Haddini Bilmek
Bir varmış bir yokmuş. Küçük bir fare bir devenin ipini eline almış kasıla kasıla yürüyormuş. Deve ise huyunda ki yumuşaklık yüzünden hiç çekinmiyormuş.
“Ben ne pehlivan ne yiğit biriymişim,” diye büyüklenmeye başlamış. Farenin bu halini gören deve.
“Ben sana gösteririm.” Demiş içinden.
Gide gide büyük bir ırmak kenarına gelmişler. Irmak öyle derinmiş ki kocaman bir fil bile o ırmakta dermansız kalırmış. Fare orada durup şaşkınlıktan kaskatı kesilmiş.
Deve demiş ki;
– Ey dağda ovada bana arkadaş olan küçük fare. Bu duraklama da niye. Haydi ırmağa cesurca ayak bas gir suya. Sen kılavuzsun, yol ortasında durma da dal bakalım demiş. Fare şöyle cevap vermiş.
– Bu su pek büyük, pek derin bir suya benziyor arkadaş. Ben boğulmaktan çok korkuyorum. Hele bir göreyim ne kadarmış bu su deyip hemen ayağını suya atmış deve. Sonra da,
– A kör fare su sadece diz boyuymuş neden bu kadar korktun ki demiş.
Fare;
– Sana karınca ama bize ejderha. Dizden dize fark var. Ey hünerli deve, sana diz boyu ama benim tepemden yüz metre geçer bu su diye kekelemeye başlamış.
Fare hatasını anlamış mahcup olmuş. Boyundan büyük bir işe girdiği için kıpkırmızı kesilmiş ve;
– Ben artık kılavuz olmaktan vazgeçtim demiş.
Deve de ise hiç böbürlenmeden.
– Öyleyse bir daha kibirlenme de canın yanmasın. Sen artık haddini bil de kendin gibi farelerle boy ölçüş demiş.
Fare çaresizlik içinde,
– Tövbe ettim Allah hakkın için beni bu derin sudan geçir demiş.
Deve her şeye rağmen farenin bu haline acımış.
– Haydi hörgücüme zıpla da otur. Bu geçiş benim işim, senin gibi yüzlercesini de kolayca bu sudan geçiririm. Ama herkes haddinini bilmeli ve asla gurura kapılmamalı demiş.
Nuray
Sizce nasıl
Kendiniz mi yazdınız