Aşk Hikayeleri “Aşka Aşık”
Hayat hiç de cep harçlıklarını biriktirerek gittiği hasır sinemasında izlediği filmlere benzemiyordu. Ne köşe dönüşü güzel bir kızla çarpışıyor, ne ortalığa kitaplar saçılıyor, ne de “aa durun çok pardonlar” diyen biri çıkıyordu. İstiyordu ki yolda dalgın dalgın yürürken güzel bir kız gelsin buna çarpsın, yerden beraber kitapları toplasınlar, “gelin şurda bir kahve içelim” filan gibi hoş bir şeyler olsun hayatı renklensin istiyordu.
Artık genç sayılırdı. Onun da güzel bir aşk yaşamaya bal gibi hakkı vardı. O da güzel bir kızla tanışsın, onun da şöyle okkalı bir tanışma hikayesi olsun istiyordu, ilerde şöyle eşe dosta anlatabileceği…
İlk kez evden uzaklaşmıştı, ortaokuldaki ezik halinden de kurtulmuştu. Liseye başka bir şehirde başlamış, vakit gayet iyi geçiyor. Baharın insan üzerine yaptığı etkileri yavaş yavaş damarlarında hissediyor. Kanı kaynıyordu, ama fen lisesindeydi. Durum çok vahimdi. 24 kişilik sınıfta, en iyisini şimdi görse korkacağı, sadece 3 kız öğrenci vardı. O kızlardan herhangi birini ikna edip arkadaş edinmek, sahilde bir yürüyüş yapabilmek oldukça havalı bir durumdu.
Sahile gidince bir şey mi oluyordu yok! Yürürken diğer arkadaşlarının hoşlandığı kızdan falan bahsediliyor, iki olta atılıyor, hepsi o kadar, ama yine de Hababam Sınıfı’nın yarısının Ayşen Gruda’nın peşinden koşması gibi, herkes harıl harıl kızların peşlerinden koşuyorlardı.
Nihayet o da sınıftaki kızların birinden bir randevu koparmıştı. Hayatında ilk kez bir kızla buluşacaktı. Serde gençlik vardı. Kızın adı Serap her ne kadar ahım şahım olmasa da gözler ışıl ışıl, saçlar sarı upuzun… Bütün sınıfın gözü kızın üstünde. Nasıl olduysa kızdan randevu almıştı, cumartesi buluşacaklardı.
İşin güzel yanı okumak üzere geldiği şehirde bir arkadaşıyla birlikte kalıyor ve o hafta sonu arkadaşı kasabaya gidiyordu. Günler öncesinden olacakları düşünerek önce berbere gitti, her gün banyo yapıyor, günler geçmek bilmiyor, geceleri uyuyamıyordu heyecandan.
Neyse uzatmayalım cumartesi geldi çattı, arkadaşı gitmiş ev boştu. Saatler öncesinden hazırlanmaya başladı. Duş işini halletti, saçlarını limonla şekillendirdi, kolonya şisesini kafasından aşağı boşalttı, ayakkabılarını boyadı, boya eline bulaştı, yıkaya yıkaya elini aşındırdı, çıkmıyordu. Ayakkabı boyacıları gibi oldum diye sinirlendi. Ağladı, ağlarken kolonya, Pril ne bulursa ovuşturuyordu. Nihayet biraz çıkar gibi oldu.
Son hazırlıklarını yaptı aynaya baktı, yakışıklı adamım be dedi, kendi kendine. O kadar uzun elini yıkamış, hazırlar yapmıştı ki neredeyse geç kalacaktı. Artık mahalledeki kız arkadaşsız çocuklardan ayrılıp, kız arkadaşlı gençler sınıfına geçeceği için sevinçliydi.
Düzensizce uzayan kabasaba saçından bir kaç tel kesti, dişini fırçaladı, kendi kendine bir kaç kez aynaya baktı boş boş, güldü, normalde hiç kullanmamasına rağmen çok az Wax(*) süreyim dedi kendi kendine, sonra olmadı biraz daha süreyim dedi, sonra sıçayım Wax’ına dedi, saçını yıkadı, giyindi ve çıktı.
Metroya bindi, saat 12.30 civarıydı, 2 durak sonra indi ve onu aradı. Burası önemli aslında, konuşmadığınız ancak hoşunuza giden bir kızın sesini ilk defa duyma hali.. Biraz ince geldi başta, sonra yumuşak bir tonlamayla fena olmadığına kanaat getirdi, kendisi en iyi şekilde çıkarmaya çalıştığı ilk sesini icra ederken, (burada arayan taraf hazırlıklı tabi) dinledi onu.. kapatmadan “tamam geliyorum, hadi bay bay” dedi. Bay bayı çok tatlı söyledi..
12.45 di, uzaktan onu gördü, üstünde okulda her zaman giydiği bir parka vardı ve o uyuntu kız yaklaştıkça güzelleşiyordu.. Yan yana ara yollardan geçerek bir kafeeye girdiler, hiç konuşmuyorlardı, daha doğrusu ne konuşacaklarını bilmiyorlardı. O an içinden bir ohh geçirdi, mekanın garsonu “Ooo canıım hoş geldin.” şeklinde karşıladı onları.. Daha yeni rahatladığını sanıyordu, garson beyle kızın samimiyetini görünce, yeniden aralarına bir soğukluk girdi. Sonra garson ona elini uzatarak hoş geldiniz lütfetti.. O da sevimli görünmeye çalışarak elini sıktı. Boş bir masaya geçme esnasında “konuşuruz dur!” gibi bir cümle etti garson.. Bir an o da onlarla oturacak sandı. Neyse korkulan olmadı. 2 kişilik bir masaya geçtiler, ilk defa karşı karşıya oturuyor olma anının heyecanı vardı biraz…
Garson elindeki ansiklopediye benzeyen menüyü masaya bıraktı… Kızla kısa bir sohbet etti, biraz lafladılar. Çocuk sessizce dinliyordu, yarım saniye yapmacık bir şekilde güldü yüzüne, menüye baktı ama açmadı. Sonra garson gitti, menüye bir göz gezdirdi, onunda eline alarak açmasını bekledikten sonra.. “Birer filtre kahve içelim mi?” dedi. Kız hiç bakmadan ansiklopedik menüye.. “Latte” (**) dedi. Başka bir garson geldi, siparişlerini aldı..
Konuştular, başta kendini biraz hırpalanmış hissetti ufak tefek şeyler yüzünden, ama daha çok aklıyla konuşuyordu içinden sanki.. Sonra yavaş yavaş genişlemeye başladı muhabbetin ufku, okuldan ve arkadaşlarından konuştular, ailelerinden, ders çalışma ortamlarılarından, arkadaşlarından, gezip gördüklerinden, yiyip içtiklerinden, dinlediklerinden ve en çokta izlediklerinden.. sinemadan.
Kahveler ardından çay içelim mi dedi.. çaylar geldi.. daha sonra garsonda geldi yanlarına oturdu “Çayları niye başka garsona söylüyoruz, burada biz varızz.” dedi, ama çok kalmadan, gidiyorum temalı son konuşmasını da yapıp gitti..
14.15 de kalktılar, kasaya gittiler beraber, hesabı ödedi, ona uzatılan parayı nazikçe reddeti. O zaman bir dahaki sefere ben ısmarlıyorum dedi.. Yolda daha yakın yürür gibiydiler. Metro durağının önüne geldiler.. Eve birlikte yürümek istiyordu. Kız “Ya bak ben de yürümek istedim senle.” dedi. Merdivenlerden birlikte indiler. Turnikelerin yanında, kız yanağını uzattı ona, öptü, o da öptü..
Döndü ve gitti.
İkinci bir buluşma oldu mu? derseniz. Hayır. Mühim olan zaten bu değildi. Mühim olan artık onun da bir kız arkadaşının bulunması, laf açıldığında onun da anlatacak birşeylerinin bulunmasıydı.
İsmail Samur
Meraklısına Not:
(*) Wax ne İngilizce’de balmumu ve mum anlamına gelen bir kelime. Saç şekillendirme grubunda da yapısından ve içeriğinden dolayı bu isim verilmiş. Wax, temel bir saç şekillendirme ürünü. Yapısı ile saç şekillendirme sırasında çok iyi sonuç veren, uygulamada titizlik isteyen ve özellikle de erkekler tarafından çok kullanılan bir saç şekillendirme ürünüdür.
(**) Latte, İtalyanca’da Süt anlamına gelmektedir. Asıl adı Caffe Latte Machiato’dur. Espresso, buharla ısıtılmış kıvamlı süt dolu bir kupaya eklenir. Genellikle ince ve uzun bardakta servis edilir. İsteğe göre üzerine süt köpüğü ve tatlı krema eklenir.
Günümüz ilişkilerini güzel bir şekilde özetlemiş. Toplumsal bir hikaye olmuş. Güzel yazmışsınız. Tebrik ederim.