Macera HikayeleriMurat Canpolat

Güzel Bir Macera Hikayesi; “Gizemli Yolculuk” VI. Bölüm

Gizemli Yolculuk" VI.Bölüm

Güzel Bir Macera Hikayesi; “Gizemli Yolculuk” VI. Bölüm

Macera Hikayesi oku; Hasan, çaresiz komutanın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Çünkü ondan başkası buraları bilmemekteydi. Kralın önerisini kabul etiği sırada, kralın askerleri de gittikleri yerlerden tekere teker dönmeye başlamışlardı. Tüm askerler gemiye girince, askerin biri krala gelerek:

–  Kralım, yaratıkların çoğunu yok etmeyi başardık. Umarım bundan sonra bir daha karşımıza çıkmazlar.

–   Umarım.

Kral, askerlerine teşekkür ederek gemisini hareket ettirdi. Gemi, kayalıkları geçerek kralın söylediği yola gelerek yere indiler. Hasan, gemi yere indikten sonra kralla vedalaşıp gideceği sırada kral, Hasan’ı arkasından tutarak geri çevirdi ve iç geçirerek:

– Biliyor musun, bu garip yaratıklar çok önceleri yoktu. Ne olduysa on sene evvel oldu. Babam kardeşimi ilim öğrenmesi için baş danışmanıyla beraber başka bir ülkeye gönderdi. Kardeşim, ilim öğrenmek için gittiği o ülkede ilim öğrendi ama öğrendiği ilmi ülkesinin yararı yerine değil de kendi çıkarı uğruna kullandı. Aslında kardeşim öyle her şeyi kendi çıkarları yerine kullanacak biri değildi. Ülkesini seven, kendi yerine başkasını düşünen, iyilik yapmayı seven biriydi. Hatta babam onu o kadar çok severdi ki, bazen onu bu sevgiden dolayı kıskanırdım.  Birbirlerimizi o kadar çok severdik ki, birimizin bir yeri kanasa öbürümüz de ağlardı. Ne olduysa babamın yerine beni geçirmek istemesi ve onu da ilim öğrenmek için başka bir ülkeye göndermek istemesiyle oldu. Gittiği o ülkede ilim öğrenip geri döndüğünde tamam değişti. Herkese merhametle karşılık veren kardeşim, bu sefer herkesin kalbini kırmaya ve zulmetmeye başladı. Babam bu yüzden yataklara düştü. Kardeşim, babamın o halini gördüğü halde yine düzelmedi ve halkına zulmetmeye devam etti. Babam, baktı ki kardeşim düzelmeyecek onu sürgüne göndererek halkını onun zulmünden kurtardı. Kardeşim, babamın onu sürgüne göndermesinden sonra intikam almak için öğrendiği ilmi uyguladı ve o garip yaratıklar meydana geldi. Onlar ortaya çıktıktan sonra ülkemde her şey altüst oldu. Halkım kendi can güvenliğini sağlamak için teker teker ülkemi terk etmeye başladılar. Bende, babam öldükten sonra halkımın güvenliğini sağlamak için onlarla savaşmaya başladım. Onlarla son savaştığımız yeri sende biliyorsun, dedi ve geri döndü. İkisi de geri dönüp yollarına gidecekken kral tekrar geri döndü ve Hasan’a:

–  Aslında kardeşimin bana, babama ve ülkeme onca haksızlıklarına rağmen yinede ben onu çok seviyorum. Çünkü o benim kardeşim, sırdaşım ve yoldaşımdı. Halkına çok iyi davranır, onların her derdini dinler ve benim çözüm bulmakta zorlandığım işlerde çözümü o bulurdu, benim kardeşim öğle bir kişiliğe sahipti, diyerek iç geçirerek, ah! Onu bir görebilsem, koşup boynuna bir sarılabilsem, ona ‘her ne kadar hatalı olsan da, yine de seni seviyorum, diyebilsem’ dedi ve gözyaşları içerisinde el sallayarak gemisine bindi. Hasan, kralın gemisine binip gözden kayboluncaya kadar da bir yere ayrılmadı ve geminin arkasından öylece bakakaldı.

Kralın tarif ettiği yoldan ilerleye ilerleye bir kasabaya rastladı. Bu kasabada yaşayan herkes, doğu kapısından içeriye girip karşılaştığı yaşlı adama benziyorlardı ve onlarında kulakları sivrice ve başları kelleşmişti. Yalnız, gördüğü bu kasabanın halkının hepsinin hüzünlü bir halde başlarını yere eğerek gezdiklerini gördü. Hayvanlarına bile hüzün çökmüştü. Acaba bu kasabanın insanlarına ne olmuştu da böyle hüzünlü hüzünlü başlarını eğiyorlardı. Çekine çekine yanından geçmekte olan birisine:

– Söyler misin, neden böyle hüzünlüsünüz? Diye sordu. Adam, neden öyle hüzünlü olduklarını tek tek anlattı. Hasan, adamın anlattıklarını dehşet içerisinde dinledikten sonra adama:

–   Peki, sultanınıza bir çare bulamadınız mı?

– Sultanımız, ülkemizdeki ne kadar hekim varsa hepsini toplattı. Fakat onlarda bir türlü çare bulamadılar. Bunun üzerine sultanımız,  başka bir ülkeden hekim getirtti. O hekim, bunun bir çaresi olduğunu; fakat bununda bulunup getirilmesinin çok tehlikeli olduğunu söylemiş. Sultanımız, bunca tehlikeye rağmen oğlunu düştüğü hastalıktan kurtarmak için tellallarla ülkemizin her tarafına haber gönderdi. Sultanın çağrısı üzerine birçok kimse gelerek hekimin söylediği çareyi aramaya çıktılar. Ama ne yazık ki gidenlerin hiçbirisi geri dönmedi. Sultanımız bunun üzerine çağrısını bir kez daha yaptı. Ama bu seferki çağrısına hiç kimse gelmedi. Sonraki çağrısına hiç kimse cevap vermeyince, sultanımız ümitsizlik içerisinde iyice içine kapandı. Sıkıntıdan beli iki büklüm oldu, saçı sakalı ağardı.

Hasan, sultanın sonraki çağrısına neden gelmediklerini merak ederek, adama:

– Söyler misin, sultanınızın ikinci çağrısına neden cevap vermediler.

–  Sultanımızın, oğlunun hasta olmasına sebep olan o yaratıklar çok vahşi olduklarından dolayı, hayatlarını kaybetmelerinden korktular.

Hasan, bir müddet düşündükten sonra:

–  Sultanınızı nerede bulabilirim?

–   Sultanımızı neden soruyorsun ki?

–   Belki, ben bir çare bulabilirim.

Adam, Hasan’ın zayıf yapılı olmasına bakarak, küçümser bir şekilde bakarak:

–  Ne yapabilirsin ki, bu zayıf yapılı halinle. İri yarı insanlar bile gidip geri dönmeyi başaramadılar.

Hasan, adamın kendisini küçümsemesi biraz ağrına gitse de kendini toparlayarak adama sert bir şekilde:

– Benim zayıf halime bakıp da ne aldanıyorsun be adam. Nice insanlar vardır ki zayıf olmalarına rağmen birçok şeyleri başarmışlardır.

Adam, Hasan’ın ikazı üzerine utanarak:

–  Kusura bakma,  senin zayıf yapılı halini görünce şaşırdım bir an için.

Hasan, adamın özrünü kabul ederek sultanlarını nerede bulabileceğini tekrardan sordu. Adam, sultanlarının her hafta sonu milletinin dertlerini dinlediğini, bunun içinde ülkesinin her tarafına arabalar gönderip, milletinin kendi sarayına gelmesini sağladığını söyleyerek şöyle devam etti.

–   Hafta sonuna birkaç gün daha var. Eğer kalacak bir yerin yoksa bizde kalabilirsin. Böylece hem tanışmış oluruz, hem de sen, kalacak bir yer bulmuş olursun.

Hasan, adamı dinledikten sonra kalacak bir yeri olmadığı ve çok yorulduğu için, onun önerisini kabul ederek birlikte evlerine gittiler. Misafir kaldığı adamın evi sanki saray gibiydi. Ne yoktu ki evin içinde: Duvar duvar halılar, on beş yirmi kişiyi ağırlayabilecek kadar büyüklükte yemek masası, gösterişli koltuklar… Adam, misafirini evinde güzelce ağırladıktan birkaç gün geçtikten sonra sultanın arabası geldi.  Adam, sultanın arabasının geldiğini haber vermesi üzerine Hasan, adama:

–  Siz de kaldığım birkaç gün için teşekkür ederim. Bu kaldığım birkaç gün içerisinde, benim rahat etmem için elinizden gelen çabayı gösterdiniz. Gösterdiğiniz bu çabayı asla unutmayacağım, dedi ve adamla vedalaşarak arabaya bindi. Sultana derdini anlatmak isteyenlerle beraber, sultanın sarayına doğru yola çıktılar.

Sultanın arabası hareket ettikten sonra geçtikleri şehirlere hayranlık içerisinde bakıyordu. Şehirler o kadar tertip ve düzenliydi ki, o şehirlere bakıp da hayranlık duymamak içten bile değildi. Şehirlerin bu kadar güzelliği tek bir şeyi işaret ediyordu: Sultanın adaletine ve ülkesini iyi yönetmesine, ne var ki o şehirlerde bile hüzün vardı. Belli ki sultanın sıkıntısı tüm ülkeye yayılmıştı.

Dağ, tepe, vadi, ova, kasaba,  şehir demeden arabayla gide gide nihayet sultanın şehrine vardılar. Sultanın bulunduğu şehir diğer şehirlerden daha güzeldi, tertipli ve düzenliydi. Şehrin içinde yerlerde tek bir çöp bile yoktu. Diğer şehirlere çöken hüzün burada daha çok hissediliyordu. Bu şehir dertlerini sultanlarına anlatmak isteyen insanlarla doluydu ve sürekli de artıyordu. Hasan, bu kadar çok insan selini görünce arabanın şoförüne dönerek hayret içerisinde:

–  Ne kadar çok insan var burada böyle, üstelik sürekli de artıyor.

Şoför, güler bir şekilde:

–  Bunda şaşılacak ne var ki, sultanımız o kadar çok adaletli ve hoş görülü ki hiç sıkılmadan, yorulmadan halkının isteklerini dinler, onların muratlarını yerine getirmek için adeta kendini paralardı. Ama ne yazık ki, birkaç yıldır sultanımız halkının isteklerini doğru dürüst yerine getiremiyor. Çünkü oğlu bilinmeyen bir hastalığa yakalandı. Bundan dolayı da halkın isteklerini yerine getiremiyor, dedikten sonra ileride bir yeri gösterip, sultanlarının kendi halkının isteklerini orada dinlediğini ve yolculuklarının burada son bulduğunu söyleyerek arabayı durdurdu. Arabanın durmasından sonra, arabadan aşağıya inerek şoförün tarif ettiği yere doğru ilerledi. Halkla birlikte içeriye girerek bir yere oturdu. İçeri girdikleri zaman sultan henüz daha gelmemişti. Sultanı beklerken halk birbirleriyle konuşuyor, dertleşiyorlardı. Halk birbirleriyle konuşurken, boru çalındı ve sultan içeri girerek makamına oturdu.

Hasan, sultanın geldiğinin farkına varmadan yanındaki zatla konuşuyordu. Onunla konuşması bitince yüzünü sultan çevirdi ve onu görür görmez de, ilk önce gözlerine inanamadı. Sonrada iyice inanmak için elleriyle gözlerini silerek tekrar baktı. Evet, evet oydu, sultan, çöldeki kapıdan içeri girince kendisine yolu tarif eden, beli iki büklüm olmuş olan zattı. O şaşkınlık içerisinde sultana bakarken, sultan da onu görmüş ve yanı gelmesini işaret etmişti. Hasan, sultanın kendisini çağırdığını görünce oturduğu yerden kalkarak, sultana doğru gidip onun karşısında durdu. Sultan, eliyle işaret ederek yanına oturmasını söyledi. Sultanın yanına oturan Hasan, onun hareketlerine, halkına nasıl davrandığına, nasıl konuştuğuna dikkat ederek ona hayranlığı bir kat daha arttı. Çünkü sultan halkıyla güler yüzle, o kadar tane tane konuşuyordu ki halkı onu o şekilde görüp de sıkıntılarını anlatmamaları belki de delilik olurdu.

Halkının isteklerini dinleyen sultan daha sonra her birinin isteklerini yerine getirmeleri için askerlerine emir verdi ve oturduğu yerden kalktı. Hasan’a doğru dönerek eğilip elinden tuttu.  Onu da oturduğu yerden kaldırarak peşinden gelmesini söyledi. Birlikte dışarı çıkarak şehrin içinde bir müddet yürüdüler. Arkalarından da araba onları takip ediyordu. Onları takip eden araba yanlarına geldi ve durdu. İkisi de birlikte arabaya bindiler. Araba, ikisi de birlikte binince hareket ederek sultanın sarayına doğru gitmeye başladı. Saraya gelince araba durdu. Şoför arabadan inip sultanın inmesi için arabanın kapısını açtı. Sultan arabadan indi ve Hasan’a da yardım ederek onun da arabadan inmesini sağladı. İkisi de arabadan inince birlikte saraya gittiler.

Murat CANPOLAT

Hikayenin I. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin II. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin III. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin IV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin V. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin VI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin VII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin VIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin IX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin X. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XIX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXIX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXXI Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXXII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXXIII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

 

 

 

 

 

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

4 Yorum

  1. YORUMUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER. EĞER KAHRAMANLIK DİYORSANIZ İLERİ Kİ BÖLÜMLERDE BİRAZCIK DA OLSA BULABİLİRSİNİZ. SEVGİ VE SAYGILARIMLA

    1. Yeni bölümleri okumadan yoruma cevap vermek istedim. Belki yeni bölümlerde olay farklılaşmış olabilir.
      Yanlış anlaşılma oldu sanırsam. Ben bir kahramanlık olsun demedim. Sadece hikayenin esas adamının da hikayenize katkısı olsun sadece yürüyüp ah vah yapmasın. Başına gelenleri seyretmekten, üzülmek veya hayranlık duymaktan başka iyi veya kötü bir şeyler yapsın demek istedim.

  2. Hikayenizi eleştiri ve yorumlarınızı bekliyorum dedikten sonra okudum. Herkes eleştirilere sıcak bakmıyor ama umarım sizde böyle bir sorun yoktur.
    Öncelikle belli ki hayal gücünüz çok güçlü bu iyi bir şey. Umarım hiçbir zaman hayalleriniz son bulmaz. Yazmaya heveslisiniz umarım bu da hiçbir zaman son bulmaz. Düzeltilecek çok şey olsa da herkes ortaya bir şey çıkaramaz ki siz güzel şeyler çıkarabilmiş ender kişilerdensiniz.
    Hikayeniz daha çok çocuklara yönelik gibi gözüküyor ama bu şekilde düşünürsek dahi hikayenin esas adamı 6. bölümün sonuna kadar hikaye içerisinde aşırı bir şekilde pasif. Uyuyor, şaşırıyor, yürüyor, ağlıyor ama hiçbir yerde kahraman olmayı hak edecek bir şey yapmıyor. Bu bence en büyük eksik. Hikaye bir yerden sonra sıkıyor adam bir şey yapıp ya kahraman olmalı yada kötü bir karakter olmalı. Hiç bir şey yapmadan birileri onu kurtarıp duruyor. O da yürümeye devam ediyor.
    Hikaye her ne kadar masalsı da olsa arada okuyana bir es kazandırmalı soluklandırmalısınız. İnsan okumaktan sıkılmamalı okurken biraz sonra neler olacak diyebilmeli.
    Yorum çok fazla uzun olduğu için kesiyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu