Gizemli Yolculuk Hikayesi -Anahtar- 9. Bölüm
– Ayşe ile ayrıldıktan sonra evlenip yuva kurdum. Evlendiğim eşim evliliğimizin ilk yıllarında iyi davranıyor, güler yüz gösteriyordu. İlk çocuk öldükten birkaç yıl sonra kasabamıza çocuk doktoru geldi. Bu doktor son derece zengin ve şatafatlıydı. Ayrıca yakışıklı, iyi giyimli, bakımlı biriydi. Nereye gitse işlerini bir şekilde hallediyor, insanların gönlünü kazanıyordu. Günler böyle giderken bir gün eşimle beraber alışverişe giderken o adamla karşılaştık. Onunla beraber alışveriş yapıp çıktık. O günden sonra birden bire değişmeye başladı.O iyi huylu kadın gitti yerine sanki canavar geldi. Benden olur olmaz şeyler istemeye başladı. İstediği şeyleri yerine getiremeyince ortalığı kırıp geçiriyor, ortalığı yaygaraya veriyordu. İkinci çocuğumuz olduğunda düzelir diye düşündüm, ama olmadı. Tam tersine iyice aksileşti. Hatta çocuğum büyüdükçe benden uzaklaştırdı. Bir gün bile olsa gün yüzü göstermedi. Oğlum evlenip yuva kurduktan sonra bile kışkırtmaya devam etti. İhtiyarlayıp elden ayaktan düşünce tutup beni kurtardığın kuyunun içine attılar.
– Haydar baba, o adamı gördükten sonra neden değişti?
– Kızım, sana dedim ya evlilikte fedakârlık, sadakat, sabır, inanç çok önemli. Bunlar olmazsa insandan her şey beklenir. İşte benim eşim de böyle birisiydi. O adamla karşılaşmadan evvel az bir şey de olsa fedakârlığı, sabrı, sadakati vardı. O adamla karşılaşınca bunların hepsi gitti.
– Peki, o adam ne yaptı ki eşinin değişmesine sebep oldu?
– Kızım, meğerse o adam bilindiği gibi iyiliksever birisi değilmiş. Tam tersine fırsatını bulduğunda kötülük yapan, insanlara zulmeden birisiymiş. Ayrıca evli kadınları yoldan çıkarıp kendisine köle yaparmış. Karşılaştığımız o günde sırtımı dönüp aldıklarımızın parasını verdiğimde eşime bakış atmış. O zamandan sonra gizli gizli buluşmuşlar. Hatta o adam bunları öğrendiğimde kan beynime sıçramış gibi oldu. Hatta çocuğumun benden olmadığına bile şüphe etmeye başladım. Kafamdaki bu şüpheler beni o hale getirdi ki yemekten içmekten kesildim. Sonunda dayanamayıp DNA testi yaptırdım.
– Eee! Sonuç ne çıktı?
– DNA sonucunda çocuğun benden olduğu anlaşılınca rahatladım. Bir zaman sonra o adamı bırakıp bana geri döndü, ama yinede rahat edemedim. Çünkü bu sefer daha çok hırçınlaşıp ‘DNA testinden dolayı akrabalarımın arasından beni rezil ettin’ deyip benden gücümün yetmediği şeyler istemeye başladı. Oğlum evlenme yaşına geldiğinde benden onun düğünü için oldukça lüks bir yerde yapılmasını, aksi takdirde oğlumun yüzünü bir daha göstermeyeceğini söyledi. Bende bunun üzerine ne yapacağımı düşünürken aklıma şeytani bir fikir geldi.
– Neydi o fikir?
– Çalıştığım iş yerinin paralarını üzerime geçirmek.
– Ne diyorsun baba, gerçekten üzerine geçirdin mi paraları.
– Evet, mecbur kaldım üzerime geçirmeye. Çünkü eğer yapmasaydım oğlumu bir daha göremeyecektim. Buna rağmen yaptığım hatanın bedelini ağır ödedim. Çalıştığım iş yerinde paraları üzerime geçirdiğim anlaşılınca hapse düştüm. Hapse düşünce ziyaretime ne eşim geldi ne de oğlum. Uzun yıllar sonra çıktığımda ihtiyarlamış, neredeyse iş göremez hale gelmiştim. Eşim ölmüş, yerim yurdum kalmamıştı. Eşimin üzerine olan evim oğluma kalmıştı. Bu yüzden ne gidecek bir yerim ne de kalacak yerim vardı. Bende mecburen evime yani oğlumun evine gitmek zorunda kaldım. O eve gittiğimde oğlum eve aldı, ama eve almaktan beter etti beni.
– Nasıl evlat bu baba? Bir evlat babasına bunları yapmaya cüret edecek kadar nasıl kötüleşebilir.
– O anası olacak kadın yüzünden oldu bunlar. Bana karşı saygılı davranmayı öğretseydi, bunların hiçbiri olmazdı. Ama o ne yaptı, oğlumu küçüklüğünden beri bana karşı kışkırttı. Nefret ile bana bakmasına sebep oldu. Bu yüzden ona çok kırgınım, dedikten sonra ‘neyse konumuza dönelim’ dedi ve sözüne şöyle devam etti. Oğlum, eve aldıktan sonra bana hizmetçi gibi davranıyor, her işlerini bana yaptırıyorlardı. Oğlumun bana karşı kötü davranması karşısında gelinimin sesi çıkmıyor, hatta karşıma geçip kıs kıs gülüyordu. Bu şekilde devam ederken bir gün hastalandım. O şekilde hasta halime bakmadan temizlik yaptırdılar. Onların beni hasta halimle çalıştırmalarına daha fazla dayanamayıp ‘Neden böyle yapıyorsunuz. Ben sizin aile büyüğünüz değil miyim’ dedim. Hay demez olaydım. Bu sözü söyler söylemez ‘sen misin bize karşı gelen’ deyip dayak attılar. Ondan sonra beni bir sepetin içine koyup beni kurtardığın kuyunun içine attılar.
– Baba, nasıl evlat bu. Anlatırken tüylerim diken diken oldu.
– Kızım, bir insana doğru yol gösterilmezse ondan her şey beklenir. İşte benim oğlum da öyle insanlardan. Eğer ona doğru yolu gösterebilmiş olsaydık, belki de bunlar olmazdı.
Haydar, konuşmasını bitirip kulübenin etrafını temizledi ve Ayşe’nin kabrinin başında dua etti. Daha sonra Zehra’nın yanına gelerek:
– Hadi artık gidelim, burada işimiz bitti, dedikten sonra yola çıktılar. Ormanın içinden geçerek kasabaya vardılar. Kasabanın girişinde Haydar:
– Kızım, burada gideceğin yer var mı, deyince Zehra:
– Hayır, yok ama bana gelen mektuba göre burada bir ev olmalı. Mektupta o evi bulup oraya yerleşmemi ve orada bana kalan serveti bulup almam isteniyor. O yüzden bahsedilen evi bulmam lazım, ama nasıl bulacağımı bilemiyorum.
– Sana yardım ederim. Ama ilk önce kalacak bir yer bulmalıyız, dedi ve başlarını sokmak için kalacak bir yer aramaya başladılar. Az bir zaman sonra kulübeyi andıran küçük bir ev buldular. Evin içerisine girip temizlik yaptıktan sonra yerleştiler.
hikayenin devamı için TIKLAYINIZ