Aşk HikayeleriBurak CanSizden Gelenler

Hikaye Oku; “Boşanmak İstiyorum”

Hikaye Oku

Beni anladığını sanmıyordum. Zaten şaşkın bir ifadeyle bana bakması bunu gösteriyordu.

– Hayatında bir başkası yok, değil mi?

Oysa böyle bir durumda sorulması gereken en mantıklı soruydu, bu… Yine de aşırı bir tepki verdim.

– Sen ne demek istiyorsun, Sedat… Elbette ki böyle biri yok. Ben sadece evliliğin bana göre bir şey olmadığını söylüyorum.

Ayağa kalkıp kendisine bir kadeh içki doldurdu. Tekrar koltuğuna oturdu. Kadehinden bir yudum aldı. Üzgündü, düşünceliydi.

– Bu kararı alırken çok düşünmüş olmalısın?

– Evet, Sedat…

Karşı çıkacak sanıyordum. En azından biraz olsun bana bağıracak, içindeki tepkileri dışa vuracak sanıyordum.

– Peki, Suna… Dediğin gibi olsun. Avukatınla konuş, en kısa zamanda bu işi sonlandırsın.

O an sevinçten boynuna sarılmak istedim ama kendimi tuttum.

– Teşekkür ederim.

Gecenin kalan bölümünde pek fazla konuşmadık. İkimiz de televizyona bakıyor ama seyretmiyorduk. İçimizde farklı filmler oynuyordu. İkimizin de aklı başka başka yerlerdeydi.

O gece salonda kanepede yattı. Sesimi çıkarmadım. Sabah kahvaltıda biraz olsun konuşma fırsatımız olmuştu.

– Ben kendime stüdyo tipi bir daire tutacağım. Eşyalarımı da sonra aldırırım. Bu evin kirasını boşanana kadar ortak hesabımızdan karşılarsın. Sonra da ne gerekiyorsa onu yaparız.

– Peki, Sedat…

Kahvaltıısnı bitirip kalktı. Kapıya kadar onunla yürüdüm.

– Umarım ne yaptığını biliyorsundur, Suna… Umarım pişman olmazsın.

Bir süre durdu. Cebinden anahtarını çıkartıp acı bir gülümseme takınarak bana verdi.

– Bunlara ihtiyacım olmayacak artık…

İşe giderken her zamanki gibi beni öpecek sandım. Sadece elimi dostça sıktı.

– Mahkemede görüşürüz artık… Hoşça kal, Suna…

Cevabını beklemeden gitti.

– Hoşça kal Sedat, dedim sessizce…

Ne yalan söyleyeyim; içimde bir burukluk oluştu yine de… Ama atlatacaktım bunu…

İşyerinde hiç kimse bendeki bu neşenin sebebini bilmiyordu. Daha bir enerjik daha bir coşkuluydum. En basit esprilere bile kahkahalarla gülüyordum. Üzerimden büyük bir yük kalkmıştı. Mutluydum.

İş çıkışı avukat arkadaşımın Ceyda’nın ofisine uğradım. Durumumu anlattım, oldukça şaşırdı. Bizim mutlu bir çift olduğumuzu sanıyordu. Yine de işlemleri başlatacağını söyledi. Anlaşmalı boşanma olduğu için de fazla uzamazmış. İlk celsede bitermiş.

Hemen eve gitmek istemedim. Sahilde biraz dolaştım. Bir yerde karnımı doyurdum. Uzun zamandan beri fırsat bulup da tiyatroya gitmemiştim. Şimdi gitsem mi acaba… Boşver… Nasılsa bundan sonra kimseye bağımlı değilim, istediğim zaman giderim.

Eve geldiğimde her yer karanlıktı. Tüm ışıkları yaktım. Dünyam aydınlanmıştı sanki… Üzerimi değiştirip kendimi kanepeye attım. Elime kumandayı alıp kanal değiştirmeye başladım. Bu kadar kanal var, adam gibi bir program yok. Oysa bugün benim bayramım, bugün benim mutlu bir hayat süreceğim ömrümüm ilk günü… Şöyle neşeli bir proğram koyar insan…

Kapattım televizyonu. Kendime bir içki koyup balkona çıktım. Aşağıda yürüyen insanlara bağırmak istiyordum. “Heyyy.. Ben çok mutluyum..!”

Gökte o kadar çok yıldız vardı ki… Benim ki en parlak olanıydı galiba… Öyle olmalıydı çünkü… Tanrım, iki yılımı boş yere harcamışım. Boş yere bir hapishanede iki yılımı geçirmişim. Bundan sonra evlilik mi, Allah yazdıysa bozsun.

Koskoca yatakta tek başımayım. Yaşasın… İstediğim gibi yatarım. Ohh… Harika bir şey bu… Şimdiki aklım olsaydı evlenir miydim hiç… Zararın neresinden dönülürse kardır diye ne de güzel demişler. Mutsuz evliliklerini yürütmeye çalışan arkadaşlarıma acıyorum şimdi… Ben onlar gibi değilim. Ben cesurum. Kendimi çok seviyorum.
Ceyda haber verdi, iki ay sonra mahkemeye çıkacaktık. Kendimi tahliye olmuş bir mahkum gibi hissediyordum. İki ay sonra beraat edecektim. Hem iki ay dediğin nedir ki; göz açıp kapayıncaya kadar geçer.

Günler birbirini kovalıyor ben özgürlüğümü doyasıya yaşıyordum. Yüzümde gülümseme hiç eksik olmuyordu.
Bir gün işyerinden bir arkadaş sanki büyük bir sırrı ifşa eder gibi;

– Biliyor musun, dün gece Sedat’ı gördüm. Bir restoranda… Yanında da Alev vardı. Hani sen de tanıyorsun o kadını… Sarışın…

Umursamaz bir tavır takındım.

– Sedat beni hiç ilgilendirmiyor artık… Çünkü biz boşanıyoruz.

– Ne… Şaka mı bu… Oysa siz…

– Öyle görünüyorduk. Hani derler ya dışı seni yakar, içi beni…

– Çok üzüldüm ya… Demek ki Alev ka.. da bunu fırsat bilip senin yerini almaya çalışıyor. Zaten eskiden de Sedat’ta gözü vardı onun… Sürekli yanında görürdüm.

Bu haberin benim için bir önemi yoktu. Hatta sevinmem bile gerekirdi. En azından Sedat yalnız kalmayacaktı. En azından onu teselli eden biri vardı hayatında…

Bu haberi getiren arkadaşım sayesinde işyerindeki herkes boşanacağımı öğrenmişti. Bir araya geldiğimizde konuşulan tek konu buydu. Çoğunlukla yanlış yaptığımı söylüyorlardı. Arada bir de olsa bana hak verenler de vardı.

– En doğru kararı verdin, inan bana… Ben sana söylemiştim en başında… Sedat seni mutlu edemez demiştim. Çünkü hiç kimse seni benim kadar sevemez, benim kadar mutlu edemez. Bana bir şans tanısan…

– Bana bak, Ahmet… Sakın bir daha benimle bu tarz konuşma… Sakın bir daha Sedat’la ilgili tek bir laf etme… Yoksa bozuşuruz seninle…

Boşanma haberini duyan akbabalar yeniden etrafımı sarmıştı. İşyerinde o şen kahkahaları atamaz olmuştum. İki kişi bir araya gelse benden bahsettiklerini düşünüyor, rahatsız oluyordum. Eskiden rahatlıkla sohbet ettiğim erkek arkadaşlarla da gereksiz konuşmalardan çekiniyordum. Sanki bana farklı bir gözle bakıyorlardı. Ya da ben öyle hissediyordum. Yine de bunların başıma geleceğini biliyordum. Kolay kolay yenilmeyecektim. Birilerinin beni ezmesine asla izin vermeyecektim.

Akşam eve geldiğimde kendime makarna yaptım. Sonra da kumandayı alıp televizyon kanallarını turlamaya başladım.

Ne garip… Bir zamanlar Sedat bu hareketi yaptığında ona bağırıyordum. Şimdi de ben aynısını yapıyorum. Ama o zaman iki kişi seyrediyorduk televizyonu… Benim de onun kadar kanal tercihim olmalıydı. Şimdi ben tek başımayım, istediğimi yaparım.

Ne yapıyor acaba, şimdi.? Yemeğini yemiş olmalı, belki de televizyonun başında kanal geziniyordur benim gibi… Ha ha ha..

Yoksa o Alev cadısıyla mı beraber…?

Olabilir, nasılsa ben meydanı ona bıraktım ya, şimdi onun gözüne girmek için her şeyi yapıyordur. Utanmaz ka.… Zaten evlenmeden önce de Sedat’ın peşinde az dolanmadı. Belki de Sedat’ın günahını alıyorumdur. O beni sevdi sadece… Üstelik de henüz evliyiz. Boşanmadık ki… Boşanmamıza daha bir ay var.

Acaba gerçekten tek bir celsede boşanacak mıyız. Belki de ikinci mahkemede boşanırız, kimbilir…

Evden ayrılırken “mahkemede görüşürüz” demişti. Canım… Nasıl da sesi titriyordu. Gözlerime bakarken sevgi doluydu. Sanki “bırakma beni” diyordu.

Heyy… Kendine gel… Bırak duygusallığı… Bunu kendin istedin. Sedat evden ayrılalı neredeyse 40 gün oldu. Az kaldı, sonunda istediğin mutlu sona ulaşacaksın işte…

Bu düşünceler içerisinde çırpınıp duruyordum. Yorulmuştum artık… Bir an evvel boşansaydım da bitseydi bu işkence…

Uyumak istiyordum. Uyursam beynim de dinlenmiş olurdu belki… Yatağın bir köşesine büzüştüm. Dizlerimi karnıma doğru çektim. Böyle yatmayı seviyordum. Nasılsa birazdan Sedat bana sarılacak, tüm bedenini sırtıma yaslayacaktı. Hatta beni saran kolları uyuşuncaya kadar devam edecekti bu şekilde sarılmaya…

Uykum gelmiyordu. Pikeyi başımın üzerine çekip hıçkırıklarla ağlamaya başladım.

Sabah kalktığımda her yerim ağrıyordu sanki… Yüzüme ağır bir makyaj yapıp iş yerine gittim. Öğleye doğru Sedat’ı aradım.

Önceki sayfa 1 2 3 4 5Sonraki sayfa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu