Fantastik Hikaye “Zamanda Yolculuk” 18. Bölüm
O, kalbi küt küt atarak arkasına döndü ve tam da tahmin ettiği gibiydi.
‘Şimdi de kaçabilecek misin bakalım’ dedi kanlısı olan Recep.
‘Dur, yapma beni öldürmekle eline bir şey geçmez’
Recep, pis pis sırıtarak:
‘Eceli gelen köpek …. işermiş’ dedi, silahını ona doğrultarak.
‘Yapma kardeşim’ dedi Yasin, elini kaldırarak ‘Aranızdaki bu kan davası bitmeli artık. Yoksa her iki tarafın da çok canı yanacak. Hem değer mi öldürmeye. Hadi diyelim öldürdün, o zaman eline ne geçecek. Sadece bir hiç. Hiç uğruna değer mi onca seneni hapiste geçirmeye’
‘Onu ben değil aile meclisi karar verecek’ dedi Recep ‘Şimdi düşün önüme’
Onun kararlığını gören Yasin ve Nuri, mecburen onu takip ettiler.
O, kendi ahırlarının önüne gelince durdu. Ahırın kapısını açtıktan sonra da ikisine de girin içeri dedi, elindeki silahını onlara doğrultarak. Ardından da kapıyı üzerlerine kilitledi.
Recep, babasına haber vermeye giderken Yasin ve Nuri’de âleti 1710 yılına getirip geçmişe gitmişlerdi.
Babası, aldığı haber üzerine koşarak ahırın önüne geldi.
Recep, kanlısını tek başına yakalamanın verdiği gururla kapıyı açtı, ama o da ne. İçeride ne bir kimse vardı ne de başka bir şey.
‘Hani nerede?’ dedi babası.
‘Az önce buradaydılar’ dedi Recep şaşkınlıkla.
‘Sen benimle dalga mı geçiyorsun?’ dedi babası kızgınlıkla.
‘Vallahi buradaydılar’
O şaşkınlık içerisinde ahıra bakarken Yasin ve Nuri’de geçmişe gitmişlerdi ama bu sefer geldikleri yer kocaman bir söğüt ağacının tepesiydi.
‘Ağacın tepesinde ne işimiz var’ dedi Nuri, aşağıya bakarak.
‘Şişt sessiz ol’ dedi Yasin ‘Ensar ve adamları altımızdalar’
‘O, yaşlı adam değil mi?’
‘Evet, o fakat Ensar’la ne konuşuyor’
‘Sessiz olsana, konuşmaları duyamıyorum’ dedi Yasin.
‘Baba, onları bulamadım’ dedi Ensar.
‘Baba mı dedi’
‘Sessiz ol dedim sana bizi yakalatacaksın’
‘Nereye gitti bunlar?’ dedi yaşlı adam.
‘Bilmiyorum ki baba, buraya kadar takip ettim, birden bire kayboldular’ dedi Ensar.
‘Köyün dışına çıkıyorlar’ dedi Ensar’ın adamlarından biri bağırarak.
‘Çabuk yakalayın ve infaz edin. Edin ki bir başkası aynı şeylere yeltenmesin’
Adamlar, genç bir adamla kızı yakalayıp yaşlı adamın karşısına getirdiler. Genç adam Nuri’nin katledilen dedesiydi.
Yaşlı adam gözünü bile kırpmadan genç adamı ve kızı oracıkta katletti.
Nuri, onların öldürülmesini her seferinde görmüş ve şahit olmuştu. Hem de farklı şekillerde.
‘Üzerinde durduğum dal kırılmak üzere’ dedi Nuri.
‘Az daha dayan’
‘Kendimi sıka sıka bir hal oldum’ dedi Nuri ‘Hatta neredeyse altıma işeyeceğim’
‘Ne diyorsun sen olum’
‘Anlasana ya’ dedi Nuri ‘Sıkıştım, hem de fena halde sıkıştım’
O, durduğu dal tam kırılacağı sıra Yaşlı adam, Ensar ve adamları çıkıp gitti. Onlar gittikten bir kaç dakika sonra Nuri’nin üzerinde durduğu dal çatırdayarak kırıldı.
‘Kardeşim dikkat! Üzerinde durduğun dal kırılıyor’ demeden Nuri, ağaçtan aşağıya düştü. Onun peşinden de Yasin, hızlı adımlarla ağaçtan aşağıya indi.
‘Nuri, bir şeyin var mı?’ dedi ardından.
‘Ah sırtım, sırtım çok ağrıyor’ dedi Nuri, inleyerek.
‘Kardeşim, Ensar ve adamları gelmeden buradan uzaklaşalım’ dedi Yasin, ardından da Nuri’yi sırtlanarak köyün dışına çıktı.
‘Kardeşim, nedir senin bu karşılarından çektiğin’ dedi Yasin ‘Onlardan dolayı kaç sefer ölümden döndün’
‘Yasin, anlaşıldı biz bu kan davasını bitiremeyeceğiz’ dedi Nuri.
‘Öyle söyleme kardeşim’
‘Sözümü kesme de beni dinle’ dedi Nuri, Yasin’in elini tutarak. ‘Zamanımıza geldikten sonra hastaneye gidelim. Orada tedavim bittikten sonra Padişah 4. Mehmet’in zamanına götür beni. Bu şekilde hem kanlılarımdan kurtulmuş olurum hem de yalnız yaşamaktan kurtulmuş olurum’
‘Kardeşim, ne olursa olsun seni bir yere bırakmam’
‘Yasin, ben kendimden geçtim seni düşünüyorum. Kanlılarım sana da musallat olurlar’
‘Ben kendimi korumasını bilirim Allah Teâlâ’nın izniyle’
‘Olsun kardeşim, tedbirini al, takdiri Allaha bırak’
Nuri’nin son konuşmasından sonra Yasin âleti 2021 yılına getirdi ve kırmızı düğmeye bastı.
Artık kendi zamanlarına gelmişlerdi. Fakat her şey yine ve yine değişmişti. Geçmişe gidip gelmelerinin her seferinde zaman sapması oluyor, bir şeyler değişiyordu. Bu sefer ki gidiş gelişlerinde yine zaman sapması olmuş, yer şekilleri değişmişti.
‘Gerçekten bu zaman makinesi çok tehlikeli. Yanlış kimselerin eline geçerse olacak olanları bile düşünmek istemiyorum’
‘Baksana bizi ahıra hapseden kişi köşeyi dönmüş geliyor’
‘Buyurun cenaze namazına’ dedi Nuri, yüzü asık bir şekilde.
Recep’e görünmeden kaçmak isterken, o çoktan fark etmişti.
‘Şimdi yaktım çıranızı’ dedikten sonra belinden silahını çıkararak her ikisine de birer el ateş etti. Silahtan çıkan mermilerin biri Nuri’nin bacağına diğer mermide Yasin’in koluna isabet etmişti.
Recep, yere düşen ikiliyi koşarak yaladı. Kollarından tutarak kaldırdı. Onların yüzüne acınası bir şekilde baktıktan sonra:
‘Sizi öyle bir yere götüreceğim ki, orada ortadan kaybolmanız mümkün olmayacak’ dedikten sonra da ikiliyi sürüte sürüte kendi evlerine getirdi. ‘Baba, baba sonunda onları yakaladım’ dedi bağırarak.
Babası, pencereden kafasını uzatarak:
‘Ne bağırıyorsun öyle’
‘Baba, kanlımızı yakaladım. Yanında da eşantiyon olarak arkadaşı var’ dedi sırıtarak.
‘Dur, bekle geliyorum’
Babası, pencereyi kapadıktan sonra aşağıya indi ve heyecanla kapıyı açtı.
‘Anneni öldüren katilin oğlunu nihayet yakaladık’
‘Ne diyorsun baba, bunun babası mıydı annemi öldüren?’
‘Aynen öyle’ dedikten sonra da ‘Yıllardır hep bu anı bekledim. Gerçi babasının hapisten çıkmasını bekliyordum ama neyse, ha o ha oğlu ne fark eder.
Nuri, birden ayağa kalkarak Recep’in babasının boğazına yapıştı ‘Rahmetli olmuş babamın adını ağzına alma’ dedi bağırarak ‘Sizin yüzünüzden tüm ailemi kaybettim, şimdi de benim canımı mı alacaksınız’
Adam, Recep olmasa oracıkta boğularak ölebilirdi. O, birkaç saniye şaşkınlıktan sonra Nuri’ye yumruk atarak yere düşürdü. Ardından da üzerine atlayarak bu seferde o Nuri’nin boğazına yapıştı ‘Seni öldüreceğim’ dedi ardından.
Babası, gülerek oğlunun izliyordu. Boğuşma sırasında Recep’in belindeki silah yere düşmüş, yerde yatmakta olan Yasin’in eline kadar ilerlemişti.
Silahı fark eden Yasin, onu eline alarak yerden kalkmadan:
‘Durun, durmazsanız gözümü bile kırpmadan silahı ateşlerim’ dedi, tehdit ederek.
O ve Recep tehdit karşısında gülerek:
‘Sen mi bizi durduracaksın?’ dediler onu küçümseyerek.
‘Yaralı bir hayvanın neler yapabileceğini her halde bilmiyorsunuz?’ dedikten sonra elindeki silahı ateşledi. Ondan çıkan mermilerim biri babasının ayağına bir diğeri de Recep’in koluna isabet etmişti.
Yasin ve Nuri’ye yaşattıkları acıyı şimdi kendileri yaşıyordu.
‘Derhal, çekilip gidin’ dedi Yasin, elindeki silahı onlara tekrar göstererek ‘Çekilmediğiniz takdir de bu sefer hiç acımadan ikinizi de öldürürüm’ dedi tehdit edercesine.
Recep ve babası, bu sefer pabucun pahalı olduğunu anlayarak mecburen geri çekildiler. Onlar çekilirken bu seferde diğer akrabaları Yasin ve Nuri’nin etrafını çevirmişlerdi.
Recep’in amcası konuşulanlara şahit olmuş, fakat müdahale etmemişti, ta ki kardeşinin ve yeğeninin yaralanıp geri çekilmelerine kadar. Onların yaralanmasına canlı bir şekilde şahit olan Mert, sinirli bir şekilde bağırarak:
‘Elinizdeki silahı bırakıp teslim olun, aksi takdirde ben ve akrabalarım acımadan üzerinize ateş açacağız’ dedi, tehdit edercesine.
İkili köşeye sıkışmışlardı, ya onlara teslim olup acımadan öldürülecekler ya da çatışa çatışa öleceklerdi. Her iki durumda da ölüm vardı. Tek kurtuluş çareleri ellerindeki zaman makinesini kullanmaktı. Onlarda bunu tercih ederek yine geçmişe gittiler.
Gözlerinin önünde onların aniden kaybolmaları başta Mert ve akrabalarını şaşırtmıştı.
‘Bunlar nasıl birden ortadan kayboldular’ dedikten sonra da etrafı araştırmaya koyuldular. Onlar araştırmaya devam ederken Nuri ve Yasin çoktan geçmişe gitmişlerdi.
Bu seferde yaşlı adamın bahçesinde kendilerini bulmuşlardı. O, ikiliyi pencereden gördükten sonra endişeyle bahçeye çıktı. Koşarak yanlarına geldi.
‘Ne bu haliniz çocuklar’ dedi onlara ‘Hani gitmiştiniz, yoksa Ensar ve adamlarına mı yakalandınız?’
‘Tam olarak öyle sayılmaz’ dedi Nuri, kısık gözlerle ona bakarak.
‘Ne demek öyle sayılmaz’ dedi yaşlı adam, ardında oğluna seslendi. Oğlu gelince de beraber içeriye taşıdılar.
‘Atilla’yı çağır gelsin, hem de derhal’
‘Peki, baba hemen gidiyorum’
Yaşlı adamın oğlu Dr. Atilla’yı çağırmaya giderken yaşlı adam da Nuri’ye neler olduğunu soruyordu.
Nuri, üstü kapalı olarak olanları anlattıktan sonra:
‘İşte böyle beybaba, biz tam köyün sınırlarını aşacakken onlar bizi yakaladı’
‘Geçmiş olsun oğlum, verilmiş sadakanız varmış’
‘En iyisi sizinle gelmek, güvenli bir bölgeye sizi götürdükten sonra geri dönerim’
‘Zahmet etmesen bey baba’ bunu söyleyen Yasin’di.
‘Ne zahmeti oğlum, hem sizi götüreceğim yerde işlerim vardı. Bu vesileyle işlerimi görmüş olurum’
Murat CANPOLAT
1 – 2 – 3 – 4 – 5 – 6 – 7 – 8 – 9 – 10 – 11 – 12 – 13 – 14 – 15 – 16 – 17 – 18 – 19 –
Fantastik Hikaye, hikaye, fantastik hikayeler, bilim kurgu hikayeleri, bilim kurgu, fantastik, hikayeler, hikaye örneği, hikaye örnekleri, hikaye okuma, hikaye okumak, hikaye arşivi, zaman, zamanda yolculuk, Frenk, mağara, zaman yolculuğu, İstanbul, kısa hikaye, uzun hikaye, hikayeler