Dehşet ÖyküleriKorku Hikayeleri

ALFRED HITCHCOCK’UN KORKU HİKAYELERİNDEN “ÇATIDAKİ SES”

Etrafa baktım, yerde yarı yarıya boşalmış bir zehir şişesi buldum.

Hunter’e yaklaşarak elini tuttum. Buz gibiydi eli.

– Oh Hunter! Zavallı dostum, neden bunu yaptın? diye inledim.

Yatak ucunda yerde duran Şaki zıp zıp sıçramaya başladı. «Sus Şaki» diye mırıldandım.

Şaki sıçrıyor, konuşur gibi bir şeyler söylenmeye çalışıyordu. Ona yeniden «Sus» diye bağırdım. Yukarı kattaki gürültü aynı düzen ve inatla kulaklarımı tırmalıyordu. Nabzımda ona eşit bir hızla vuruyordu.

Odanın bir köşesine konan Hunter’in golf takımı çantası gözüme ilişti. Hemen hemen hiç düşünmeden, neden yaptığımın farkında olmadan golf sopalarından birini kavradım. Sonrada odadan dışarı çıktım.

Üçüncü kat merdivenlerini çıkarken Şaki peşimden geliyordu.

Artık gürültünün nereden aksettiğine emindim. Tavan arası kapısı önüne varınca ayaklarıma bir şey takıldı. Baktım, bu uzun bir elbiseydi. Hunter’in karısının üstünde sık sık gördüğüm bol elbiselerden biri… yanında da bir çift çorap ve terlikler vardı.

Gürültü daha belirliydi artık. Boğuklaşmış bir takırtı, ağır bir yüke güçlükle tahammül eden bir tahta direk gıcırtısıydı bu…

Elimdeki sopayı daha kuvvetle sıkarak ilerledim. Tavan arası hemen hemen kapkaranlıktı. Gözlerimi kırpıştırarak ve karanlığa alıştırarak etrafıma bakıyordum. Şaki gevezelik etmeye başladı ve başka bir sesin ona cevap verdiğini işittim. Başımı kaldırınca tavan kirişlerine baş aşağı asılan ve sallanan bir gölge fark ettim. Ve, anladım…

Size Hunter’in karısının ayakları ile nasıl kirişe sarıldığını ve ritmik bir şekilde sallanarak kirişi nasıl çatırdattığını anlatmayacağım. Çünkü belki de sözlerime inanmayacaksınız.

Yalnız size şunu söyleyebilirim ki baş aşağı sallanıyordu, bacakları ve vücudu uzun tüylerle kaplıydı, maymun gibi Şaki ile gevezelik ediyordu. Kıpırdamadan uzun bir süre orada durdum ve baktım. Zira tavan arası iyice karanlıktı.

Şaşkınlığımdan şimşek gibi bir dehşetin içime dolması ile kurtuldum. Kadın
bir çocuk doğurmak üzereydi…

Yumruğum tutmakta olduğum sopa üzerinde daha büyük bir kuvvetle sıkıldı.

Tavan arasından inerek Hunter’in banyo dairesine girdim. Dolapta duran traş takımını aldım. Bir elimde yanar bir mum, diğerinde traş takımı yeniden merdivenlerden çıktım

Çok sonra, işimi bitirmiş mahzene iniyordum. Dikkatle ilerliyordum. Zira etraf çok karanlıktı. Üstelik, ellerim öylesine doluydu ki, duvarlara bile tutunmadan inmek zorundaydım.

Burada hava öylesine ılıktı ki, kazan altındaki ateşin hala sönmediğini anladım. Onu az bir emekle canlandırdım.

Ameliyatım çok dikkatli davranmama rağmen fazla uzun sürmedi. Hunter’in sırrını saklamaya ahdetmiştim. Bu aht bana kuvvet ve beceriklilik veriyordu.

Bir ucubeyi yaşatmaya ne lüzum vardı?…

Bu, hem topluma zarar, hem de zavallı Hunter’in hatırasına bir hakaret değil miydi?

Öldürdüğüm tüylü kadının karnından aldığım çocuk, daha doğrusu yavru, küçük bir şaki maymunu idi!

Onu da ilâçla öldürdükten sonra ateşte yaktım. Alevler kuvvetlendi.

Nihayet “bodrum kapağını yeniden kaldırdım ve yukarı kata çıktım. Hunter’ın traş takımını aldığım yere bıraktım. Tavan arasında yerlere akan kan lekelerini ve kıl kırpıntılarını sildim, topladım.

Sonra, polise telefon ettim.

Polis araştırmalara başladı. Kafasına golf sopası vurularak öldürülen Hunter’in karısının cesedi tavan arasında bulundu.

Hunter’in karısını tavan arasına sürükleyerek orada öldürdüğüne, sonrada odasına inerek zehir içip intihar ettiği kararına vardılar.

Polis bu cinayet ve intihara sebep neyin olacağını arıyor, bir şey bulamıyordu. Bir dostları Hunter’lerin son derece mutlu bir çift olduklarını açıklayarak işi büsbütün karıştırdı.

İlk önce akla derhal bir çılgınlık gelerek Hunter’in beyninin otopsisini yaptılar. Yine kesin bir şey elde edemediler.,

Bir cinayeti izleyen intiharlar polis için sahibi meçhul ölüler kadar sıkıcı bir olay teşkil etmezler.

Ölen ölmüş, katilde kendi cezasını kendisi vermiş bulunduğundan yapılan tahkikat fazla derin değildir.

Hunter’in oda kapısı önünde boğulmuş bulunan şakinin cesedine ise kimse aldırmadı.

Sonra, araştırma sonucu indikleri mahzende kazan altındaki ateşi bir cehennem ateşi harıyla yanar bulunca daha da büyük bir hayrete kapıldılar.

Bir kaç polis bu esrarengiz evde kısa bir araştırmada bulundu.

Kazan altındaki ateş söndüğünde, küller arasında neye ait olduğu belli olmayan kömür haline gelmiş küçük bir hayvan iskeleti bulundu.

Ve nihayet, iyice incelenen madam Hunter’in cesedinde ise, bel kemiğine yakın bir yerde ustalıkla kesilmiş bir çizgi gördüler. Ama bunun neden ve kim tarafından yapıldığı hiç bir zaman öğrenilemedi.

Arkadaşım birden bire ayağa kalktı.

– Zannedersem fazla içtim, diye mırıldandı.

Şapkasını başına geçirdi ve sallanarak odadan çıktı….

Çok sonraları, onun kusursuz bir yalancı olduğu düşüncesine kapıldım.

Siz ne dersiniz?

Acaba anlattıkları yalan mı, yoksa doğru muydu?… Bana biraz yalan gibi gözüküyor!

 

ALFRED HITCHCOCK

 

Önceki sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu