Kıymetli Yazarımızdan Güzel Bir Hikaye; “Geçmişin Korku İzleri”
On dört yaşlarımda idim bir gece uyurken aniden gözlerimi açtığım da siyah uzun saçlı bir şeyin üzerime doğru geldiğini görüyordum. Korkudan öleceğimi düşünsem de ne bağırabiliyor ne de hareket edebiliyordum. Bana saatler gibi gelen bu işkence bittiğindeyse, dakikalarca kendime gelemiyordum. Her gece uyuduğumda odamın duvar dibinde oturduğunu hissediyor, kan ter içerisinde uyanıyor ve tam kabusmuş diyerek rahatlayacakken, aynı yerden bana bakıyordu. Gözlerimi kapayıp dilim döndüğünce dua ettiğimdeyse, nihayet yok oluyordu. Simsiyah bir gölge olarak tanımlasam da onu tarif etmek imkansız. Aylarca peşimi bırakmayan tuhaf varlık, bana hayatımın en kötü günlerini yaşattı.
Bir gün annemin evde olduğunu biliyordum. Bilmediğim şeyse yolun karşısında gördüğüm anneme tıpatıp benzeyen kadının bana aşağıya gel gibi işaret edip mutfağa çağırmıştı. Beni çağırdığında odamda dinleniyordum ve sesi duyduğumda mutfağa annemin yanına gitmek için merdivenlerden aşağıya indim. Tam aşağıya inmişken merdivenin altındaki dolap açıldı ve bir el beni içeri çekti. Bu annemdi bana korkuyla fısıldayarak; “sakın mutfağa gitme, onu ben de duydum” dedi. Bir müddet sonra sesler kesilmişti akşam yemeğini yedikten sonra yatmıştık.
Gece 03.00’te bir ürpertiyle gözlerimi açtım. Su içmek için mutfağa giderken, annemin birisiyle konuştuğunu duydum. Korkuyla odasına girip ışığı açtığımda, ağlamaya başladı ve onu neden uyandırdığımı sordu. Ama ben onu gördüğümde zaten uyanıktı ve camın önünde dikiliyordu. Annemi tekrar yatağına yatırdıktan sonra salona geçmiştim orda kanepede uyuya kalmışım, zemin katta oturuyorduk. Birinin cama tıklamasıyla uyandım. Yan evdeki komşumuzun oğlunun yine partiden geç döndüğünü düşünerek camı açmak için ayağa kalktım. Ancak elimi uzattığımda yine cama tıklandığını duydum ve o an tıklamanın pencereden değil tam arkamdaki aynadan geldiğini anladım hızla arkamı döndüğümde benim aynadaki yansımamın kocaman kahkahalarla bana güldüğünü gördüm müthiş bir şoka girmiş elime geçirdiğim sert bir cisimle aynayı binlerce parçaya bölmüştüm.
Aradan yıllar geçmişti, iki arkadaş, birlikte kamp yapmak için yola çıkmıştık. Fakat karanlık çökmeden kısa süre önce motosikletimiz bozuldu. Yardım aramak için etrafa bakınsak da orman yolundan kimsenin geçmeyeceğini biliyorduk. Bir müddet yürüdük, ağaçların arkasında bir ev olduğunu gördük ve evin kapısını çalarak kimsenin olup olmadığını öğrenmeye çalıştık ama etrafta ne bir ses, ne de bir hayat belirtisi vardı. Arka kapıdan eve girdik zaten karanlıktan pek bir şey de görememiştik. bayağı yorulmuştuk ve orada uyumaya karar verdik yanımızda getirdiğimiz uyku tulumlarının içine girmiştik, gözlerimiz karanlığa alıştığında duvarlarda asılı tuhaf tablolar seçilebiliyordu bir süre uyuyamamıştık. Çünkü hepsi garip şekilde bize bakıyor gibiydi, ayrıca görünüşleri de epey korkunçtu. Tablolara baka baka uyuyakalmıştık.
Birkaç saat sonra uykumuzda aniden uyandık yada uyandırıldık isimlerimiz söylenmişti tarif edemediğimiz varlıklar, yattığımız yerde başımızın ucunda oturmuş bize bakıyorlardı. İkimizde korkumuzdan dona kalmış titreye titreye onlara bakıyorduk. Sonunda sabah olmuş gün ağarmıştı onlarda kaybolmuştu. Uyku tulumumuzdan kalktıktan kısa süre sonra etrafa dehşetle baktık. Duvarlarda gece bizi rahatsız eden tablolar, aslın da tablo değillerdi. Orada sadece tahtadan duvarların eğri büğrü görünüşleri vardı.
Anlattıklarımın üzerinden yaklaşık 28 yıl geçmişti. O günleri sadece adrenali çok yüksek ve muazzam bir dönem olarak hatıralarıma kaydetmiştim.
Ahmet Turan YÜCEKAYA