Fantastik Hikaye “Zamanda Yolculuk” 14. Bölüm
Onun düşünceli halini sezen Nuri:
‘Bey amca, sizi böyle düşüncelere daldıran mesele nedir ki sık sık dalıp dalıp gidiyorsunuz?’ dedi ne olduğunu anlamak için.
‘Ah evlat ah!’ dedi yaşlı adam ‘hangi birisini söyleyeyim ki sana’ dedi oflayarak. ‘Bu köye ilk geldiğiniz zaman duyduğunuz o silah sesi ve ağıtlar var ya, işte onlar içimi sızlatıyor’
‘Aslında bizde onu soracaktık’ dedi Yasin ‘Mademki konuyu açtınız, eğer sizi zorlamayacaksa anlatabilir misiniz?’
‘Bugün geç oldu’ dedi yaşlı adam ‘Siz yatıp dinlenin ertesi gün size her şeyi anlatayım’
O, sözünü tamamlamıştı ki yaşlı adamın oğlu gelerek yatakların hazır olduğunu söyledi.
Misafir odasına geçen ikili yer yatağına yatmadan evvel aralarında şu konuşmalar geçti.
‘Evin kapısında iki tokmak var, biri ince biri kalın. Bunun sebebini biliyor musun?’ dedi Nuri, merak içerisinde.
‘Evet, biliyorum’ dedi Yasin ‘O devirlerde kadınlar geldiğinde ince tokmağa vururmuş, içerdekiler kadın geldiğini anlar ona göre evin hanımı kapıyı açarmış. Erkek geldiği zaman kalın tokmağa vurur böylece evin beyi kapıyı açarmış’
‘Peki, ben kahveye yöneldiğimde neden beni durdurup su içmemi işaret ettin’
‘Yine o devirlerde gelen misafire suyla beraber kahve verilirmiş. Aç olan suyu içer aç olduğu, kahve içenin de tok olduğu anlaşılırmış’
‘Ecdadımızın ne güzel adetleri varmış, ama onları o kadar çok kötülediler ki bu yüzden köklerimizden uzaklaştık’ dedi Nuri, iç çekerek.
‘Aynen öyle kardeşim, bizi köklerimizden koparmak için türlü türlü oyunlar oynadılar, fakat tamamen koparmaya güçleri yetmeyecek inşallah’
‘Başka hangi güzel adetleri vardı’ dedi Nuri.
‘Ramazan günlerinde zenginler bakkal, manav gibi dükkânlara giderdi ve zimem defterini çıkarmalarını isterdi. Zimem defteri, bugünün veresiye defteridir. Defterin başından, sonundan ve ortasından rastgele sayfalar koparır ve “Silin borçlarını, Allah kabul etsin” derlerdi. Böylelikle borcu olan, borcunu kimin ödediğini; borcu ödeyen de kimin borcunu ödediğini bilmezdi’ deyince Nuri onu susturarak:
‘Daha var mı?’ dedi heyecanla:
‘Evet, var’ dedi Yasin ‘hem de dahası var’ dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti ‘63 yaşını geçmiş büyüklere yaşları sorulduğunda “Haddi aştık” cevabını verirlerdi. Bunun sebebi ise Peygamber Efendimizin (s.a.v.) 63 yaşında vefat etmesidir. Başka bir tane de şöyledir ‘Kız istemeye gelen damadın namaz kılıp kılmadığını anlamak için pantolonunun diz izine bakılırdı’
Bunu duyan Nuri:
‘Allah Allah, şuraya bak’ dedi şaşkınlıkla ‘Oysaki günümüzde evin var mı? İşin var mı? Araban var mı? Diye soruyorlar’
‘Evet, maalesef öyle’ dedi Yasin ‘günümüzde kimse sormuyor bu tür şeyleri. Hatta namuslu musun namussuz musun diye de sormuyorlar’
‘Ondan sonra da evliliklerde sorunlar çıkıyor ve sonucunda da boşanmalar çoğalıyor’ dedi Nuri.
‘Bunlardan dahası var’ dedi Yasin. Ardından da ‘Birkaç tane daha var’ dedikten sonra da sözüne şöyle devam etti.
‘Ramazan ayı, Osmanlı’da büyük önem taşırdı. Halk da eşine dostuna iftar vermeyi büyük ibadet kabul eder, misafir ağırlamak için çırpınırlardı. Bu nedenle iftar saatlerinde evlerinin kapısı açık olurdu. Böylelikle yolda kalan ya da ihtiyacı olan herkes istediği eve girer, iftarını yapardı. Ev halkı tarafından da misafirin kim olduğu asla sorulmazdı’
‘Erkekler, hanımlara hediye olarak ayna alırdı ki, bunun anlamı “Sana senden daha güzel verilebilecek bir hediye yok” demekti’
‘Osmanlı’da bayram, sultanın bayram namazı için camiye gelişi ile başlardı. Namaz bitiminde saraya dönen padişah, önce annesinin elini öper, sonra diğer aile üyeleriyle bayramlaşırdı. Bayram merasimi bittikten sonra da güzel işlemeli keselerle çocuklara para saçardı’
‘Sadaka taşları, taş bloklardan oluşan, genelde cami ve türbelerin köşelerinde bulunan taşlardı. Ortası çukur, 1.5-2 metre yüksekliğe sahiplerdi. Bu taşlar sayesinde fakirler dilenmekten kurtulurdu. Zenginler de riya ve gösterişten çekindiği için sadakaları bu taşlara koyar, fakir de gece gelip ihtiyacı kadar olanını alırdı. Geriye kalan paralar da bir başka ihtiyacı olanın gereksinimini karşılardı’
‘Dersaadet’in her mahallesinde o mahalle halkına özel kahveler bulunurdu. Bunun yanı sıra her mahallede gençlere özel kahveler de bulunurdu. Hamallar, seyisler, uşaklar kahvesi, arabacılar, ahçılar kahvesi gibi her sınıf ve meslek grubuna mahsus bu kahveler, işsiz olanların iş bulmak için bekledikleri kahvelerdi. Kahvenin sorumlusu, bir meslek erbabı geldiğinde bu gençleri seçer ve onlara kefil olurdu’ ‘Günümüzde de kullanılan bir Osmanlı geleneğidir. Tabi şimdilerde elektrik sayesinde yazılan mahyalar, o dönemde daha zor şartlar altında yazılıyordu. Bu nedenle de bu eyleme Osmanlı Sanatı diyebiliriz.
Mahyacılar, ramazan ayının her akşamına ayrı ayrı yazılar yazmak için gün boyu çalışır, iftardan sonra yüzlerce kandillerden oluşan mahyalar iki saat yanardı’
‘Merdivenden çıkarken erkek, hanımının arkasından yürürdü. Bunun nedeni hem hanımının vücudunun ifşa olmasını engellemek hem de düşerse tutabilsin diyedir. Aynı sebepten dolayı merdivenden inerken yine erkek önden inerdi’
‘Cuma namazına giderken hiçbir esnaf kapısına kilit vurmazdı. Buna kuyumcular da dâhildi’
‘İşte buna hayret edilir’ dedi Nuri ‘Günümüzde böyle bir şey yapsalar, döndüklerinde iş yerlerinde hiç bir şey bulamazlar’
‘Günümüzdeki bozulmanın en açık kanıtı bunlar’ dedi Yasin.
Aralarında biraz daha konuştuktan sonra uykuya daha fazla dayanamayıp uyudular.
Murat CANPOLAT
13 – Bölüm için TIKLAYINIZ
14 – Bölüm için TIKLAYINIZ
15 – Bölüm için TIKLAYINIZ
Fantastik Hikaye, hikaye, fantastik hikayeler, bilim kurgu hikayeleri, bilim kurgu, fantastik, hikayeler, hikaye örneği, hikaye örnekleri, hikaye okuma, hikaye okumak, hikaye arşivi, zaman, zamanda yolculuk, Frenk, mağara, zaman yolculuğu, İstanbul, kısa hikaye, uzun hikaye, hikayeler