Dehşet Öyküsü “ILIK BİR SONBAHAR GECESİ” 4. Bölüm
“Soğuk Bodrum Katında Saatler” 2. Kısım
Dehşet Öyküsü, Korkudan bütün bedenim zangır zangır titriyordu, kaslarıma hakim olamıyordum. Sanki bedenimin kontrolü bende değildi, bir şeyler yapmam gerekiyordu ama ne hareket edecek halim vardı ne de şansım, bileklerimdeki zincirler buna izin vermiyordu. Lanet olsun, pes edip burada ölmeyi bekleyemezdim. Bileklerimdeki zincirleri tekrar zorladım ama sinir bozucu sesten başka elime bir şey geçmedi. Manyak, zincirleri duvarlara nasıl sabitlediyse gram hareket ettirememiştim. Zaman ilerledikçe korkum daha da şiddetleniyor ve içime sığmıyordu, bağırıyor ve tepiniyordum. Bunların işe yaramayacağını bilsem de elimden bunlardan başka bir şey gelmiyordu. Ne acı! Dehşet Öyküsü
Adam yavaşça gözlerini açıp başını masadan kaldırdı ve saatine baktı. Neredeyse sabah olmak üzereydi, lanet olsun diye geçirdi içinden. Oyuncağının uyunmasını beklerken içtiği alkolün etkisiyle kendinden geçip sızmıştı, kız çoktan uyanmış olmalıydı. Değerli oyuncağını beklettiği için kendisine kızgındı ama yapacak bir şeyi yoktu. Önemli olan şuan genç kızın kanlı canlı bir şekilde onu aşağıda beklemesiydi. Ayağa kalktı ve odasına yöneldi, pis kıyafetlerle oyuncağının karşısına çıkmak istemezdi. Dolabındaki siyah kumaş pantolonu ve siyah gömleği hızlıca askıdan alıp giyindi. Gömleğinin yakasını açık bıraktı ve kollarını da düğmelemeyip dirseklerine kadar sıvadı, bu durum ona karizmatik bir hava katıyordu. Kendisi de bunun farkındaydı, onun için dış görünüş her zaman önemliydi. Çünkü aptal insanlar dış görünüşe göre insanları yargılarlardı ve o da bu durumu kendi çıkarına göre kullanıyordu. Bu durumun onun işine yaradığını çok rahat söyleyebilirdi. Daha fazla zaman kaybetmeden odadan çıktı ve solunda kalan merdivenlerden inmeye başladı. Attığı her adım yankılanıyordu, bu durum ona ayrı bir zevk veriyor ve özgüvenini yükseltiyordu. Genç kız için ise bu yankılar efendisinin ve ölümünün habercisiydi ne yazık ki. Adam merdivenin sonuna geldiğinde durdu ve gözlerini genç kızın ürkek gözlerine dikti. Bu bakışma sanki aslanla ceylanın göz göze gelmesiydi ve ölümcüldü. Her ikisi de bu durumun farkındaydı, ne yazık ki biri kalbi deli gibi atan ürkek bir avdı diğeri ise acımasız bir avcıydı ve yolun sonuna gelmişlerdi. Adam kalan son basamağı da inip genç kızın tam karşısına dikildi; bu sırada genç kız bağırmak, çırpınmak istiyordu ama vücudu kaskatı kesilmişti. Hiçbir şey yapamıyordu, ağlamak istiyordu ama gözünden yaş gelmiyordu, o da gözleriyle adama yalvarmaya başladı. Adam ise bu durumdan deli gibi zevk alıyordu, onun hayatı kendisinin elindeydi ve kendisini tanrı gibi hissediyordu. O ne isterse o olacaktı !
Bir kaç adımla aralarındaki mesafeyi kapattı ve genç kıza doğru eğildi. Onu baştan aşağıya süzdü ve ellerini genç kızın saçlarında usulca gezdirmeye başladı; bu hissi seviyordu, ona annesini hatırlatıyordu. Annesinin kokusunu umarcasına genç kızın saçlarını kokladı ama o koku yoktu. Lanet olsun diye geçirdi içinden, dün onun kokusuyla dopdoluyken bu genç kız şimdi tozdan başka bir şey kokmuyordu. Ellerini hızlıca kızın saçından çekip kızın üstüne sildi, tozdan nefret ederdi! Genç kızın yüzüne sert bir tokat attı ve kızın gözlerinin içine baktı. Genç kızın ilk başta şaşkınlıktan gözleri büyümüş sonra ise acının etkisiyle birlikte gözünden yaşlar dökülmeye başlamıştı. Sonunda genç kızın bir tepki vermesi adamın hoşuna gitmişti, put gibi durması can sıkıcıydı. Oyun daha yeni başlıyordu ve o ne zaman isterse o zaman bitecekti !
Genç kız şok içindeydi, daha düne kadar normal bir hayat yaşarken şimdi manyağın biri tarafından bodrum benzeri yerde tutuluyor ve ölümünü bekliyordu. Hayat çok acımasız ve bencildi. Her yeri acıyor ve sızlıyordu, tokatta bunların cabasıydı; gerçi bunların daha başlangıç olduğunun farkındaydı. Tokatın etkisiyle yana savrulan başını dikleştirdi, gözlerini adamın gözlerine dikti ve bağırarak kimsin sen diye sordu.
-Kimsin sen !
Bu soru karşısında adam ilk başta şaşırmış gibi dudaklarını araladı, sonra ise kocaman sırıttı.
– Bu soruyu cevapladığımı hatırlıyorum ama tekrar duymak istersen senin efendin ve ölümünüm. Bana itaat edecek ve bana tapacaksın, senin kaderini ben yazıyorum ve ben bitireceğim. Benle eğlenmeye baksan iyi edersin!
Genç kız sinirle bağırdı, bu adam kim oluyordu da ona tanrı gibi davranabiliyordu. Öfkeyle adamın yüzüne tükürdü ve konuşmaya başladı.
-Sen tanrı olmayı bırak, sen küçük bir hamam böceği dahi olamazsın. Korkağın tekisin, beni buraya zincirlemenden belli ne kadar korkak olduğun.
Adam eliyle yüzündeki tükürükleri sildi ve aniden kızın saçlarını kavrayıp kızın başını duvara çarpmaya başladı. Bu aptal kız kim olduğunu sanıyordu da onunla böyle konuşabiliyordu, sanırım daha hayatının onun elinde olduğunu fark etmemişti bu aptal kız. Kim olduğunu kızın o kalın kafasına sokacaktı, başını duvarlara vura vura.
-Ben mi korkağım ,çıkardığın şu seslere bak ! Küçük bir kedi gibisin , aptalsın .
Genç kız olayın şokuyla ve acının etkisiyle iyice sersemlemişti, dudaklarından sadece lütfen yapma diye mırıltılar dökülüyordu. Kafasına aldığı darbelerden dolayı yüzü kanlar içinde kalmıştı ve bilincini kaybetmek üzereydi. Durumun farkında olan adam bilincini kaybetmesini istemediği için genç kızın saçlarını bıraktı ve kızın dağılmış yüzünü bir sanat eseriymiş gibi hayranlıkla izlemeye başladı. Eliyle kanın izlediği yolu takip ediyor ve yolun sonuna geldiğinde ise kocaman sırıtıyordu.
– Şu an ne kadar güzel gözüktüğünün farkında olsan bana durmam için yalvarmazdın, aksine o güzel yüzünü bir an önce dağıtmam için bana yalvarırdın. Efendin ise bunu seve seve senin için yapardı!
Kızın bu cümlelere verebileceği ne bir yanıt vardı ne de buna gücü. Acıdan başka bir şey düşünemiyordu ve bu acıların daha başlangıç olduğunun farkındaydı. Ne yazık ki genç kız bunda haklıydı, her şey daha kötü olacaktı.
– Bakıyorum da sesin hiç çıkmıyor, dilini mi yuttun yoksa? Oysaki sesin az önce çok yüksek çıkıyordu, ne diyordun hamam böceği mi?
Adam kafasını sağa sola hayır dercesine sallamaya ve kahkaha atmaya başladı. Oyuncağının ne kadar dayanabileceğini merak ediyordu ve bunu keşfetmek üzereydi.
– Şimdi senle ne yapsak ? Biraz su ister misin ?
Genç kız susamıştı ama bunu söyleyemezdi, bu adamın ne yapacağı belli olmazdı. Ne susadığını söyledi ne de kafasını olumlu manada salladı.
– Ben biraz su getireceğim ister içersin ister…
Kızın susaması adamın hiç umurunda değildi, asıl amacı biraz eğlenmekti. Kızı bodrumda bırakıp su almak için yukarı çıktı, depodan iki büyük kova alıp onları suyla doldurdu ve aşağıya bodruma indirdi. Kovaları kızın tam önüne koydu.
– Biraz içmek istemez misin ha ?
Kız boş gözlerle adama baktı ve cevap vermedi, adam ise kızın bu durumundan bıkmıştı. Hiç eğlenceli değildi her hamleyi kendi yapması. Kızın boynundan tutup kızın kafasını suya soktu.
– Niye her şeyi benim yapma mı bekliyorsun ki, beni uğraştırıyorsun. Sıkıcısın, oyuna katılırsan senle çok eğleneceğiz. Bana ayak uydur!
Kızın çırpınması iyice artmaya başladığında kızın kafasını sudan çıkardı, kızın yüzündeki yaralardan ve kafasından suyla birlikte kanlar sızıyordu.
– Kendine geldin mi biraz, su çok iyiydi değil mi? Buz gibi.
Kız suyun altında neredeyse son nefesini verecekken onu son anda çıkarmıştı, kızın nefesleri düzensizdi ve öksürmekten ciğerleri acıyordu. Zorla çıkan sesiyle “Ne istersen yapacağım, lütfen daha fazla canımı yakma lütfen!“
Kız daha adamın ne istediğini anlayamamıştı, adamın istediği tek şey kızın sonsuz acı içinde olmasıydı. Sonsuz!
Her bir hücresi acıdan kavrulmalıydı, daha eğlenmeye başlamamışlardı ve çok eğleneceklerdi.
Sizden Gelenler – Hediye Nur Bulanık
hikaye, öykü, dehşet, dehşet hikayeleri, dehşet öyküleri, ölüm, korku, korku hikayeleri, korku öyküleri, cinayet, ceset, sapık, katil, ruh hastası, oyuncak,
Güzel efsane
teşekkürler **