalıştı. Sedat Bey, ona bir ay önce kendisini gölün kenarında yaralı olarak bulduklarını ve o günden sonra Mustafa Bey’in evinde yaralı olarak yattığını, doktor olan oğlu tarafından iyileştirildiğini söyledi ve ona nasıl bu hale geldiğini sordu. Hasan, bu soru üzerine neler olduğunu hatırlayabilmek için biraz düşündü ve karabulutun kendisini yakaladıktan sonra kemiklerini birbirine geçirdiğini hatırladı. Karabulut aklına gelince arkadaşlarına:
– Hatırlarsanız eğer, sizinle en son gölün kenarında sohbet ediyorduk. O sırada karabulut arkamdan gizlice gelip, beni yakalamaya çalışmıştı, onlar ‘evet’ deyince sözüne devam etmek isterken, içinden öksürmek geldi ve konuşmasına devam edemeden öksürmek zorunda kaldı. Öksürdüğü sıra ağzından kan geldi. Dr. Burak, Hasan’ın ağzından kan geldiğini görünce koşarak yanına gitti ve ona:
– Kendini bu kadar zorlayıp, yorma. Başından geçenleri tamamen iyileşince anlatırsın, dedi ve onu yatağına yatırdı. Ona günlük ilaçlarını verdikten sonra, dinlenmesi için hep beraber odadan dışarıya çıktılar. Odadan dışarıya çıkınca Sedat Bey oğluna, Hasan’a ne olacak der gibi baktı. Dr. Burak babasının ne demek istediğini anlamış gibi ona ‘umarım iyileşir’ dedi ve babasının omzuna elini koyarak teselli etmeye çalıştı.