Korku Hikayeleri

Korku Hikayesi Hayaletin Laneti 14. Bölüm

Babamın Hikayesi

Babam sessizleşip başını eğerek ellerine baktı. O gün gördüklerini anımsadıkça ellerinin titremeye başladığını görebiliyordum. Neredeyse bir dakika kadar bekledikten sonra onu usulca yeniden konuşturmaya çalıştım.

“Ne gördün baba?” diye sordum. “Ne yapmışlardı?”

Başını kaldırdığında gözleri yaşarmıştı. “Sol elini kayaya çivilemişlerdi,” dedi. “Büyük başlı, kalın bir çiviydi ve ona daha çok acı vermeden elini nasıl kurtarabileceğimi düşünemiyordum. Ama o sadece gülümseyip elini çekerek kurtardığında çivi hâlâ kayanın içindeydi. Yere, ayaklarının dibine kan damlıyordu, ama ayağa kalkıp sanki hiçbir şey olmamış gibi bana doğru yürüdü.

Geriye doğru bir adım attım ve neredeyse uçurumdan aşağı düşecektim. Sağ eliyle omzumdan yakaladı ve öpüştük. Her yıl düzinelerce limana uğrayan bir denizci olarak bunun öncesinde birkaç kadını öpmüştüm ama genellikle çok fazla bira içip hissizleştikten, hatta neredeyse bayılacak hale geldikten sonraydı. Daha önce ayıkken, hele de gün ışığında hiçbir kadını öpmemiştim. Bunu açıklayamam ama onun benim için doğru insan olduğunu hemen anlamıştım. Hayatımın geri kalanını birlikte geçireceğim kadın oydu.”

Öksürmeye başladı ve uzun bir süre devam etti. Öksürük krizi geçtiğinde nefessiz kalmıştı ve yeniden konuşabilmesi için birkaç dakika geçmesi gerekti. Dinlenmesine izin vermeliydim, fakat başka şansım olamayacağını biliyordum. Aklım tam gaz çalışıyordu. Babamın hikayesindeki bazı parçalar bana, Hayalet’in Meg’le ilgili yazdıklarını anımsatıyordu. O da zincirle bağlanmıştı. Serbest kalır kalmaz o da tıpkı annemin babamı öpmesi gibi Hayalet’i öpmüştü. Zincirin gümüş olup olmadığını merak ettim ama soramadım. Bir yanım bu sorunun cevabını bilmek istemiyordu. Eğer babam bunu bilmemi isteseydi söylerdi.

“Sonra ne oldu baba? Eve nasıl döndün?”

“Annende para vardı oğlum. Yüksek duvarlarla çevrili bir bahçesi olan büyük bir evde tek başına yaşıyordu. Onu bulduğum yere bir mil kadar bile uzak değildi, ben de onu oraya götürdüm ve onunla kaldım. Eli çok çabuk iyileşti, en ufak bir iz bile kalmadı. Ona kendi dilimizi öğrettim. Ya da dürüst olmak gerekirse o, bana nasıl öğretmem gerektiğini öğretti. Nesneleri işaret edip yüksek sesle adlarını söylüyordum. Söylediklerimi tekrarladığında düzgün telaffuz ettiyse başımı aşağı yukarı sallıyordum. Her kelimeyi bir kez söylemem yetiyordu. Annen zeki biri evlat. Çok zeki. Akıllı bir kadın ve asla unutmuyor.

Her neyse, o evde haftalarca kaldım ve kız kardeşlerinin geldiği birkaç gece dışında oldukça mutluydum. İki kız kardeşi vardı ve her ikisi de uzun boylu, sert görünümlü kadınlardı. Evin arkasında ateş yakıp şafak sökene kadar annenle konuşurlardı. Bazen üçü de ateşin etrafında dans ederdi; kimi gecelerse zar oynarlardı. Ama her geldiklerinde, giderek kötüleşen tartışmalar çıkıyordu.

Benimle ilgili olduğunu biliyordum, çünkü kız kardeşleri sinirli bir şekilde pencereden bana bakarlardı ve annen de eliyle odaya geri dönmemi işaret ederdi. Hayır, benden çok hoşlanmıyorlardı ve sanırım orayı terk edip eyalete geri gelmemizin başlıca nedeni buydu.

Ücretli, sıradan bir denizci olarak yola çıkmış, bir beyefendi gibi geri dönmüştüm. Bilet ücretini annen ödedi, üstelik özel bir kamarada yolculuk yaptık. Sonra bu çiftliği satın aldı ve annemle babamın gömülü olduğu Mellor’daki küçük kilisede evlendik. Annen bizim inandıklarımıza inanmıyor, ama bunu benim için yaptı, böylece komşular dedikodu yapamayacaktı ve o yılın sonunda abin Jack doğdu. İyi bir hayat yaşadım oğlum ve hayatımın en iyi dönemi annenle tanıştığımda başladı. Sana tüm bunları anlatıyorum, çünkü anlamanı istiyorum. Farkındasın değil mi, günün birinde ben öldüğümde, evine, ait olduğu yere geri dönecek.”

Babam bunu söylediğinde şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. “Peki ya ailesi?” diye sordum. “Torunlarını bırakmayacaktır herhalde?”

Babam üzgün bir şekilde başını iki yana salladı. “Başka seçeneği olduğunu sanmıyorum evlat. Bana bir keresinde orada ‘yarım kalmış bir iş’ten bahsetti. Ne olduğunu bilmiyorum ve neden o kayaya bağlanıp ölüme terk edildiğini bana asla anlatmadı. Onun kendi dünyası, kendi yaşamı var ve zamanı geldiğinde ona geri dönecek, bu yüzden onun üstüne fazla gitme. Bana bak evlat. Ne görüyorsun?”

Ne söyleyeceğimi bilmiyordum.

“Yaşlı ve bu dünyada geçirecek fazla zamanı kalmamış birini görüyorsun. Aynaya her baktığımda bunun doğru olduğunu görebiliyorum, bu yüzden yanıldığımı söyleme. Annene gelince, hâlâ hayatının baharında. Bir zamanlar olduğu gibi genç bir kız olmayabilir, ama hâlâ önünde uzun yıllar var. O gün yaptıklarım olmasaydı annen bana dönüp bakmazdı bile. Özgürlüğü hak ediyor, bu yüzden onu gülümseyerek serbest bırak. Bunu yapar mısın oğlum?”

Evet dercesine başımı salladıktan sonra sakinleşip uykuya dalana kadar yanında kaldım.

Joseph Delaney

  1. Kitap Hayaletin Çırağı
  2. Kitap Hayaletin Laneti

Hayaletin Laneti 1. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 2. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 3. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 4. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 5. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 6. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 7. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 8. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 9. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 10. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 11. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 12. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 13. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Hayaletin Laneti 14. Bölüm İçin TIKLAYINIZ

Önceki sayfa 1 2 3

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu