Dehşet ÖyküleriKorku Hikayeleri

ALFRED HITCHCOCK’UN KORKU HİKAYELERİNDEN “ÇATIDAKİ SES”

<!–nextpage–>elleriyle yüzünü okşuyordu. Tilki burnuna benzeyen burnunu uzatıp pırıl pırıl parlayan gözleri ile insana öyle bir bakışı vardı ki, size sorular sorar ve anlatılanları düşünmeye çalışırdı sanki…

Bütün bu seneler süresinde Hunter bir tek kızla dahi dolaşmış değildi.

Sonra, seneler yine bizi birbirimizden ayırdı. Ben başka şehre gittim. Bir gün Hunter’den aldığım bir mektupta Filadelfia’ya gelip nişanlısı ile tanışmamı istediğini okuyunca ne kadar çok hayret ettiğimi tabiî tahmin edersiniz. (O sıralarda Bellevue’de tıp tahsilimin son senesini tamamlıyordum.)

Mektubunda kızı tarif etmeye çalışıyordu ama, karma karışık yazıları ve biri birini tutmayan sözleri arasında, kızın sadece Georgie’den geldiğini ve ona delice aşık olduğunu anlayabildim.

Zaten bütün kadın düşmanları böyledir. Ona bir kadın düşmanı demekle belki haksızlık ediyorum ama bütün delikanlılık süresinde hiç bir kadına bakmayana başka ne denebilir ki?

Evet, kadın düşmanları, bir gün bir kadının pençeleri altına kazara düşüverecek olurlarsa ona deli gibi aşık olurlar.

Filadelfia’ya mektubu alır almaz gidememiştim. Derslerim vardı, işlerim vardı. Bunları bir düzene koyup yola çıkmanın imkânını bulduğum zaman biraz endişeliydim. Hunter nişanlanalı epey olmuştu ve bu zaman süresinde kulağıma bazı dedikodular ulaşmıştı.

Bu gibi şeyler bazen zihne takılır. Size bazı şeyler anlatıldığı zaman güler geçersiniz. Sözlerin bir kulağınızdan girip diğer kulağınızdan çıktığını sanırsınız. Hatta size onları anlatanı bile unutursunuz. Ama onlar bir iz bırakmıştır.

Bunlar kötü laflardı. Aslındaysa kendisine söz söyletmeyecek kadar temiz görünüşlü, asil tavırlı bir kızdı. Güneyin en eski ailelerinden birine mensup soyu vardı. Ailesinin orijini efsanelerle, savaşlarda gösterdikleri kahramanlıklardan ötürü iyi şeylerle süslenmişti.

Georgie’de muazzam arazilerinin olduğu, fakat oraları ekip biçemediklerini
söylüyorlardı, «Siyah»lardan kimseyi çalıştırmazlarmış. Ve bütün hizmetçileri Finnois’larmış.

Hiç konuşmayan bu sessiz ırka herkes büyücüler ırkı derdi. Sonra yine, genç kızın ağabeysi içinde ayrı bir dedikodu sürüp gitmekteydi.

Büyük bir matematikçi ve eşsiz bir satranç oyuncusu olan bu delikanlı birdenbire ortadan kaybolmuştu. Geniş evlerinin ayrı bir bölümünde sadece kütüphanede, yaşadığı, hiç dışarı çıkmadığı söylentileri vardı.

Ara sıra geceleri, dolaşmaya çıkarmış bu delikanlı, işte o zaman komşular işittikleri gürültülerle pencerelere koştuklarında atlar içinde zıplayan delikanlının Finnois hizmetçiler tarafından yakalanmaya çalışıldığını görürlermiş.

Finnois’ların ellerinde ipler ve lambalar olduğundan ortalık aydınlıklar içindeymiş. Atlar arasında çırılçıplak dolaşan delikanlının kolları öylesine uzunmuş ki, yerlere, ayaklarına değecek bir nisbetsizlikteymiş. Bu uzun kolların ucunduysa, el yerine, insan kafası büyüklüğünde gülleler asılıymış.
Bunlar şüphesiz ki dedikoducu insanlar tarafından uydurulan mübalağalı ve garip sözlerdi ama Filadelfia yolunda ilerlerken her şeye rağmen içimde tuhaf bir endişe vardı.

Nasıl bir kızla tanıştırılacağımı düşündükçe, kendine göre bir anormalliği ve acayipliği olacağı muhakkaktır diyordum. Sinirime dokunan pek çok şeylerin onda olması ihtimali vardı.

Ama kızla karşı karşıya geldiğimiz zaman, suratıma bir tokat yemiş gibi sarsıldım. O tahayyül ettiğim gibi ne anormal, ne de acayipti…

Aksine, kusursuzdu. Yalnız, nasıl söyleyeyim bilmem, tehlikeli bir madde ile
yan yana olduğum hissine kapılmaktan kendimi alamadım.

Bu öyle bir tehlikeydi ki, güzelliği ile bir erkeğe meydan okuyanın tehlikesi,
onu bir esir haline sokabilecek kadar kendi kendinin hâkimi eşsiz bir yaratığa tutulmanın tehlikesiydi.

Ona ürpererek dehşetle baktım. Ve içimden ilk mırıldandığım sözler neydi biliyor musunuz: « Tanrım beni Hunter’e karşı alçakça bir davranışta bulunmaktan koru!»

***

Uzun boylu, ince esmer, pürüzsüz tenli, cazibeli bir kızdı. Boyunun uzun olmasına rağmen ufak tefek kadınların milyonluğuna sahipti. İri simsiyah gözleri derin düşünceli bir anlama sahipti ama, bu düşünceleri okumanın imkanı yok gibiydi. Güzel yüzünü çevreleyen gür dalgalı siyah saçları bir şelale gibi omuzlarına dökülüyordu.

Belki de onun her yerinin güzelliğini ilk karşılaşmamızda görememiştim. Bu imkansız bir şeydi. İlk karşılaştığımızda düşmüş olduğum his şuydu ki, bütün benliğimin iliklerine kadar şiddetli bir spazmla sarsılıp beni şaşkına çevirmesiydi. Bu kızda insanı etkisi altına alan kuvvet dış güzelliği değildi sadece:

Kişiliğinde garip bir kudret saklıydı. Ona belki de bir ruh güzelliği diyebilirsiniz ama bu kelimeyi henüz tam anlamıyla kullanamıyordum. Çünkü emin değildim. Bir değişikliğe sahipti kız ama neye, anlamıyordum.

Evet, işte zavallı Hunter’in nişanlısı garip ruhlu bir kızdı. Değişik bir kızdı. Ve bu değişiklik beni cezbetmekle beraber buz gibi bir korkuyla da dolduruyordu. Zira onun ruhu ile vücudu arasında bir ahenk yoktu…

Birbirine tamamı ile zıt iki kutup gibiydiler. Bu da tehlikelerin en büyüğüdür sanırım. Çünkü insanları şaşırtarak yanlış hareketler yapmaya sürüklerler.

Belki de söylemek istediklerimi pekiyi anlatamıyorum. Size başka bir misal
daha vereyim.

Mesela, bazı cins hayvanlar vardır, has kan köpekler gibi. Çok kıymetli ve güzeldirler… Pırıl pırıl tüyleri, parlak bakışları ve canlı hareketleri ile etraflarında hoş bir hava ve hayranlık yaratırlar. Hayvan yarattığı etkiyi bilir.

Bu anlayış ve cazibe çoğu insanlarda yoktur. Oysaki biri hayvan, diğeri insandır.

Bununla beraber, hayvan ruhu insan ruhuna benzemez, Hayvan ne kadar asil olursa olsun, yine de eksiktir.

İşte, ihtiraslı kalın dudaklara sahip bu nişanlı karşısında ben cins bir hayvanla  karşı karşıyaymışım hissine kapıldım.

Uzattığım eli hararetle sıktı. Bana dikkatle bakarak:

– Nasılsınız? diye hatırımı sordu.

Önceki sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10Sonraki sayfa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu