Macera HikayeleriMurat Canpolat

Gizemli Yolculuk Hikayesi -Mektup- 2. Kısım 15. Bölüm

Mektup

Gizemli Yolculuk Hikayesi -Mektup- 2. Kısım 15. Bölüm

Üç arkadaş, sabah olur olmaz adamın karşısına geçerek:

– Bizi evinizde ağırladığınız için size çok teşekkür ederiz. Evinizde kalmak bize bayağı iyi geldi. Yalnız, evinizin her tarafında cirit atan fareler yüzünden pek uyuyamadık.

Adam, evindeki misafirlerin fareler yüzünden rahatsız olmalarına üzülerek:

– Farelerin sizi rahatsız etmelerine üzüldüm.

Dr. Burak, evdeki farelerin her tarafı sarmasını merak ederek adama:

– Farelerin evin her tarafını sardığını bildiğiniz halde neden buna çare bulmuyorsunuz?

Adam, yine derinden ‘of, of’ diyerek:

– Elbette fareleri yok etmenin bir çaresi var, ama bizim başımızdaki ağa olacak adam buna engel oluyor. Hatta evi tamamen saran fareleri onun evlere getirip bıraktığından şüpheleniyoruz.

Adamın söylediği sözler karşısında şaşkına dönen misafirler hep bir ağızdan ‘Nasıl yani!’ dedikten sonra Veli söze karışarak:

– Bu köyde neler oluyor anlatır mısın?

Adam, Veli’nin sözü karşısında eski güzel günlerine geri döndü. O eski günlerinde güzel güzel geçiniyorlar, başlarındaki ağaya her dert ve sıkıntılarını anlatabiliyorlardı. Geçirdikleri bu güzel günler ağanın ölüp yerine başka bir ağa gelmesiyle sona ermiş ve ondan sonra zulüm başlamıştı. Başlarına gelen sıkıntı Fatih Baba’nın onlara el uzatmasıyla bir nebzede olsa hafiflemiş, ondan sonra ağadan dolayı zulüm gören herkes onun yanına sığınmaya başlamışlardı.

Adam, düşüncelere dalmışken Hasan onun kolundan tutup sarsarak:

– Ne oluyor sana kendine gel, deyice adam ‘hı’ dedikten sonra düşüncelerinden sıyrılarak:

– Bizim köyümüzde eskiden mutlu, huzurlu, birlik ve beraberlik içerisinde olduğumuz bir hayatımız vardı. Biz, vefat eden ağamız zamanında her işimizi ona danışırdık. Dara düşen, hastalığı olan ona koşar, onun kapısından hiç kimse eli boş dönmezdi. Onun zamanında herkes yaşamından mutluydu, ta ki o vefat edip onun yerine yeni ağa gelene kadar. Eski ağamız vefat edip şimdiki ağamız geldiğinde köyümüzde her şey birdenbire değişiverdi. O gelir gelmez, eski ağaya ait olup bizim ekip biçtiğimiz ve ürününü kendimiz kaldırdığımız tarlaları kendi üzerine geçirdi.  Bizim ihtiyacımız olup ona gittiğimizde bize veriyor, verdiğinden fazlasını geri istiyordu. O şekildeki tutumundan dolayı ben ve köyümüzün bütün halkı ona muhtaç hale geldik. Öyle oldu ki ekmek kırıntısını bile bulamaz hale geldik. Bunlar yetmezmiş gibi ona kimin borcu varsa adamlarına yakalattırıyor, dövdürüyordu. O dövdürme esnasında bile kim karşı gelse onu bile yakalattırıp daha sonra dövdürüyordu. İşte, benim sizi engellememin sebebi de buydu.

– Ne zalim bir adammış bu ağanız?

– Evet, öyle ama anlatacaklarım daha bitmedi.

Dr. Burak ve arkadaşları anlatılanlar karşısında yüz hatları gerildi ve hep beraber ayağa kalkarak sağa sola gezip durdular. Kızgınları geçince tekrar yere oturarak adama:

– Anlat bakalım. Başka anlatacakların neymiş?

– Ağa dört eşi olduğu halde nerede dul kalmış, evlenmemiş kız varsa onlara sarkıntılık ediyor, bundan zevk duyuyordu. Kendisine muhtaç olmamız için evinde özel olarak fare besliyor, daha sonra onları adamları vasıtasıyla her tarafa salıyordu.

Anlatılanları dinleyen Veli, kendi köyünde yaşayan ağa aklına gelince sinirlenerek:

– Nedir bu ağalardan çektiğimiz, dedikten sonra, ben ve ailem köyümüzde yaşayan ağanın yaptığı zulümden dolayı orayı terk etmek zorunda kaldık. Babamdan, abimden ayrı düştük. Annem hastalandı yataklara düştü. Ben, yaşım küçük olduğu halde anneme bakmak için her zorluğa katlandım. Hep bunlar ağa olacak adamın yüzünden başımıza geldi.

– Evet, aynen öyle, ama dünyada iyi insanlarda var. Mesela, buralı olmadığı halde köyümüze gelip yerleşen Fatih Baba. O, köyümüze geldikten sonra birazcık da olsa acılarımız hafifledi. O, ağaya rağmen her ihtiyacımızı gidermeye çalıştı. O, olmasaydı ağanın yüzünden hepimiz yaşadığımız köyü bırakıp gitmek zorunda kalacaktık.

– Bütün köyün halkı bir olup bu adama bir şey yapamıyor musunuz?

– Bunu denedik, ama olmadı. Ağa, her seferinde elimizden kurtulmanın yolunu buldu.

– Peki, anlatır mısın? Ağa nasıl biri ve ismi ne?

Adam, ağanın nasıl biri ve kim olduğunu açıklayınca Veli, aniden ayağa kalkarak:

– Ağa, ağa nihayet buldum seni, deyince Dr. Burak ve Hasan birbirlerine adeta ne oluyor dercesine bakarak:

– Ne oluyor sana Veli, nedir bu halin?

– Burak abi, bizim köydeki ağadan size bahsetmiştim. İşte o ağa bu köyün ağası da olmuş. Onun adını duyunca o yüzden ayağa kalkıp o sözleri sarf ettim.

– Eee, diyelim ki sizin köyden ayrılmanıza sebep olan ağa bu köyün ağası, o zaman ne yapacaksın.

– Burak abi, ilk önce gidip babamı bulalım. Ondan sonrasını düşünürüz.

Adam, evindeki misafirlere eşlik ederek doğruca Fatih Baba’nın oturduğu köşke götürdü. Köşkün girişinde bunları köşkün bahçıvanı karşıladı ve onlara ne istediklerini sordu. Adam, bahçıvanın sorusu üzerine:

– Bu yanımda gördüklerin benim misafirlerim. Bunlar uzak yoldan gelmişler ve Fatih Baba’yı görmek istiyorlar.

Bahçıvan, köşke gelenlerin Fatih Baba’yı görmek istediklerini duyunca onlara ‘birkaç dakika bekleyin, hemen geliyorum’ dedikten sonra köşke girdi. Birkaç dakika sonra girdiği köşkten çıkarak kapının önündeki misafirlere:

– Fatih Baba, sizi salonda bekliyor, dedikten sonra kendisi önde misafirleri arkada olmak üzere köşkten içeriye girdiler.

Veli, yıllar sonra babasını görebilmenin sevinciyle kalbi adeta yerinden çıkacakmış gibi atıyor, yerinde duramıyordu. Kafası ‘Acaba babam o mu? Eğer o babamsa beni tanıyacak mı? Yüzü, duruşu, gülüşü acaba değişmiş mi?’ gibi düşüncelerle kurcalanıyor, köşkün içinde yürümesini zorlaştırıyordu. Tam salona gireceklerdi ki Veli bahçıvanı durdurarak:

– Fatih Baba, dediğiniz o kişi nasıl biri bana anlatır mısın? Diye sordu.

Bahçıvan, kendisine yöneltilen soru üzerine gülümseyerek Fatih Baba’nın nasıl biri olduğunu başından sonuna kadar anlattı.  Onu pür dikkat dinleyen Veli, daha fazla heyecanını bastıramayıp salondan içeriye paldır küldür girdi. Onun, o şekilde girdiği sıra Fatih Baba salondaydı ve kitap okuyordu. Fatih Baba, onun o şekilde girmesinden dolayı korktu ve kalbini tutarak Veli’ye sert şekilde bakarak:

– Sende Kimsin? Salona bu şekilde girdiğine göre mühim bir şey olmalı, dedikten sonra ayağa kalkarak Veli’ye doğru yaklaştı. Onu omzundan tutup gülümseyerek:

– Anlat bakalım evlat, derdin nedir? Yoksa sende mi ağanın zulmüne uğradın.

Veli, babasının sesini duyunca içini sıcak duygular kapladı ve sevincinden ne diyeceğini şaşırdı. O şaşkınlık içerisinde sadece ‘baba’ diyebildi. Fatih Baba, Veli’nin ‘baba’ deyişini duyunca ne yapacağını şaşırdı, nutku tutuldu ve bir an için konuşmaz hale geldi. Onlar birbirlerine bakışıp dururken Hasan ve Dr. Burak salondan içeriye girmiş onlara bakıyorlardı.

Hasan, onların birbirlerine şaşkın şakın bakmalarına daha fazla dayanamadı ve Fatih Baba’nın yanına giderek kendine döndürdü ve ona:

– Fatih Baba, ne oluyor size kendinize gelin, deyince Fatih Baba kendine gelerek Veli’nin boynuna sarılarak ağladı. Onun ağladığını gören Veli, ağlamaklı bir ifadeyle:

– Baba, seni nasıl çok özlediğimi bir bilsen, dedi ve oda ağlamaya başladı. İkisi de ağlamaya başlayıp susmayı bilmeyince Dr. Burak araya girip ikisinin de susturarak:

– Ne oluyor size, kendinize gelin, dedi ve Veli’ye dönerek:

– Veli, bizim buraya babanı bulmak için geldiğimizi unutma.

– Burak abi haklısın, ama ben zaten babamı buldum. Bu karşında gördüğün adam, benim yıllarca hasretini çektiğim babam.

Veli, babasını bulduğunu söyleyince Dr Burak ve Hasan sevinçle birbirlerine baktılar.  Onların sevinçlerine Fatih Baba ve Veli’de katılarak birbirlerine sarıldılar. Hepsi birden birbirlerine sarılıp hasret giderdikten sonra Fatih Baba, Hasan’a dönerek:

– Evlat, seninle tanıştığımız o günden sonra nereye kayboldun. Hani o gece bana gelip gece kalacaktın? Diye sorunca Hasan, başından geçen bütün olayları anlatarak:

– İşte böyle Fatih Baba, o gün onlar başımıza gelmeseydi belki de oğlunla karşılaşmayabilirdik.

– Evlat, boşuna dememişler her şerde vardır bir hayır.

– Evet, öyle Fatih Baba, her şerde vardır bir hayır.

Dr. Burak, araya girerek köyde neler olup bittiğin sordu.  Fatih Baba, Dr. Burak’ın sorusu üzerine anlatacaklarının uzun olduğunu, onun içinde ayakta beklemelerinin gereksiz olduğunu söyleyerek oturmaları için onlara yer gösterdi.

Yazan – Murat CANPOLAT

Hikayenin 1. Kısım Bölümlerini Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 1. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 2. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 4. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 5. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 6. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 7. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 8. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 9. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 10. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 11. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 12. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 13. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 14. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 15. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 16. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 17. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 18. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 19. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Kısım 20. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu