Güzel Bir Macera Hikayesi; “Gizemli Yolculuk” IX. Bölüm
Batı Kapısı
Hikaye Oku: Hasan, Dört yol ağzına gelince Doğu Kapısında şiddetli sarsıntılar meydana gelmeye başladı. Karşılaştığı bu sarsıntılar o kadar kuvvetliydi ki, yerinden bile kıpırdayamıyordu. Sarsıntılar geçmesinin hemen peşine ortalığı toz duman kapladı ve Doğu Kapısı ortadan kayboldu. Doğu Kapısı kaybolduğu için, kapılar üçe düşmüş ve bu kapıların her birinin etrafında duvardan setler oluşmaya başlamıştı. Oluşmaya başlayan setler oldukça esnekti ve dokundukça çeşit çeşit sesler çıkarıyorlardı.
Hasan, setlere dokundukça onların verdiği huzur ortamına aldanmamak ve ailesine bir an evvel kavuşmak için, bu seferde belki bu yol doğrudur diye Batı Kapısı yazan yola doğru gitmeye başladı. Batı Kapısı yazan yol eğri büğrü ve toz toprak olduğundan dolayı bir müddet sonra ayaklarını bastığı yerlerden toz kalkmaya başladı. Tozlar her tarafı kapladığı için nereye gideceğini şaşırıp yolunu kaybetti. Toz toprak yere indiği zaman kendisini çamurlu, batak bir alanda olduğunu gördü. Çamurlu alanda hiçbir iz, yol olmadığından nereye gidecek, hangi yolu izleyecekti. İşte, bunu bilemiyor, çaresizlik içerisinde sağa sola bakınıp duruyordu.
Çaresizlik içerisindeyken kendi kendine ‘Ben, niye çaresizlik içerisinde kalıyorum ki. İçinde bulunduğum şu durumdan kurtaracak bir çare çıkar, mutlaka’ diye düşündü ve yere çömelip nereye gideceğini bulmak için çareler aramaya başladı. Tam o sırada çamurlu alanın her tarafından kurbağalar çıkmaya başladı. Bu kurbağalar bir araya gelip bağırmaya başladılar. Onların bağırtısı öyle şiddetliydi ki kulakları sağır edebilecek cinstendi. Kurbağaların seslerini duymamak için ellerini kulaklarına kapatıp ayağa kalktı. Ayağa kalktığı sırada şaşırtacak bir şey oldu. Kurbağaların bağırtısından çamurlu yol dümdüz oldu ve beyaz tavşan yine ortaya çıktı. Ardından adeta peşimden gel der gibi Hasan’ın yüzüne baktı. Daha sonra arkasını dönüp hızla koşarak uzaklaşmaya başladı. Tavşanın gittiği yerde meyve ağaçlarıyla dolu bir yol oluştu. Bunu gören Hasan, bütün çaresizliğin sonunda bir çıkış kapısı çıkıyor, dedikten sonra, tavşanın her seferinde kendisine yol göstermesine hayretler içerisinde bakıp meyve ağacıyla dolu olan yoldan gitmeye başladı.
Gittiği o yoldaki meyve ağaçları o kadar güzel görünüyorlardı ki, onlara baktıkça içi mest oluyordu. Bu meyve ağaçlarının her birinde değişik değişik meyve ağaçları vardı. Onlara baka baka giderken, meyve ağacının birinin içinde oyuk olduğunu gördü ve içinden gökkuşağı şeklinde renkler çıkıyordu. Merak içerisinde oyuğa doğru gidip gökkuşağına baktı. Gökkuşağının içinde ayna vardı ve gökkuşağı ondan yansıyordu. Aynayı görünce kendi kendine ‘Burada da mı karşıma ayna çıktı’ bu sözü söyledi, ama aynalara bakmayı çok sevdiğinden, aynanın cazibesine daha fazla tahammül edemeyip, ona doğru elini uzatarak aynayı eline aldı. Aynayı eline aldığı sıra, ayna öyle sıcaklaşıp kızdı ki elini yaktı. Bu yüzden mecburen aynayı elinden bırakmak zorunda kaldı. Ayna yere düşünce param parça oldu ve her bir parçası sağa sola dağılıp kayboldular.
Ayna kırıldıktan iki üç dakika sonra meyve ağaçları yok oldu ve karşısına mavi bir kapı çıktı. Kapının önünde de şöyle bir yazı vardı: ‘Bu kapı hüzün, sevinç ve barışma kapısıdır.’ diye bir yazı vardı. Yazıyı okuduktan sonra kapıya yanaştı. Bu kapının da, tıpkı Doğu Kapısında olduğu gibi üzerinde anahtarı yoktu. Kapının üzerinde anahtarı göremeyince kendi kendine:
– Acaba, burada da kurdun söylediği sözü söylesem, kurt gelir mi? Diye düşündü ve daha sonra kurdun bu kapıda da gelip gelmeyeceğini anlamak için üç defa ‘Kurt neredesin, gel de açılmaz olan bu kapıdan kurtar beni’ dedi ve beklemeye başladı. Beklentisi çok sürmeden gök gürlemesine benzer bir uğultu koptu ve ardından siyah beyaz, Sibirya kurduna benzer bir kurt çıktı. Kurdun ağzında bir anahtar vardı. Kurt yanlarına yaklaşarak ağzındaki anahtarı yere bırakıp dile geldi ve kapıyı nasıl açabileceklerini gösterdi. Daha sonra ağzındaki anahtarı yere bırakarak geldiği gibi ortadan kayboldu. Hasan, kurdun kaybolmasından sonra yerdeki anahtarı alarak, kapıyı açıp içeriye girdi. Kapıyı açtığı zaman ileriye doğru düz bir koridor vardı. Koridorun her tarafında çeşitli resimler vardı. Bu resimlerin kimisi hüzün veriyor, kimisi de sevinç ve mutluluk veriyordu. Bu hüzün veren resimlerin bazılarında bir evladın babasından ayrıldığı, o babanın da evladı ayrılırken arkasından ağladığı resmedilmişti. Diğerlerinde ise babasından ayrılan evladın geri dönüp babasıyla buluşması, babasının da sevinçten ağladığı resmedilmişti. Bir başka resimde ise iki dostun birbirlerine küsmesi ve daha sonra da hatalarını anlayıp birbirleriyle barışmaları anlatılıyordu. Bir başka resimde ise birbirlerini seven iki insanın mutluluğu gösteriliyordu.
Duvarların kenarlarında asılı olan resimlere hayranlık içerisinde baka baka ilerlerken yerde bulunan üzeri kırmızıya boyanmış taşı göremedi ve onun üstüne bastı. Kırmızı taş Hasan’ın üzerine basmasıyla beraber resimler geriye doğru gitmeye başladı ve ardından resimlerin bulunduğu yerlerden su çıkmaya başladı. Hasan, suyu görünce boğulmamak için adımlarını hızlandırarak koridorun içinde koşmaya başladı. O şekilde koşarak koridorun sonuna gitti ama su her tarafı kaplamıştı. Su her tarafı kapladığından dolayı nefes almakta zorlanmaya başladı. Belki birazcık olsa da nefes alabileceğim bir yer vardır diyerek suyun içinde yüzmeye başladı. Nefesi tıkanıncaya kadar yüzdü. Artık suyun içinde boğulacağım diye düşünmeye başladı. Nefesi tükenip denizde boğulacağını zannettiği sırada büyük bir balığın geldiğini gördü ve bu balık balinaya benziyordu. Onu görüp, ondan kurtulmaya çalışırken balina hızla gelip ağzını açtı ve kendisini yuttu. Balığın karnında nefes alıp, denizde boğulmaktan kurtulmuştu ama bu seferde balığın karnında hapsolup kalmıştı. Balığın karnındayken oturup elini başına alarak ‘Nedir benim, bu aynalara olan tutkunluğum. Başıma bütün sıkıntıları açan aynalar değil mi?’ diye düşünmeye başladı.
Hikayenin I. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin II. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin III. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin IV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin V. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin VIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin IX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin X. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XIX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXIX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXI Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin XXXIII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ