Bilim Kurgu HikayeleriDehşet ÖyküleriGenesisKıymetli Yazarlarımızdan SeçmelerKorku Hikayeleri

Genesis’ten Yeni Bir Hikaye; Elmas Avcı (Birinci Bölüm: Portal)

Bilim Kurgu Hikayeleri

Genesis’ten Yeni Bir Hikaye

Elmas Avcı (Birinci Bölüm: Portal)

Bizi ranzalarımızdan apar topar kaldırıp güvertede toplayan acil durum sirenlerinin kulaklarımızda yol açtığı geçici duyu kaybını neye borçlu olduğumuzu, ancak bölüğümüz lazer toplarının başına sevk edilmeden saniyeler önce öğrenebildik. Savaş gemimiz Tulpar, Neptün yörüngesindeki devriye görevinin kırk sekizinci dünya gününde bir Rikan keşif gemisiyle karşı karşıya gelmişti. Yirmi beş bin ışık yılı ötemizdeki Büyük Köpek Cüce Galaksisi’ne ait olan bu yok edici uzaylı teknolojisi, uzay zaman dokusunda bir yırtık oluşturarak ansızın portal açmıştı ve böylelikle bu tuhaf metal yığınıyla burun buruna gelmiştik. Karşımızdaki şeyin daha önce defalarca karşılaştığımız ve amansız mücadeleler verdiğimiz sıradan Rikan gemilerinden biri olmadığını, başında bulunduğum üç yüz elli beş milimetrelik lazer topunun teleskobundan ona daha ilk bakışımda anlamıştım. Lifli, yarı saydam, yassı bir bulutu andıran görüntüsüyle ve ardında parlak bir tilki kuyruğu gibi kilometrelerce uzanan iyon kasırgasıyla sıradan Rikan gemilerine benzemesine karşın bu gemi onlardan çok daha büyüktü; öyle ki Tulpar onun yanında, futbol topunun yanında duran bir toplu iğne başı kadar küçük kalıyordu. Bizim gemimiz Rikanlarınki gibi uzayda portal açabilecek bir teknolojiye sahip değildi, fakat lazer toplarımız onların zırhlarını delebilecek kadar kuvvetliydi. Geride bıraktığımız dokuz yıl boyunca lazer teknolojimizi, puslu yüzeyinde garip şeritlerin dalgalanır gibi hareket ettiği Rikan metalini delebilmek için geliştirmiştik; ama uzaylıların araçlarında kullandıkları itki motorlarının yüzlerce kilometre çapta bir alana yaydığı altı bin santigrat derecelik sıcaklığa dayanabilecek uzay araçları ve kıyafetleri üretebilmemiz yirmi üç yılımızı almıştı.

Düşman gemisi anti madde silahlarının namlularını bize doğrultmuştu ve biz de kaptanın verdiği emir doğrultusunda bu silahlara nişan almıştık.

“O mavi renkli iğrenç şerefsizleri kızartmak için daha ne diye bekliyoruz ki?” diye homurdandı Emrah, yanımdaki lazer topunun teleskobundan gözünü ayırmayarak.

“Bu sefer hiç de kolay olacakmış gibi görünmüyor.” diye ona karşılık verdi Mürsel, diğer yanımdan.

Mürsel, söyledikleri yabana atılamayacak kadar tecrübeli bir askerdi ve birçok çatışma görüp geçirmişti. Kuiper Kuşağı’nda patlak veren büyük savaşta yer almıştı, Rikanların Venüs’teki kolonilerimizi gezegen yüzeyinden silip süpürmelerine şahit olmuştu, atom altı parçacıklarına ayrışan bir zırhlı tümenden sağ kurtulmuştu ve yedi metre boyundaki o uzaylılardan biriyle göğüs göğüse savaşmıştı. Lazer tüfeğiyle o uzaylının pullu derisini nasıl parçaladığını, yerde can çekişen yaratığın boynunda bulunan on altı adet uzantının nasıl öfkeyle kıvrılıp büküldüğünü ve kafasında yirmi santimetre çapında bir delik açıp mavi kanını Mürsel’in kaskının camına sıçratan lazer atışından saniyeler önce uzaylının başının üstündeki dört adet morötesi ışık algılayıcısının nasıl nefretle bakıp, iğrenç çenesindeki dikenli sayısız kıskacın nasıl lanet okurcasına açılıp kapandığını Mürsel bize defalarca anlatmıştı; ama tüm bunlara rağmen o bile daha önce bu kadar büyük bir Rikan gemisi görmemişti ve şimdi endişeli olduğu her halinden belliydi. Lazer topunun kumanda çubuğunu kavrayan parmaklarının uçları titriyordu ve eğer kaskını başına geçirmemiş olsaydı yanaklarının seğirdiği görülebilirdi; çünkü Mürsel gergin olduğunda yanaklarının seğirdiğini neredeyse Dördüncü Topçu Bölüğündeki herkes bilirdi.

“Ne yaparsanız yapın…” dedi Mürsel uzunca bir sessizliğin ardından, “Ne yaparsanız yapın ama sakın onlara esir düşmeyin.”

Aslında Rikanların eline canlı olarak düşmenin bir insanın başına gelebilecek en korkunç şey olduğunu Tulpar’daki her asker çok iyi biliyor olsa gerekti; çünkü Rikanların elinden bir şekilde kurtulmuş olan askerlerin anlattığı şeyler, yatakhanelerde uyku öncesi korku hikayeleri olarak anlatılırdı. Ameliyat masalarına bağlanmış insanların iç organlarının sökülmesiyle, gözlerinin oyulmasıyla ya da derilerinin yüzülmesiyle ilgili olan bu hikayelerin en korkunç yanı ise tüm bu deneysel ameliyatlara maruz kalan insanların yaşamaya devam etmesiydi. Ele geçirilen bir Rikan gemisine giren piyade bölüğünün, orada, başı kesilerek sırtına dikilmiş olan ve bu yüzden de tıpkı bir örümcek gibi yürüyen bir adam bulduğuyla ilgili söylentiler kulaktan kulağa tüm gemiye yayılmıştı. Şimdi ise bu acımasız istilacılar karşımızda duruyorlardı.

Kaptan’ın verdiği ateş emiri kulaklıklarımızdan duyulduğunda kumanda kolundaki tetiği çektim ve düşman gemisinin, önünde mavi renkli elektriklenmelerin yoğunlaşmaya başladığı anti madde silahlarından birini vurdum. Hedef mavi bir alev topu çıkararak infilak ederken ve geminin gövdesi yara alırken diğer hedeflere ateş ettim. Tulpar’ın lazer topları Rikan gemisinin bordasını yaylım ateşine tutarken düşman karşılık vermede gecikmedi ve az sonra sağır edici bir gürültüyle sarsıldık. Aldığımız isabetle gemimizden kopan parçalar çok geçmeden teleskobumun görüş açısına girdi. Döne döne önümüzden geçen sağ kanadımızın ucunda bulunan füzyon itki motoru, alevlerden anaforlar oluşturuyordu. Sonra bir gümbürtü daha koptu ve gemimiz yan yatarken omurgasından çatırtılar yükseldi. Düşmanın attığı bir anti madde topu gövdemizi delip geçtikten sonra Tulpar bükülüp bir kağıt gibi kendi üzerine katlandı. Kuyruk kısmı iskele tarafından gelip pruvaya çarptıktan sonra gemimiz bir topaç gibi dönmeye başladı. Yaşanan bu çatışmadan Rikanlar da yeteri kadar hasar almış olmalılar ki az sonra gemileri manevra yapıp yön değiştirdi ve ardındaki iyon kasırgası, Tulpar’ın kırık gövdesinden vakum etkisiyle uzaya çekilen yüzlerce insanı süpürüp uzayın ücra karanlıklarına doğru savurdu. Sonra düşman gemisi uzayı yırtıp tekrar bir portal açtı ve inanılmaz bir hızda bu geçitten içeri daldı. Rikanların yaptığı bu sıçrayış, devasa kütleli gemilerinin ardında çok güçlü girdaplar oluşturdu. Uzay zamanı büküp portalın içine sürükleyen bu girdaplardan birine kapıldığımızı fark ettiğimizde artık çok geçti. Tulpar hala hasar görmemiş olan iki jet motorunu da tam güçte ateşlemesine rağmen girdabın çekiminden kurtulamadı ve az sonra portal tarafından yutuldu. Geçiş esnasında beyaz bir ışık her yeri kapladı ve sarsıntılar giderek arttı. Portal bizi uzayın bilinmeyen bir kısmına fırlattığında Rikan gemisi tam önümüzde yol alıyordu. İtki motorlarından çıkan iyon kuyruğu neredeyse yok olmuştu ve hasar aldığı kısımlarından gri dumanlar iplik gibi tütüyordu. Düşman gemisiyle birlikte sürüklendiğimiz istikamette, sürekli titreşip duran ve düzensiz ışıklar saçan mor renkli bir yıldız, altımızda ise yüzeyi pembe renkte parlayan göz alıcı bir gezegen vardı. Rikan gemisinin bizi fark etmesi uzun sürmedi ve silahlarını bize çevirdi. Kaptan, hedefe nişan alıp beklememizi emretti ve belli ki yeni bir çatışmaya girmememiz için şansımızın yaver gitmesini diliyordu; çünkü Tulpar bu haliyle başka bir anti madde mermisiyle daha isabet almayı kaldıramazdı. Gergin bekleyiş bir süre devam etti ve sonra aniden mor renkli bir ışık patlaması gerçekleşti. Ardından bir şok dalgası gemimizi öyle bir vurdu ki Tulpar en güçlü düşman silahıyla bile vurulsa eminim ki bu kadar çok sarsılamazdı. Yediğimiz şok dalgasıyla Tulpar altınızdaki pembe gezegene doğru savrulurken, Rikan gemisi de bizi hızla takip ediyordu. Gemimiz gezegenin atmosferine girer girmez kocaman bir ateş topuna dönüştü ve öyle sanıyorum ki o sırada Tulpar’ın yüzeyindeki sıcaklık en az iki bin santigrat dereceye ulaştı. Geminin içindeki panik ve kargaşa hat safhaya ulaştığı bir anda zihnim o dehşet ortamını terk ederek inzivaya çekildi.

Yazar – Genesis

Hikayenin 1. Bölümü için TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Bölümü için TIKLAYINIZ

Hikayenin 3. Bölümü için TIKLAYINIZ

Hikayenin 4. Bölümü için TIKLAYINIZ

Hikayenin 5. Bölümü için TIKLAYINIZ

Hikayenin 6. Bölümü için TIKLAYINIZ

Hikayenin 7. Bölümü için TIKLAYINIZ

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

3 Yorum

  1. Sevgili Genesiz hikayelerinizi severek okuyorum…..gerek anlatim gerekse kurgu muhtesem bi yazarsiniz…sizi instegramdanda takip etmek isterim varsa eger….sevgiler

    1. Teşekkür ederim. Yorumlarınız beni çok mutlu etti. Instagram ya da herhangi bir sosyal medya platformu kullanmıyorum. Sadece bu sitede yazıyorum.

  2. hayal gücü desen var sürükleyicilik desen var insanı sıkmadan merakla kendine bağlıyor on üzerinden 8

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu