“Uzay Oyunları” Hikayesi 13. Bölüm
Şimdi üzülmenin zamanı değildi. Önlerinde daha sekiz yarışma daha vardı. Onları kazanıp puan halkını kurtarabilirlerdi. Bu yüzden umutla diğer yarışmalara sarıldılar.
Üçüncü yarışma strateji oyunuydu. Bu oyun sanal bir düşmana karşı yapılacaktı. Düşman karşısında en iyi saklanan ve düşmanın planlarını ele geçirip onları yok etmeyi başaran oyunu kazanacaktı.
Üçüncü oyunun ilk başında hiçbir taraf üstünlük sağlayamadı. Düşman tarafı öyle hamleler yapıyordu ki, uzay oyunları oyuncuları onların hamlelerini karşılayamıyordu. Bu da onları hırslandırıyor, hırslandıkça hata yapıyorlardı.
Oyunun ortalarına doğru uzay oyunları sakinleri biraz toparlanır gibi oldu ana düşman tarafı öyle hamleler yapıyordu ki onların yaptığı hamleler sönük kalıyordu. Sonuçta yarışmacıların hiçbiri üçüncü yarışmayı kazanmayı başaramadı.
Sıra gelmişti dördüncü yarışmaya. Dördüncü yarışma da bütün yarışçılar sanal bir düşmana esir düşmüş gibi muamele görecekler. Esir düştükleri düşmandan takım olarak kim daha önce kurtulursa o yarışmadan galip gelecekti. İşte dördüncü yarışma bu şekilde yapılacaktı.
Dördüncü yarışma yapılacağı sıralarda kuvan bölgesindeki mahkûmların isyan çıkardığı şekilde bir söylenti yayıldı. Bu yüzden de yarışmalar durduruldu ve söylentinin kaynağı araştırılmaya başlandı. Araştırma sonunda söylentinin asılsız olduğu anlaşılınca yarışmaya kaldığı yerden devam edildi.
Bütün yarışmacılar kararlaştırıldığı gibi esir muamelesi görmeye başladılar. Öyle ki bütün yarışmacılara gerçekten esir olmuş gibi muamele yapılıyor, onların kaçmaması için ellerinden gelen her şey yapılıyordu.
Yarışmacılardan ilk kaçan uzay oyunları oyuncularından Tülay’dı. Onun peşine Salih kaçtı. İkisi kaçtıktan sonra sıkı önlemler alındı. Öyle ki mahkûmların odalarına çift kilit vuruldu.
Zehra, saçlarına taktığı tokasını çıkarıp uzattı. Ardından onu kilidin deliğine soktu. Bu arada kendisini kollayan kimseler var mı diye etrafına bakınıyordu.
Kimseler görmeden bir saat kurcaladı ve ilk kilidi açtı. Elindeki tokayı ikinci kilide yerleştirdiği sıra uzaktan ayak seslerinin geldiğini duydu. O sesleri duyar duymaz yaptığı işi bırakıp yatağına yatıp uyuyormuş gibi horultular çıkarmaya başladı.
Gözcüler, onun ve arkadaşının tutulduğu yere gelip horultuyu duyunca kulaklarını kapatıp hızlıca oradan uzaklaştılar.
Onlar uzaklaşınca beraber kaldığı Selin’i kaldırarak ona:
‘Ben ilk kilidi açtım. İkinci kilidi açmak için yardımına ihtiyacım var. Bizi burada tutanların haber sunanları sevmediğini, sundukları takdirde de oradan kaçtıklarını duymuştum. Şimdi, senden haber sunuyormuş gibi konuşmanı istiyorum. Böylece onlar uzaklaşacak ve bende böylece işimi çarçabuk halledeceğim’ dedi.
Selin, Zehra’nın sözlerinden sonra haber sunuyormuş gibi söylenmeye başladı. O söze başlayınca gözcüler:
‘Suuus, suuus, susmasan biz seni susturacağız’ diye tehdit ettilerse de Selin, onların tehditlerine aldırış etmeden haber sunmaya devam etti.
Gözcüler, baktılar ki Selin susmayacak onun üzerine gelmeye çalıştılarsa da buna muvaffak olamayıp geri çekildiler ve ortadan kayboldular. Onlar kaybolunca Zehra kaldığı yerden devam etti ve bu şekilde kaçmayı başardılar.
Mustafa, Yavuz ve Kemal üçü de bir yerdeydi. Üçünün işi de diğerlerinden daha zordu. Çünkü onlardaki kilit üç taneydi ve birbirlerine bağlantılıydı.
Karşı tarafta henüz daha bir çıt yoktu. Onlar sadece keyiflerine bakıyorlardı. Sanki yarışmaya değil de pikniğe gelmiş gibiydiler. Üstelik Mustafa, Yavuz ve Kemal’in tutulduğu yerin tam karşısındaydılar ve onlara bir yandan da laf atıp duruyorlardı. Bu durum öyle sinir bozucuydu ki onların laf atmaları yüzünden kilitleri açmaya bile odaklanamıyorlardı. Bir ara Yavuz öyle sinirlendi ki karşı tarafa bağırıp durdu. Bu bağırmalar karşısında onlar yine susmayınca kulaklarına oralarda buldukları bir şeyle tıkayıp kilitleri açmaya devam ettiler. Sonunda da ilk kilidi açmayı başardılar, fakat diğer kilitleri açamadılar. Çünkü diğer kilitler son kilide bağlıydı. Son kilit açılsa bile diğer kilitler ona bağlı olduğu için otomatikman kapanıyorlardı.
İlk iki kilidi açmanın imkânsız olduğu anlaşılınca başka bir taktik denemeye karar verdiler.
Karşı taraf onların üstüne gülüp duruyordu, kilitleri açamıyorlar diye. Onların gülüşmeleri sinir bozucuydu, ama yapacak bir şey de yoktu. Bu yüzden onların gülüşmelerini kulak tıkayıp karar verdikleri taktiği uygulamaya başladılar.
Mustafa ile Yavuz kavga eder gibi birbirleriyle tartışmaya başladılar. Kavgaları öyle bir hal aldı ki kafa göz yarmaya kadar gitti. Kemal onları ayırmaya çalıştıysa da olmadı. O baktı ki ayrılmayacaklar gözcülere bağırdı onları ayırması için.
Gözcüler gelip onları ayırdıktan sonra oradan ayrıldılar. Onlar gidince Mustafa ile Yavuz, Kemal’e bakarak:
‘Ne yaptın alabildin mi anahtarları?’ diye sordular. Bu soru üzerine Kemal:
‘Tereyağından kıl çeker gibi aldım. Siz yalancıktan kavga edince kilitlerin anahtarlarını alabilmek için gözcülere seslendim. Gözcüler gelip sizi ayırmaya çalışırken gizlice onların arkasından yaklaştım ve arkalarına takılı olan anahtarları aldım’ dedi gülerek.