Hikaye Oku: Tanrıların Savaşı 2. Bölüm
“Aahh, yol hiç bitmeyecek sandım. “dedi Elisa kendini koltuğun üzerine atarken. O sırada bazıları eşyalarını içeri taşıyorlardı. Arenle Dilara da kendilerine oda seçmekle meşguldü.
“Hey! Çifte kumrular ortalıkta boş boş dolaşmaktan daha önemli bir işiniz yoksa neden gidip yiyecek bir şeyler almıyorsunuz.” Barış’ın sırtından terler akıyordu tüm arabayı boşaltmaya çalışırken. Dilara alaycı bir ifadeyle “Tabii prens hazretleri, değerli ayaklarımız emrinize amade. ”
“Hadi gidelim hem biraz etrafı da keşfederiz. “ dedi Aren. Çantalarını alıp Dilara ile çıktılar.
“Daha şimdiden herşeyden uzaklaşmış ve tüm yılın yükünü atmış gibi hissediyorum bu tatil bize iyi gelecek hissediyorum”dedi Dilara yolda etrafa göz atarken. “Aa şu tarafta bir market var galiba” dedi Aren, Dilara’nın konuştuğunu dinlememişti bile. Dilaraysa tüm bunlara alışık olduğu için onu dinlememiş olmasını umursamadı bile. Alışverişleri yapıp eve döndüklerinde diğerleri her şeyi yerleştirmişti. Sonra ise hep beraber yemek yapıp yediler ve güneş çoktan batmış gökyüzü karanlığa bürünmüştü. Hepsi o kadar yorgundu ki yemek yedikten sonra konuşmaya bile mecalleri kalmadığı için gecenin karanlığına birde onların sessizliği eklenmişti. Tam o sırada Rüzgar ”Kalkın hadi, bu kadar miskinlik yeter. Tatilin bir saniyesinde bile dinlenmek yok. Bu belkide son kez bir arada olduğumuz an olabilir sonra herkes çalışmaya başka bir yere gidecek ve kuvvetle muhtemel-bilirsiniz ki böyle kültürlü gösterecek kelimeleri sadece ciddi ortamlarda yada kızları tavlarken kullanırım- uzunca bir süre görüşemeyeceğiz bu yüzden şimdi herkes kendini toparlıyor ve sahile iniyoruz” Sonrada yine lakayit haline dönüp ”Size böyle gecelerin klasiği-Akdeniz Akşamlarını söyleyeceğim” dedi gülerek.
”Rüzgaarrr” güldüler. Sessizlik bozulmuştu ve karanlık gece, uykusundan uyanmış ışıklarını açmıştı. Yıldızlar sahile vuran dalgaların üzerinde parlayıp karşı çıkıyordu karanlığa. Çok uzakta olmayan bir mesafede ise bir gitarda Akdeniz akşamları(!) melodisi geliyordu, gülüşmeler sonu gelmeyen sohbetler… Son kez birlikte olduklarını bilen bu 6 arkadaş eskileri yad ediyorlardı. “Hatırlıyor musunuz?…, Bir keresinde…, Aahhh onu anlatma…” böyle cümlelerle başlayan anılarını birbirlerine anlatıp eğlenirlerken yüzlerine vuran kamp ateşiyle ve ellerindeki içkileriyle çoktan sarhoş olmuşlardı bile.
Bir an ortalık duruldu sadece ateş böceklerinin sesini duyuyorlardı. O esnada Dilara “Birbirimizi bulduğumuz için ve bir sürü güzel anı biriktirdiğimiz için gerçekten çok mutluyum. Bu anı ölümsüzleştirelim” dedi. “Dilara, saçmalama bu karanlıkta fotoğrafta hiç bir şey görünmez boş ver yarın çekeriz” dedi yorgun bir sesle Defne. Dilara biraz bozuldu ama çok uzatmadan “O zaman sahile isimlerimizi yazalım. Lütfeeenn”. Herkes Dilara’nın bunu uzatacağını anlamıştı. Kimse karşı çıkma girişiminde bile bulunmadı, sadece derin bir nefes aldılar ve kalkıp sahile yürüdüler.
Aren bir çalı parçasını eline alıp ismini yazdı sahilin ıslak kumlarına. Sonra Dilara, Rüzgar, Defne, Barış ve Elisa da yazdı. “Muhtemelen dalgalar birazdan isimlerimizi silecek ama biz burda olduğumuzu her zaman hatırlayacağız” dedi Dilara. Birbirlerine bakıp gülümsediler.
“Bence bu geceyi onurlandırıp denize girmeliyiz. “Ses Elisa’dan geliyordu. Herkes bir an duraksadı. Ama sadece bir saniye sonra Rüzgar çoktan suya atlamıştı. Arkasından diğerleri de geldi. Adeta yarışırcasına yüzüyorlardı.
Bir süre sonra Defne arkasını dönüp baktı ”Çocuklar çok açılmışız geri dönsek iy… “ sözünü tamamlayamadan bir çığlık koptu. Ses Elisa’dandı. Sanki bir şey onu aşağı çekiyordu kendini kurtarmaya çalışıyor ve bir şeyler demeye çalışıyordu ama sürekli battığı için ne dediği anlaşılmıyordu. Herkes paniğe kapılmıştı. Barış, Elisa’ya doğru yüzdü onu tutmaya çalışırken birden bacağından bir el tuttu ve onu da aşağı çekmeye çalışıyordu. Diğerleri onlara doğru yüzdüler telaşla ama hepsi bir bir aynı durumun içinde buldular kendilerini. Su girdap oluşturmaya başladı etraflarında. Dehşete kapılmışlardı var güçleriyle bağırıyorlardı “İmdaaatt!!, Sesimizi duyan yok muu??!!, Yardım ediinnn!!!”. Ama çok geçmeden suya çekilmişlerdi. Deniz durgunlaştı arkasında tek bir iz bile bırakmadan. Yoksa bırakmış mıydı??
Karanlığın suskunluğu içinde bir kalp atışı duyuluyordu. Son güçlerini kulaç atarak sahile ulaşmaya çalışıyordu Rüzgar. Zihni donmuştu sadece kaçmaya çalışıyordu. Nihayet kıyıya ulaştığındaysa sırtüstü yattı, nefes almaya çalışıyordu aklından sadece kaçmak ve hiç birşey olmamış gibi davranmak geçiyordu tam kalkacak gücü kendinde bulmuştu ki birden göz bebekleri büyüdü kafasını kaldırmaya kalmadan bir dalganın içinden uzanan el son olarak onu da çekip suya hapsetti. Gözlerini açtıklarında ise, yokluğun ortasında var oldukları hiçliği iliklerine kadar hissetmeleri için büyük bir savaşın içinde olduklarını anlayacaklardı.
Yazan – Leyla Aka
Hikayenin Bölümleri
Bilim Kurgu Hikayeleri, Bilim Kurgu, Fantastik, Fantastik Hikayeler, Hikaye, Hikaye Oku, Öykü, Efsane, Leyla Aka, Macera Hikayeleri, Mitolojik Hikayeler, Mitoloji, Gençlik, Girdap, Kamp,