Düşündüren-Eğitici Hikayelerİbretlik HikayelerKısa HikayelerMacera HikayeleriSelahattin SüzerSizden Gelenler

Sevgi Dolu Bir Hikaye; “KÖMÜR”

Sevgi Dolu Bir Hikaye; "KÖMÜR"

Sevgi Dolu Bir Hikaye; “KÖMÜR”

Mayıs ayının son haftasıydı. Tabiatın yemyeşil kucağında, hava mis gibi  bahar kokuyordu. Etraftaki çamların ve çiçeklerin kokusu insanın içini dolduruyordu. Arabamla yazlık sitemizden içeriye girdiğimizde bizden önce gelen site sakinleri, el sallıyor hoş geldiniz diyordu. Candarlı her mevsim güzeldi. Serin deniz suyu  hiç eksik olmayan,  yüzünü ve ruhunu okşayan esintisi insanı yaz boyu rahatlatıyordu.

Arabamı yazlık kapısı önünde park ettim.  Eşimle birlikte evimize doğru yürümeye başladık. Araba her yıl olduğu gibi tıklım, tıklım doluydu. Yazlık dönüşlerimizde aynı!  Yine böyle tıka basa dolar, nefes alacak yer olmazdı. Yazlıkçıların çile simiydi bilmiyorum!. Şöyle bir dinlendikten sonra boşaltmayı düşünüyordum.

Bizim geldiğimizi gören komşularımız “Hoş geldiniz, nerede kaldınız, buraların tadı sizinle geliyor” Gibi insan ruhunu okşayan cümleler kuruyorlardı. Site sakinleri komşu ilişkilerine önem veriyor, saygı ve sevgiyle burayı büyük bir aile yuvasına çeviriyorlardı. Şehir hayatında unuttuğumuz insani ilişkileri burada yaşamaya çalışıyorduk.

Bizi kapıda Kömür karşıladı. Kedimiz, tüylerinin tamamı siyah olmasından ona bu ismi vermiştik.  Yeşil gözleri vardı. Mutluluktan etrafımızda koşturuyor ayaklarımıza dolaşıyordu.  Kışları sitede kalan kediler sahiplerini görünce çocuktan farksız oluyordu. Kömür uzun yıllardır bizimle, oğlum miyavlayan yavruyu sokakta bulmuş, bir araba altında kalacak korkusuyla eve getirmişti. Biberonla büyüttüğümüz kedi, şimdiler de evimizin, bahçemizin en sadık koruyucusuydu.  Bahçemize yabancı bir hayvanın girmesine asla müsaade etmezdi.

Bir de ara sıra ortaya çıkan Gelinciğimiz vardı. Biz ona Maskot diyorduk. 10-15 cm. Boylarında yerinde duramayan gelinciğin sırtı kızıl kahverengi, karnı beyazdı. O ince gövdesiyle en dar alanlardan bile rahatlıkla geçebiliyordu. Hırçın ve atılgan haliyle kedilerin, tarla farelerinin kümes hayvanlarının korkulu rüyasıydı.

Gelincik ahşap ya da müstakil evlerin çatı aralarını kendine mesken tutuyordu.  Ağaç tepelerine, rahatlıkla çıkar kuş avlamaya çalışırdı. Kendisi ufak tefek olmasına rağmen daha cüsseli hayvanlara saldırdığına çok şahit olmuştuk. Bir kaybolur ortalıklar da hiç gözükmez olurdu.  Hızlı ve zeki ve kıskanç bir  hayvandı. Kömür’le anlaşamazlardı. Kedinin huysuzluğu başladığı zaman onun geldiğini anlardık. Birbirlerinden fazla zarar vermeseler de çekişmeleri birbirinin üzerine gitmeleri görülmeye değerdi.

Havalar iyice ısınmıştı. Kömür’ün karnı şişmiş hareketleri ağırlaşmıştı. Kömür yine hamileydi. Hanım telaşlanıyor onlara şimdiden yer ayarlamaya çalışıyordu. Ben de kömürü seviyordum ama hanım çok daha düşkündü. Her hafta gittiğimiz pazarda önce onun mamalarını alır arabaya koyardı. Yemeklerini takip eder, sularını hep dolu tutardı. Ara sıra mamalarının Gelincik tarafından yenildiğini tahmin etsekte, ses çıkarmazdık. Gelinciğin çok kıskanç olduğunu biliyorduk. Avlanamadığı zaman Kömür’ün mamasından yemek için bir kavga bir koşuşturma başlardı. Bahçenin çimlerini birbirine katarlardı. En büyük korkuları elimizin altındaki su tabancalarıyla, Üzerlerine doğru sıktığımızda  kaçacak yer ararlardı.

Site sakinleri de Kömürü çok seviyor, daha şimdiden doğacak yavrularına talip oluyorlardı. Orta çağlarda kedilere kötü davranılıp onların şeytanın akrabaları olduğuna inanılır olsa da, günümüzde kedilerin uğur getirdiklerine inananların sayısı oldukça fazla olduğunu görüyordum. Yazlıkta kedi ve köpekler çok seviliyor, her birine isimler takılıyordu. Çocuk ve ergen ruhsallığı alanında psikiyatr, psikolog ve psikolojik danışmanların anne ve babalara psikanalizin katkılarını sunduklarını raporlarda çocukların gelişimlerindeki hayvanlarla birlikte yaşamanın katkılarını takip ediyordum.

Bir sabah kalktığımızda pergolenin köşesinden gelen miyavlama seslerine doğru yürüdük. Hanım heyecanlıydı. “Mutlaka Kömür doğum yaptı “ Diye söyleniyordu. Evet hanım yanılmamıştı, daha önce oraya yerleştirdiği karton kutunun içerisinde beş tane yavru gözleri kapalı miyavlayıp duruyorlardı. Beşinin rengi de siyahtı.

Birkaç hafta Kömür yavrularını emzirdi. Sonra onlar da sütlü mamaları yiyerek, büyümeye ayakta durmaya başlamışlardı. Bahçeye taşıdığımız karton yuvalarından ayrılıyor çimler arasında kayboluyorlardı. Anneleri yavrularını bir an olsun gözünden ayırmıyordu. Biraz uzaklaşan olsa anında ensesinden ısırarak hepsini bir arada tutmak istiyordu.

Bir akşam üzeri yine bahçede koşuşturmalar başlamıştı. Kömür bir ön bahçe bir arka bahçe içerisinde tüyleri diken diken olmuş birini kovalıyordu. Hiç bir yabancı bir kedi köpeği bahçeye sokmuyor yavrularını koruyordu. İlk defa Kömür’ün kendi yapısının üç katı olup hırladığını görüyordum. Karşısında iki ayağı üzerine yükselmiş Gelincik duruyordu. Hanımla bizi görünce biraz olsun rahatladılar. Ama ikisi de diken üstünde her an birbirinin üzerine atlayacak gibiydiler. Karşılıklı  hırlamaları bir müddet sürdü.

Kömür yavruların başında beklerken bir köşeden de Gelincik onları izliyordu. Gelinciğin Kömür’ü ve yavrularını kıskandığını tahmin ediyorduk. Sanki bakışları biraz farklı gibi geliyordu. Kömür’ün yavrularına bir zarar vermesinden endişe duyuyorduk. Acaba Gelincik  bizi de Kömür ve yavrularından kıskanabilir miydi!. Bu kadar hırçın ve saldırganlığı ondan olabilir miydi!. Sonra da hanımla birbirimize bakıp güldük.

Cuma Günleri Çandarlı’nın pazarı olur. Hanımla arabamızla geldiğimizde pazar yerinde park yeri bulduğumuz için kendimizi şanslı görüyorduk. Hanım “Fazla oyalanmayalım güneş tepemizde, üstelik Kömür ve yavruları bahçede “ Diyerek alışverişimizi yapmaya başladık.

Pazar dönüşünde daha arabayı park etmemiştim ki, Gelinciğin bize doğru çılgın gibi koştuğunu gördük. Üstelik ağzı yüzü kan içerisindeydi. Dehşete kapılmıştık. Gelincik’de bize şaşkın gözlerle bakıyordu. Hanımla korktuğumuzun başımıza gelmiş olacağını düşünerek kapı girişindeki küreği alarak Gelinciğe vurdum. Gelincik sessiz sedasız çimenlere uzanıverdi.

Koşarak bahçeye geldiğimizde gördüğümüz manzara korkunçtu. Çimenlerin üzerinde yavrularının üzerine yatmış kömür korkudan tüyleri kabarmış, nefes nefese idi. Hemen yanlarında parçalanmış bir yılan duruyordu. Gelincikle birlikte yılanı parçalamışlardı. Gelinciğin bize doğru koşturmasının sebebinin bize haber vermek olduğunu sonradan öğrendik. Çok üzgündüm. Koşarak kapının önüne geldim. Gelincik çimenler üzerinde öylece yatıyordu. Avuçlarıma aldığımda hala sıcaktı. Nefes alıp verdiğini hissediyordum. Kanıyan bir yeri de yoktu. Hemen bir havluya sararak veterinere götürdük. Veterinerin Gelinciği güzel bir muayenesinden sonra “Korkulacak bir şeyi yok baygınlık geçirmiş, birazdan kendine gelir” Demesi bu gün aldığımız en güzel haberdi.

Selahattin Süzer  Şair/Yazar

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu