Gizemli Yolculuk Hikayesi -Anahtar- 10. Bölüm
Bir hafta sonra ev sahibi sinirli bir halde gelerek:
– Defolun gidin evimden.
Bu söz karşısında Zehra kızgın bir halde müdahale edecekken Haydar onu durdurdu. O geri çekilince Haydar ev sahibine:
– Daha bir ay dolmadan, neden çıkartıyorsunuz bizi evden?
– Neden olacak, siz yabancısınız. O yüzden çekip gidin buralardan.
Haydar, ev sahibini tanıyordu. Adam aslında iyi biriydi, ama kasaba halkının doldurmasıyla sinirlenmiş bu yüzden de kiracılarının kapısına dayanmıştı.
Haydar, ev sahibine yaklaşarak:
– Sinan, beni tanıyorsun. Seninle dostuz. Zaten bu dostluğa güvenerek bu evi tuttum. O yüzden bu dostluğun hiç mi hatırı yok.
– Haydar, biliyorum seninle eskiden beri dostuz. Hatta kasabanın bütün kötülüklerine beraberce göğüs gerdik.
– Eee, öyleyse bizden ne istiyorsun.
– Biliyorsun kasabamız yabancıları sevmez. Sende tutmuş yanında yabancılar getirmişsin. Onların yüzünden bütün kasabadan azar işittim. O yüzden ne olur beni daha fazla zorda bırakma.
Haydar, bu sözler karşısında üzülse de dostunu daha fazla zorda bırakmamak için ‘tamam, çıkıyoruz’ diyerek evi boşalttı. Ev boşaldıktan sonra tekrar ev aramaya başladı. Bu arada Haydar ev ararken, Zehra da mektupta bahsedilen evi arıyordu.
Haydar kalacak yer bulunca Zehra’nın çocuklarını alarak oraya yerleşti. Daha sonra Zehra’yı bularak:
– Zehra, kalacak bir yer buldum, ama bulduğum yerin suları kesik. Bu yüzden su alabilmek için yürümemiz gerekiyor.
– Önemli değil baba, gerekirse yürürüz.
– Sen ne yaptın? Bulabildin mi evi?
– Hayır, bulamadım, dedikten sonra üzgün bir şekilde, ev sanki yerin dibine girmiş.
– Üzülme kızım. Yarın bir daha ararsın.
İkili konuşmayı bitirip kalacakları yere giderken karşılarına beş on kişilik serseri gurubu çıktı. Onlar ikilinin etrafını sarıp laubali bir şekilde:
– Nereye gidiyorsunuz böyle? Dedikten sonra ceplerindeki bıçakları çıkartarak, buradan ancak haraç vererek geçebilirsiniz. Canınızı çok seviyorsanız sökülün paraları.
Serserilerin tehditleri karşısında Zehra, korkudan ne yapacağını bilemezken Haydar’da ne bir korku ne de bir heyecan vardı. Onun yaptığı sadece kahkaha atmaktı. Serseriler onun güldüğünü görünce:
– Ne gülüyorsun babalık? Canından olmak istemiyorsan gülmeyi bırak da sökül paraları.
Haydar, onların ikinci kez tehditleri üzerine gülmeyi bırakıp ceketini çıkardı. Onu Zehra’ya doğru uzatarak kolları sıvadı. Daha sonra serserilere öyle bir dayak attı ki serserilerin gıkı bile çıkmadı. Serserilerin işi bitince onların yüzüne tükürerek oradan uzaklaştı.
Haydar serserilerin tehdidini savuşturunca Zehra merak içerisinde:
– Haydar amca, yaptığın hareketler neydi öğle? Bütün serserileri bir anda yere serdin.
– Kızım, yaptıklarım sokak dövüşüdür. Kasabamızda bu tür serseriler çok olduğu için babam zamanında onlara karşı kendimi nasıl savunacağımı öğretti. Babamın öğrettiği uygulamalar sayesinde bu yaşıma kadar sapasağlam ayakta kaldım.
– Bu kasaba da neler oluyor böyle baba?
– Sana söylemiştim kızım bu kasaba tekin değil diye. İnsanlar menfaat için, üç kuruş fazla para kazanmak için kardeşini bile satar.
– Peki, hiç mi iyi insan yok bu kasabada?
– Var, ama onların da gücü yetmediği için her yapılan kötülüğe sessiz kalıyorlar. Mesela birisi de evinden çıktığımız arkadaşım Sinan. Çok iyi bir insan olmasına rağmen kötülere karşı gücü yetmediği için bizi evinden çıkarmak zorunda kaldı.
– Bu insanlar bilmiyor mu, yapılan kötülüklerin bir gün cezasız kalmayacağını?
– Biliyorlar, ama işlerine gelmiyor. Kötülükler öyle içlerine yerleşmiş ki yaptıkları kötülüklerden vazgeçmek istemiyorlar, dedikten sonra. Neyse sen bunları düşünme de bulduğum eve gidelim. Bakalım evi beğenecek misin?
Zehra, Haydar amcasının bulduğu eve gelince bir an için duraksadı. Cebine sakladığı mektubu çıkartarak tekrar okudu. Haydar’ın bulduğu ev mektup da yazılan eve benziyordu. O evi görünce:
– Baba, bulduğun bu ev mektup da yazılan eve benziyor, deyip sevinç içerisinde içeriye koştu. Evin bodrumuna giderek mektup da tarif edilen yeri kazmaya başladı. Kazdı, kazdı, kazdı… Ama nafile.
hikayenin devamı için TIKLAYINIZ