Biz Adamı Çarparız
(Yaşanmış Bir Hadise)
Tarık genç olmanın menfi tarafları ile ün yapmış bir gençti. İnsanlar ondan nefret ediyordu. Zira yapmadığı çirkin
iş yoktu: İçki ve sigara kullanır, insanlardan zorla para alırdı. Genç kızlar mahalleye çıkmaya korkuyordu. Küçük çocukların bile kollarındaki altınları alıyordu. Çevresindeki insanlar artık ondan bıkmışlardı. Polise de şikayet etmişlerdi ancak hiç kimse onun aleyhinde konuşmak istemiyordu. Çünkü insanlar onun hakkında ifade vermekten korkuyordu. Bu sebeple yapılan hiç bir şikayet onu hapse attıramamıştı. Tarık’ın anne‐babası çok şüpheli bir yangında can vermişlerdi. Halk bu yangını onun çıkardığını düşünüyordu. Babasından kalan aylıkla, aylak aylak geziniyordu. Bir gece geç bir vakitte yaşlı bir bayan evine gidiyordu. Sokaklar bomboştu. Ortalıkta kimsecikler görünmüyordu. Gece, insanın içine derin bir korku salacak kadar karanlıktı. Yaşlı kadın evine çok yaklaşmıştı. Evine bu kadar yaklaştıktan sonra kadıncağız biraz olsun rahatlamıştı. Buraya kadar geldikten sonra bir şey olmaz diye düşünüyordu. Ancak düşüncelerinde yanılmıştı. Çünkü karanlığın içinden hayalet gibi bir karaltı belirdi. Kadının yüreği ağzına gelmişti. Bu karaltı ne yazık ki Tarıkʹtan başkası değildi ve yaşlı kadının yolunu kesmişti. Şimdi ne yapacaktı kadıncağız? Elindeki cüzdanını daha bir sıkı tutmaya başladı. ʺNereye gidiyorsun?ʺ diye sordu Tarık.
Kadın ʺEvime gidiyorumʺ diyebildi ürkerek.
‐ Ya, demek evine gidiyorsun. Bu sokaktan bizi tanımadan nasıl geçersin. Sökül bakalım paraları.
‐ Bırak beni. Ben fakir bir insanım. Çocuklarıma nasıl bakarım sonra…
‐ Beni alakadar etmez. Biliyorsun, sen vermezsen ben almasını bilirim.
‐ Vallahi bundan başka param yok. Ne olur alma bu parayı. Kadın ne kadar yalvarsa nafile idi. Tarık, zavallı kadının
parasını alırken aynı zamanda şunları söylüyordu: ʺBak anam, ben istediğimi alırım. Ben adamı çarptım mı, elektrikten beter çarparım. Bana karşı gelmeye çalışan başını beton duvara vurmuş gibi olur. Benim namımı duymayan yoktur buralarda. Beni görenin korkudan dili boğazına kaçar anladın mı? Ya parayı verirsin ya da seni şu bıçakla parça parça ederim; ederim de, seni tabuta çuvalla koyarlar. Sen canını bağışladığıma dua et.ʺ
Zavallı kadın, ağlayarak olduğu yere yığıldı. Ellerini açtı ve Allahʹa yalvardı, içini döktü. Bu dua Allah katında kabul
olmaz mıydı? Şüphesiz O, düşkünlerin ve mazlumların duasını kabul ederdi. ʺAllah gönlü kırık olanlarla beraber değilmiydiʺ
Aradan iki gün geçmişti ki Tarık’ın öldüğü haberi kulaktan kulağa yayıldı. Herkes olayın nasıl olduğunu merak ediyordu. Tahkikat sonucu olayın şu şekilde gerçekleştiği anlaşıldı:
Tarık akşam evde otururken, salonun ampulü patlar. Onu değiştirmek için merdivene çıktığı sırada ampulün kenarından elini elektrik çarpar ve korku ile çekilir. Bu sırada üzerinde durduğu merdiven kayar ve Tarık yere düşer. Düşerken kafasını duvara vurur, ancak ölüm sebebi bu değildir. Düşüp kafasını vurduğu sırada dili boğazına kaçar ve bu sebeple boğularak ölür. Polis olayı araştırmak için otopsi ister. Otopsi sırasında Tarık’ın bedenini küçük parçalar halinde keserler ve tabuta bir çuval içinde konularak defnedilir.
Hiçbir zalimin zulmü yanına kar kalmaz. Zalim er‐geç zulmünün cezasını çeker.
Hikayeler – Toplayan – Bayram Gündoğdu