Dehşet ÖyküleriKorku Hikayeleri

Dehşet Hikayeleri; “STALEY FLEMİNG’İN HALÜSİNASYONU”

Dehşet Hikayeleri

Dehşet Hikayeleri; “STALEY FLEMİNG’İN HALÜSİNASYONU”

Konuşan iki adamdan biri doktordu.

“Size çağırttım doktor,” dedi diğeri, “ama bana yardım edebileceğinizi sanmam. Belki bana bir psikopati uzmanı önerebilirsiniz. Korkarım biraz kafayı yedim.”

“İyi görünüyorsun,” dedi doktor.

“Buna siz karar vereceksiniz: halüsinasyonlar görüyorum. Her gece uyanıp yatak odamda beni dikkatlice süzen, ön ayakları beyaz, büyük, siyah bir Newfoundland köpeği görüyorum.”

“Uyandığınızı söylüyorsunuz: emin misiniz? Halüsinasyonlar bazen rüyalardan ibarettir.”

“Uyandığım kesin, emin olabilirsiniz. Bazen uzun bir süre kıpırdamaksızın duruyor, köpeğe, bana baktığı kadar ciddi bakışlarla bakıyorum ve ışığı hep yanık bırakıyorum. Artık dayanamayacak hale gelince de yataktan kalkıyorum ve orada hiçbir şey olmuyor!”

“İlginç, peki hayvanın yüz ifadesi nasıl?”

“Bana uğursuz geliyor. Elbette sanat yapııtları haricinde, dinlenen bir hayvanın surat ifadesinin hep aynı olduğunu bilirim. Ama bu gerçek bir hayvan değil. Newfoundland kö­pekleri çok uysal görünüşlüdürler, bilirsiniz; bu hayvanın sorunu he acaba?”

“Teşhisimin bir yararı olamaz sahiden: Köpeği tedavi edemeyeceğime göre.”

Doktor, kendi şakasına güldü, ama bir yandan da göz ucuyla hastasını dikkatle izliyordu. Hemen ardından da şöyle dedi: “Fleming, hayvana ilişkin tarifin, merhum Atwell Barton’un köpeğine uyuyor.”

Fleming sandalyesinden fırlayacak gibi oldu, ama sonra yapmacık bir çabayla kayıtsız görünmeye çalıştı. “Barton’u hatırlıyorum,”

dedi, “sanıyorum, yani söylenenlere göre, ölümüyle ilgili şüpheli bir şeyler yok muydu?”

Doktor, gözlerini, hastasının gözlerine dikerek konuştu: “Eski düşmanın Atwell Barton’un cesedi üç yıl önce ikinizin evlerinin arasında bir yerde bulunmuştu. Bıçaklanarak öldürülmüştü. Hiçbir tutuklama olmadıydı; ortada ipucu yoktu. Bazılarımızın ‘teorileri’ vardı sadece. En azından benim teorilerim vardı. Senin de var mıydı?”

“Benim mi? Rica ederim, benim ne gibi bir bilgim olabilir? Olaydan hemen sonra uzun bir süre için Avrupa’ya gittiğimi hatırlarsınız. Dönüşümden beri geçen birkaç haftada bir ‘teori’ kurmuş olmamı bekleyemezsiniz herhalde. Aslına bakarsanız kafa bile yormadım. Köpeğine ne olmuş?”

“Cesedi ilk bulan o oldu. Mezarının başında açlıktan öldü.”

Rastlantıların altında yatan amansız kanunu bilemeyiz. Staley Fleming de bilmiyordu: yoksa akşam rüzgârı, uzaklardaki bir köpeğin uzun feryatlarla dolu ulumasını pencereden içeri soktuğunda ayağa fırlardı herhalde. Doktorunki gibi sabit bakışlarla odada birkaç kere dolandıktan sonra beklenmedik bir kabalıkla neredeyse bağırarak karşılık verdi: “Bütün bunların benim sorunumla ne ilgisi var Dr. Halderman? Buraya ne için çağrıldığınızı unutuyorsunuz.”

Doktor kalkıp elini hastasmın kolunun üstüne koydu ve nazikçe dedi ki: “Kusuruma bakmayın. Rahatsızlığınızı teşhis etmek için oturup düşünmem gerekir; belki yarın. Lütfen yatağınıza gidin ve kapınızı açık bırakın; geceyi burada kitaplarınızla geçireceğim. Yataktan kalkmadan beni çağırabilmeniz mümkün mü?”

“Evet, elektrikli bir zil var.”

“İyi. Eğer herhangi bir şey sizi rahatsız ederse yataktan kalkmadan zili çalın. İyi geceler.”

“Nasıl Tanrı’nın buyruğu doğrultusunda bütün bedenlerin bir ruhu ve dolayısıyla da ruhani güçleri varsa, hortlaklarla hayaletlerin gerçekleştirdikleri sayısız vahşet eyleminden de anlaşılabileceği gibi, ruhların da bedenden çıkıp aynı bir varlık olarak yaşamlarını sürdürürlerken bile sahip oldukları bedensel güçleri vardır. Ve bedenlerinden çıkıp, yaşamlarını başka bir varlık olarak sürdürenlerin de sadece insanlar olmadığı söylenir; hayvanların da benzer şeytani davranışları olur ve…”

Okuması, evin, sanki ağır bir şeyin yere düşmüşçesine sarsılmasıyla kesintiye uğra­mıştı. Kitabı elinden atıp hızla odadan çıkarak Fleming’in yatak odasına çıkan merdivenleri tırmandı. Kapıyı açmayı denedi, ama kapı, talimatlarına rağmen kilitliydi. Ama öyle bir omuzladı ki kapı açılıverdi. Fleming, dağınık yatağının yanında yerde gece kıyafetleri içinde son nefesini veriyordu.

Hekim, ölmek üzere olan adamın kafasını yerden kaldırıp boğazındaki yarayı inceledi. Bunun bir intihar olduğunu sanarak, “Bunu düşünmeliydim,” dedi.

Ama adam öldüğünde yapılan inceleme, bir hayvanın pençelerine ait olduğu şüphe götürmeyen yara izlerinin, şahdamarının derinlerine kadar indiğini ortaya çıkardı. Ama ortalarda hayvan falan yoktu.

AMBROSE BIERCE – İMKANSIZ ÖYKÜLER

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu