Hikaye Oku – Arca ‘Mendilin İzinden’ 3. Bölüm
Hikaye Oku: Mergen Doğanay müthiş bir kararlılık içinde gitmekteydi. Sırma Deresini geçeli bir hayli olmuştu. Yağız Tepesine vardığında artık ovaları görünmüyordu. Az biraz gittikten sonra yerdeki bez parçası dikkatini çekmiş olacaktı ki birden bire durdu ve atından inerek ona doğru yürümeye başladı. Bu sadece bir bez parçası değildi…
Üzerinde `E` ve `G` harflerinin işlendiği ipek bir mendildi ve bu mendil Erkin Giray`a aitti… Hikaye Oku
Bu mendilin buraya rastgele düşmüş olması ihtimal bile değildi. Ovadaki her sülalenin erkeklerinde vardı bu mendilden. Bu bir gelenekti onlar için. Soyu yürütecek her delikanlıya böyle bir mendil işlenirdi. Ve değil kaybetmek düşürmek bile olanaksızdı bunları. Belli ki Giray kasıtlı şekilde bırakmıştı mendilini. Kendisine dair bir haber, bir iz belli etmek içindi bu davranışı. Mergen mendili eline aldığında tuhaf bir hiss kaplamıştı tüm benliğini. Mendili temizleyip göğsünde sakladıktan sonra Öktem`in sırtına atlayarak atın dizginlerini eline aldı ve durmaksızın, dinmeksizin gitmeye başladı. Saylan`ların ovasına iki fersah kala duraksadı ve atından indi Mergen. Bu ova Ortun Pusat adında güçlü ama bir o kadar da çıkarcı, ahlaksız olan Saylan`a aitti.
Tunalarla Saylanlar her zaman çelişkide yaşamışlardı. Bilhassa da göç esnalarında hep bir çatışma yaşanırdı aralarında. Son kış göçündeki çatışmada Pusat`ın kardeşi İnay Büge hafif de olsa yaralanmıştı. Büge Mergen`in melhemi sayesinde kurtulmuştu fakat kendisinin Giray tarafından arkadan vurulduğunu zannederek ona kin bilenmişti. Bir an içinde geçmişi hatırladığında bile soğuk bir ter kaplamıştı Mergen`in alnını ve avuçlarını. Başka bir semte de gidebilirdi fakat Mergen ısrarla Saylanların ovasına varmak istiyordu. Onu buraya neyin çektiğini hiç bir şekilde anlayamazken kendini yine Öktem`inin sırtında, dizginlerini ise elinde bulmuştu. Artık çok yaklaşmıştı ovaya ve bir kaç Berid kalmıştı sadece. Saçlarını toplamış ve yüzünü kapayarak gece olmasını bekliyordu şimdi. Sessizce sızmalıydı ovaya ve hiçbir şekilde farkedilmemeliydi. Günlerin yorgunluğu üzerine çökse bile düşünceleri Arca ve Giray`a takılı kalmıştı. Üç gün geçmişti kendisinin ovadan ayrılmasından ve artık Arca`nın da tedavisinin başlamasından neredeyse bir hafta geçiyordu. Her hangi bir ilerlemenin olup olmaması düşüncelerine hakim kesilmişti şimdi. Nihayet hava kararmış ve hareket zamanı da gelmişti. Son derece dikkatli olması gerekiyordu bu ovayı geçerken.
Aksi taktirde olacakları düşünmek bile istemezken ovanın bakliyat kuyuları yönünde bir çadırın kurulu olduğunu farketti.
Kuyulara yakın bölgede çadır kurulması görünmüş şey değildi. Hem de bu çadır diğerlerinden hem çok farklıydı hem de çok uzaktı. Biraz daha yaklaştığında çadırın önünde iki kişinin beklediğini gördü. “Gecenin köründe izbe bir çadırın önünde niye beklerdiki insan.” Diye düşünürken iyice yaklaştığını farketti. Attan inmesi gerekiyordu ve olabildiyince de sessiz olmalıydı. Öktemi bir kaç hat uzağa bıraktıktan sonra çadırın arkasından dolaştı ve nefesliğine doğru tırmandı. İçeride çok zayıf bir ışık parlıyordu. Herhangi bir eşya ya da canlı yoktu ya da gözükmüyordu. “Peki ya neden iki adam boş bir çadırı muhafaza etsin ki?!” Diye düşünerek aşağı indiği sırada zayıf çıkan bir sesin ~”Arca`m”~ diye fısıldadığını duyar gibi oldu. Önce ihtimal vermese de içini kemiren kuşkuya yenik düşerek yeniden tırmanmaya başladı. Ve nefesliyi kameltisiyle keserek dikkatlice bakmaya başladı. O kadar karanlıktı ki gözleri acımıştı fakat yılmadan beklemeye başlamıştı Mergen. Artık gözleri alışıyordu bu karanlığa ve az önce ona zayıf pırıltı gibi gelen ışık şimdi yol gösteren bir asaya dönüşüyordu. Yeniden aynı fısıltıyı duymuştu ve yeniden…
Artık emindi sesin çadırın içinden geldiğine. Son kez dikkatlice baktığında yerde soluna dönük uzanmış birisinin olduğunu farketti.
Yüzünü göremediği bu adamdı fısıltının sahibi. Her kim olursa olsun yardıma ihtiyacı olduğu kesindi. Düşman bile olsa Mergen kimseyi o şekilde bırakarak arkasını dönüp gidemezdi. Tunalara yakışmazdı bu davranış, Doğanay`a yakışmazdı. Kameltisini kullanarak deliği biraz daha genişleterek çadıra inmeyi başarmıştı Mergen. Parmak uçlarında yürüyerek yüzünü hala göremediği adama doğru ilerlemeye başladı. Eğilerek dikkatlice yaklaştı ve nefes alıp almadığını kontrol etti. Zayıf da olsa nefes alıyordu yerdeki adam. Mergen iradesini toplayarak adamı dikkatli ve incitmeyecek bir biçimde kendine doğru çevirmeye başladı. Saçları yüzünü tutmuş olan adam genç bir delikanlıydı. Mergen hafif dokunuşlarla gencin yüzündeki saçlarını yüzünden çektiği esnada yüreğine bir sancı saplandı sanki. Kucağında yaralı ve zayıf nefesiyle yatan genç peşinden ovalara düştüğü Tunaların son Batu`su (Bahadırı) Erkin Giraydı…
Yazar: Qayıbova Aytac
Hikaye, öykü, hikaye oku, hikayeler, hikaye okuma, hikaye sitesi, kahramanlık hikayeleri, Türk hikayeleri, Qayıbova Aytac hikayeleri, Qayıbova Aytac, Arca, Hikaye örneği,