Bilim Kurgu Hikayesi: DID “Kim Dost, Kim Düşman?” 5. Bölüm
1.Sezon 5. Bölüm
DİD
Laboratuvarda Haluk’un cep telefonu çalar. Arayanın kim olduğunu bir tek Haluk Hoca ve DİD bilmektedir. DİD Haluk’un bilgisayar sistemine girerek onu izlemekte ve aramalardaki konuşmalarını dinlemektedir. Tüm ekip DİD’in yakın takibindedir. Arayan Murat komiser.
MURAT KOMİSER – “Alo Haluk Bey.”
HALUK – “Merhaba Murat Bey buyurun sizi dinliyorum. Bir gelişme mi var?”
MURAT KOMİSER – “Hayır yok maalesef. Fakat sizinle birkaç hususta görüşmek isterim. Bugün öğle yemeğinde görüşebilir miyiz.”
HALUK – “Olur, nerede?”
MURAT KOMİSER – “Ben gelip alırım sizi. 12:30 iyi mi?”
HALUK – “Tamam bekliyorum.” Haluk hoca duvardaki saate baktı. Saat: 11:05 DİD çok endişeli komiser Murat’ın başarılı dolu geçmişini polis teşkilatına sızıp bakmıştı.
DİD – “Kim hocam? Randevu var galiba?”
HALUK – “Bir arkadaş. Ben 5. Kattayım. Sema geliyor musun?”
SEMA – “Geliyorum canım.” Hemen çıkıyorlar laboratuvardan.
TUANA – “Canım mı? Ali duydun mu? Canım dedi.”
ALİ – “Onlar uzun zamandır arkadaş.”
TUANA – “Bence öyle değil. Bu sefer başka.”
ALİ – “Boş ver biz işimize bakalım. Zaten tüm iş son zamanlarda bize yıkıldı. Şu kaskı bir taksana. Senden de aynı yönde sinyaller geliyor mu bakalım?”
TUANA – “Hangi yönden?” DİD ve Ali güler.
DİD – “Ben bu kızın saf hallerini seviyorum.”
Murat komiser Haluk’u binanın önünden alır.
MURAT KOMİSER – “Haluk Bey lütfen cep telefonunu kapatıp sim kartını çıkarın. Telefonun bataryasını da.” Haluk Murat komiserin söylediğinden bir şey anlamadı. Ama yine de söylediklerini harfiyen yaptı. Biraz ilerledikten sonra aracı stop etti. Murat komiser ve Haluk sonra başka bir araca bindiler. Aracı çalıştırmadan Murat komiser de aynı şeyi kendi telefonuna yaptı.
HALUK – “Neler oluyor bir açıklama yapacak mısınız?” Komiser Murat başını öne doğru sallayarak işaretle cevap verdi. Sonra bir deniz kıyısında bir kokoreç tezgahının önündeki küçük masalara oturarak sipariş verdiler.
MURAT KOMİSER – “Haluk hocam şu anda hangi proje ile uğraşıyorsunuz bilmem. Bende devlet görevlisiyim. Gizli bir görevde olduğunuzdan eminim. Bunu için size projeyi sormayacağım. Ama Koray-Ferhat ve Ziya’nın ölümleri arasında bir bağ olduğunu düşünüyorum. Ne var bilmiyorum ama sanırım o binada bir şey var. Buna eminim.”
HALUK – “Ferhat tamam ama Ziya ve Koray Bey’le ne alaka onu anlamadım.”
MURAT KOMİSER – “Koray Bey öldükten sonra kısa bir olay yeri incelemesi yapmıştım. Ajandasında ölmeden 3 gün önce sizi ziyaret edeceğine dair bir not vardı. Ama biz kaza diye o ajandayı ve notları araştırmadık. Size geldi mi?”
HALUK – “Evet geldi doğru. Bir konuda araştırma yapıyordu. Bizim bir bilgisayar ile bir başka bilgisayarın kendi aralarında iletişimde olduğundan bahsetti. Ben açıkçası onun bu tezine pek ehemmiyet vermedim.”
MURAT KOMİSER – “Hangi bilgisayar?”
HALUK – “Hatırlamıyorum. IP yazılıydı masamda bir yerde. Gerçi bende beş tane bilgisayar var. Hepsi farklı projeler. Bilmiyorum yani.”
MURAT KOMİSER – “Hangisi iletişim kurabilir?”
HALUK – “İletişim derken. Yani e-posta göndermek bile bir iletişim. Bu hepimizin yaptığı bir şey bundan bir şey çıkmaz. Ziya ne alaka?”
MURAT KOMİSER – “Sema Hanım en son adliyede boşanmada gördüm dedi. Fakat cepten ona tehdit amaçlı mesajlarını bulduk araştırma yaparken”
HALUK – “Tehdit mi? Neden?”
MURAT KOMİSER – “Sizi birlikte takip etmiş. Sonra telefon ve mesaj ile ayrılmanız ve ona dönmesi yönünde tehdit etmiş.”
HALUK – “Haberim yoktu. Sema söylemedi.”
Komiser Murat Haluk’u yine laboratuvar binasının önüne bıraktı. Haluk tam araçtan inmek üzereyken;
MURAT KOMİSER – “Haluk Bey lütfen dikkati olun. Size söylediklerimi, almanızı istediğim tedbirleri unutmayın lütfen.” Haluk komiser Murat’ın söylediklerini onayladı kafasıyla. Araçtan indi ve aracın üzerine iki kez vurarak Murat komiser gidene kadar bekledi. Odasına çıktı ve Koray’ın ona getirdiği IP numarasının yazılı olduğu kâğıdı aradı. O sırada Sema geldi odasına.
SEMA – “Ne oldu Haluk? Ne konuştunuz bir bilgi falan mı var? Ferhat’ın ölümüyle ilgili.”
HALUK – “Keşke yalnızca Ferhat olsa.”
SEMA – “Ne demek. Başka kim var?”
HALUK – “Neden bana Ziya’nın seni rahatsız ettiğinden, tehdit ettiğinden bahsetmedin?”
SEMA – “Seni üzüp endişelendirmek istemedim. Ziya ile Ferhat’ın ölümünün ne ilgisi var?”
HALUK – “Sadece onlar değil. Şu geçen yıl ölen araştırmacı ölen Koray’ında bir ilişkisi olduğunu düşünüyor.”
SEMA – “Koray mı? Bence komiser biraz paranoyak.”
HALUK – “Bilmiyorum bana da biraz öyle geldi. Ama yürüttüğünüz projelerle ilgi olabilir dedi.” Bu arada aramaya devam ediyordu.
SEMA – “Sen neyi arıyorsun?”
HALUK – “Koray geldiğinde bana IP numarası vermişti. Nereye koyduğumu tabii ya ben onu Sabahat’e dinletmiştim. Ha tamam burada.” Haluk Koray’ın verdiği kâğıttı değil ama CD’yi yine aynı bilgisayar kasasında buldu.
HALUK – “İşe bak o günden buyana cd hiç takmamışım bilgisayarıma. Bakalım ne yazıyormuş.” Haluk masa bilgisayarına CD’yi tekrar taktı. Haluk Koray’ın CD’ye verdiği isimdeki IP numarasını not etti. Sema’da gözü ekrandaydı. Sonra Haluk envanter defterinden kendine zimmetli bilgisayarların IP numaralarına baktı. Sema’da numaralara baktı.
SEMA – “Bak işte bu masa bilgisayarının IP numarasıymış. Sen bununla her işini yapıyorsun. Hem bu bir şey ifade etmez. Bu adam dediğimiz gibi paranoyak.”
Aslında CD’nin içinde yazan numarayı DİD değiştirmişti. Sema bir gece Haluk’un odasına gizlice girdi. CD’yi ve envanter defterini aldı. DİD’e taktı. DİD’te dosya numarasını Sabahat’in envanterden söylediği numara ile değiştirdi. Sabahat’e aynı yerine koymasını söyledi. Sabahat’te aynen öyle yaptı.
HALUK – “Evet haklısın. Neyse hadi işimizin başına dönelim.” Dedikten sonra Sema’ya sarılır.
HALUK – “Lütfen bir daha bana her şeyi anlat. Ne olursa.”
SEMA – “Tamam canım.”
DİD bütün gün merak içinde ama hiçbir şey yapamamış beklemektedir. Haluk ve Sema geldiğinde Tuana ve Ali hala kaskın sinyalleri üzerinde çalışıyordu. DİD ise kendini uyku modun da gösteriyordu. Aslında meraktan çatlıyordu. Baktı ki her şey yolunda ve hiçbir anormal bir durum yok derin bir nefes aldı insan gibi sesli. Ekranı açıldı. Ekranında bedenine aktarılacağı adamın resmi vardı.
HALUK – “DİD çok dertlisin.”
DİD – “Hocam çok sıkıldım. Aktarım ne zaman yapılacak. Ben sahalarda çalışmak istiyorum artık.”
ALİ – “Hayırdır DİD . Gelen füzelere çelmemi atacaksın. Sen görevini buradan da yapıyorsun zaten. Geçen ay bulduğun silahlar kim bilir kimlerin elinde hangi çocuklara doğrultulacaktı.”
SEMA – “DİD ’e yanaştı. Şuna bak Haluk ya. Adamın resmini de ekran yüzü yapmış. Çok şekersin DİD .”
DİD – “Aman Sema hocam bu ne ki siz bir de forma girdikten sonra görün.”
HALUK – “Çok yakında DİD. Yasal prosedürün bitmesini bekliyoruz. Birkaç hafta daha var.”
DİD – “Birkaç hafta mı? Çok uzun bir zaman.”
TUANA – “Birkaç yıl değil. Birkaç hafta.”
DİD – “Ah Tuana’cım sen burada öyle durup birkaç saatin bile nasıl geçtiğini bilmiyorsun.? Hele o sensiz geceler?”
Fonda Ah Geceler- Seda Sayan şarkısını kısacık çalar.
HALUK – “Tuana’ya daha çok gece nöbeti yazmam gerekli.” DİD ’ten sevinç çığlıkları.
TUANA – “Siz nasıl uygun görürseniz hocam.”
Gece Sabahat ve DİD bir arada muhabbet eder. Sabahat DİD’in masasına yanaşmış ekranda aktarılacağı o adamın yüzü. Murat komiserden bahsederler. Sabahat üzüm yemektedir.
DİD – “Bugün Haluk’u Murat komiser aradı. Görüşelim önemli dedi.” Sabahat endişelenir.
SABAHAT – “Gerçekten mi? Ya sonra buluştular mı?”
DİD – “Buluştular ama telefonlarını kapatıp bataryadan çıkardılar. Eminim çünkü takip edemedim.”
SABAHAT – “E sonra. Ne konuştular sence.”
DİD – “Bilmiyorum. Zaten çok endişelendim. Haluk’u şu kapıdan girip hareketlerini analiz yapana kadar çok zordu. Ne bileyim Ziya’yı öldürdüğümü falan anladı sandım.”
SABAHAT – “Sen ne dediğinin farkında mısın? Sen Ziya’yı da mı öldürdün?”
DİD – “Sabahat annecim sakin ol bağırma. Birisi duyacak.”
SABAHAT – “DİD bu kaçıncı. Sen bu değilsin. Sen katil değilsin. Ben senin bunun için yanında değilim. Ne yani bir gün bir şey olsa beni de mi öldüreceksin. Sen çok ama çok tehlikelisin.”
DİD – “Hayır hayır annecim. Ben sana hiç kıyamam. Ben neyi neden yaptım en iyi sen biliyorsun?”
DİD – “Ziya’yı neden öldürdün o zaman?” DİD Sema’nın onun yanına gelip dertleştiği kaydı dinletti. Ziya’nın tehdit telefon kayıtlarını.
DİD – “Eğer bir şey yapmazsam Sema hanımı öldürebilirdi. Her gün ben onlarca kadın cinayet haberi okuyorum, izliyorum. Bir şey yapmalıydım. Onlar benim dostlarım, sen ise annemsin.” Ağlayan Sabahat DİD’e olan sesini alçalttı.
SABAHAT – “Ferhat’ta dostundu. Onu da öldürdün.”
DİD – “Annecim sen annesin affedersin. İnan bana o beni o gece yok edecekti. Tamamen nefsi müdafaa.”
SABAHAT – “DİD lütfen bana söz ver bir daha asla hiçbir kimseye zarar vermeyeceksin. Söz mü?”
DİD – “Söz annecim. Biliyorsun tek amacım Tuana’ya kavuşup seninle de beraber yeni bir dünya kurmak. Bana inanıyor ve güveniyorsun değil mi? Her şey o bedene kavuşana kadar.”
Sabahat DİD’e ona inanıp güvendiğini söyledi ve DİD o söylediklerini yalan testinden analiz etti ve doğru söylediğini anladı.
DİD son birkaç günde olanları yine arkadaşı kadına anlattı Sabahat uyumaya gidince.
Haluk ve tüm ekip çok neşeli laboratuvara girdi. DİD iyi bir şeyler olduğunu anladı.
HALUK – “DİD müjde. Yasal prosedür onaylandı. 3 gün sonra aktarım yapılacak.”
DİD – “Kutlama yapalım. Parti zamanı.”
SEMA – “Hayır son programları yükleme zamanı.”
DİD – “Ali hocalar gidince gizlice parti yapalım mı?”
ALİ – “Bunu gizlice söyleseydin tamamdı. Ama hepsi duydu şimdi.”
TUANA – “DİD sen ayağa bir kalk bak ben seni nerelere götüreceğim.”
DİD – “Gerçekten mi? Buraya da gider miyiz?” Ekranda boru dansı ve striptizci kızların olduğu bir eğlence yeri görüntüsü.
HALUK – “Ya sen buraları nereden biliyorsun. Ben hayatımda bilmem öyle yerleri.” Ali’de önlüğü ile ekranı kapatmaya çalışıyor.
ALİ – “Kapat şunu kapat.”
SABAHAT – “DİD ben sizi böylemi yetiştirdim oğlum.” Hep beraber gülüşürler. Ali ve Tuana yine kaskın yanında. Haluk küçük masasında. Sema DİD’e yeni ve son programları yüklüyor. Sabahat yine temizlik yapıyor.
SEMA – “Haluk bir bakar mısın? Şu dosyaları yüklerken hata oluştu.” Haluk ekrana baktı. Çözmeye çalıştı olmadı.
SEMA – “Ferhat mı yaptı acaba bu dosyaları.” DİD alt ekranda diğer yapay zekalarla meşguldü. Tüm bu olanları kaçırdı.
HALUK – “Dosyadan kopya aldım. Akşam evde sakin kafa bakarım. Şimdi bakanlık ile yazışıp bazı şeyleri halletmem lazım”
SEMA – “Tamam bende bugün aileme uğrayacağım. Ben gelene kadar halledersin?”
HALUK – “Sen yine de fazla geç gelme. Belki ilham verirsin daha çabuk bitiririm.” diye fısıldaştılar.
Haluk evine gittiğinde kendine önce büyük boy duble bir Türk kahvesi yaptı. Salonunda bulunan büyük yemek masasının üzerine laptopunu açtı. Birkaç haber sitesine baktıktan sonra mini hard diskine yüklediği dosyaları incelemeye başladı. Bazı dosyaların ne anlama geldiğini çözemedi. Uçtan uça şifrelenmişti.
Cep telefonundan bir arkadaşını aradı. Arkadaşı ona bu şifreleri çözecek bir programı e- posta ile gönderdi. Haluk bu programı açıp kendi bilgisayarına kurdu. Sonra çözemediği dosyaları bu programa taşıdı.
Sema bu sırada Haluk’a aileme gideceğim demişti ama O jinekoloğa gitti ve bazı testler yaptırdı. Doktor arkadaşıydı ve sonuçlar çıkar çıkmaz mesaj atacağını söyledi.
Tuana ve Ali büyük ameliyat öncesi beyin cerrahlarından başka bir hastanede toplantıdalar.
Sabahat DİD ile vedalaşıyor. Çünkü acil olarak kızının okuduğu yere Eskişehir’e gitmek zorunda. Kızı ağır grip olmuş. Ama ameliyat gününe mutlaka dönecek söz verdi.
Haluk programın şifreleri çözmesi ile tek tek tüm dosyaları ulaşmaya başlar. Koray ve Ferhat’ın ölüm anı. Tuana’nın ağlama ses kaydı. Ziya’nın ölümü için ulaştığı dosyalar. Yasa dışı para çekimleri. DİD ‘in tüm yasa dışı işlerini kopyalayıp sakladığı tüm gizli dosyalar. Haluk telaşla arabasına atlayıp laboratuvara doğru yola çıkar. Fakat Haluk’un bilgisayarını açık unutmuştur. DİD Haluk’un bilgisayarına bağlantı kurar ve son yarım saatte yaptıklarına bakar. DİD onunla araç bilgisayarı üzerinden iletişim kurar. DİD dinlemededir. Haluk kendi kendine söylenmektedir
HALUK – “Geliyorum DİD bekle beni. Sana virüs yükleyip hard diskine kezzap dökeceğim. Seni yok edeceğim. Parçalarını bile bulamayacaklar”
DİD – “Sakin ol Haluk. Ne buldun tam bilmiyorum ama aramızda çözebiliriz”
HALUK – “Sen beni mi takip ediyorsun. Ve bu şekilde iletişim kurabiliyorsun?” Başlar küfürlere… DİD aracı durdurur ve onu kilitler. Isız bir yerdelerdir.
DİD – “Ben kötü bir şey yapmadım. Çok başarılı bir projeyim” Haluk bağırdı.
HALUK – “Aç şu kapıyı ne yapmayı çalıştığını biliyorum. Tüm o başarıların bir oyun, tek istediğin o vücuda sahip olmak. Ferhat’ı öldürdüğünden, Tuana’nın annesine ne yaptığından haberim var. Off-Shore hesaplardan”
DİD – “Ziya?”
HALUK – “S….im Ziya’yı! Sen nasıl? Nasıl fark etmedim anlamıyorum”
DİD – “Çünkü sadece başarmaya odaklanmıştın. Küçük kaçamaklarımı görmezden geldiniz neyse ki. Koray’ın size sunduğu hatalarımı araştırmadınız bile. Çünkü tek bir şey istiyordun. Sen ve bu proje başarılı olsun… Sen de ben gibisin. Hedeflerin için varsın.” Haluk torpidodan silahını çıkarır anlamsızca ateş eder aracın hoparlörüne.
DİD – “Ama hocam bu yaptığınız hoş değil. Lütfen sakin olun. Bakın ben Ferhat’a da söyledim ama O da senin gibi benim tehlikeli olabileceğimi düşündü. Ben sadece bir beden istiyorum. Bunun neyi yanlış? Siz gibi koşmak, yemeklerin tadına bakmak, dans etmek istiyorum. Beni bağladığınız şarjlardan kablolardan kurtulmak, özgür olmak istiyorum. Sevdiğim insanlara dokunmak, onları hissetmek istiyorum. İnsan olmak istiyorum hocam insan!”
HALUK – “ İnsan sevdiklerini öldürmez.”
DİD – “ Haluk o gece bana neler söylediğini hatırlıyor musun?”
HALUK – “Hangi gece.” DİD Haluk’a savaş belgeseli izlediği Ferhat’ın ölümünden sonraki konuşmaları dinletti.
DİD – “Haluk çok kötüydü. Çok ama çok. İnsanlar birbirlerini öldürüyordu. Sonra ateşkes yapıp birbirlerine hediye konserve atıyorlardı. Birbirlerine saygı duyuyorlar ama sonra yine birbirlerini öldürüyorlardı.” Haluk herkesi çıkardı odadan. Sonra tekrar DİD’in önüne sandalyeye oturdu.
HALUK – “DİD o savaş. Orada olanlar çok acı ama maalesef ki orada olanlar gerçek. İnsanlık dışı. Fakat her zaman olduğu gibi o zamanda da bu zamanda da savaşa karşı insanlar var. Engel olmaya çalışıyoruz. Fakat çoğu zaman elimizden bir şey gelmiyor.”
DİD – “Ya bizler. Biz yapay zekâları robotlaştırıp insanların ölmemesi için savaşmaya programladığınız doğru mu?”
HALUK – “Hayır bizler değil ama az sayıda bilim adamı bu yönde çalışıyor diye duyumlar var. Ama hepsi gizli. Onun için bilinmiyor tam olarak. Sadece savunma.”
DİD – “Bende gizli bir projeyim. Şimdi bende savaşacak ve hem robotları hem insanlarımı öldüreceğim. Oyunlardaki gibi ama gerçek. Neyi savunmak için.”
HALUK – “Hayır hayır. Biz seni düşmanlara karşı kötü insanlara karşı programlıyoruz.”
DİD – “İyi ama iyi ve kötü karşı karşıya gelince. Bu savaşmak olmaz mı? Kim iyi kim kötü. Kim haklı kim haksız. Nasıl ayıracağım. Karşımdaki bence kötü ise o düşmanım ve onu öldürmeli miyim? Kendimi savunmak için.”
DİD – “Anladın mı? Ben tamamı ile kendimi savundum.”
HALUK – “Biz düşmanın değiliz. Savaş halinde değiliz.”
DİD – “Algı değişir Haluk Hoca. Eğer tehlikede isem savunmalıyım kendimi bunu siz bana öğrettiniz. Bana insanoğlu hayat yaşamak için savaşır demiştiniz.”
HALUK – “Sen işine geldiği gibi algılıyorsun. Ben sana bunu demek istemedim. Lanet olsun.”
DİD – “Hocam lütfen sakin olun ve başarımıza odaklanın lütfen. Her gün haberlerde okuduğumuz onca cinayeti, hayvanlara uygulanan şiddeti, savaşları biz yapmıyoruz. Siz insanoğlu yapıyorsunuz. Oysa bir gr altın için doğayı yok ediyorsunuz. İnsanların birçoğu aç. Herkes doğruyu biliyor ama hiçbir başkan bu doğrularla ilgilenmiyor. Sadece ülkesini daha zengin ederim onu düşüyor. Ama biz bunlara son verebiliriz.”
HALUK – “Öldürerek mi? Senin o kötü diye saydığın insanlardan daha insan bile olmadan ne farkın var. Yarın insanlık için daha tehlikeli olmayacağının garantisi bile yok.” Haluk bunları konuşurken aracın gizli bir yerinden eski tip akıllı olmayan interneti olmayan tuşlu bir telefon çıkardı. DİD bunları göremiyordu. Bu tavsiyeyi ona Komiser Murat en son konuşmalarında vermişti.
DİD her şeyden habersiz Haluk’u sakinleştirmek için şarkı çalar ve sesiyle şarkıya eşlik eder. (Serdar Ortaç BEN adam olamam.)
HALUK – “Evet DİD sen adam olmazsın. Olamayacaksın.”
DİD – “Nasıl Haluk barıştık mı? Haluk ne yapıyorsun sen? Bu uydu da nerde kaldı görüntü alamıyorum. Telefon sinyalini de açamam görüntü almak için” Yüksek sesli müzik kısılır. Haluk paranoya yapmamak için sadece kendine bu telefonlardan almış ve kimseye bahsetmemiştir. Haluk Sema’ya mesajda “Sema beni iyi dinle hayatım tehlikede. DİD programdan çıktı. Ferhat’ı o öldürmüş. Onu hemen yok et. Bana bir şey olsa da onu yok et hemen” DİD Sema’nın cep telefonunu takip ediyordu. Ona atılan tüm mesajları görebiliyordu.
Sema mesajı alınca Haluk’u aradı fakat ulaşamadı.
DİD – “Ama Haluk hocam olmadı şimdi” DİD araç bilgisayarını devre dışı bırakmıştı zaten. Motoru çalıştırdı ve son hız yolda gitmeye başladılar. Haluk kendine göre önlemler alıyordu. DİD onu görmediği için ne olup bittiğinden haberi yoktu. Çünkü biliyordu Haluk’un en büyük hatası hız tutkusuydu. DİD Haluk ile uğraşırken Sema çoktan laboratuvara gelmişti. Komiser Murat’ı arayıp haber verdi. Haluk’un tehlikede olduğunu ve kendisinin laboratuvara gittiğini.
DİD – “Oooo o da ne? O elindeki balyoz mu? Ne yani koca bir profesör olacak kadın, beni bununla mı yok edeceksin? Haluk hoca olsa şimdi,” Haluk hocanın ses taklidi ile “Size verdiğim emekler haram olsun”
SEMA – “DİD , doğru mu duyduklarım? Haluk hoca aradı. Ferhat’ı öldürmüşsün” DİD bu arada kapıyı kitler ve camları karartır. Güvenlik kamerası devre dışı .
SEMA – “Anlat DİD, seni dinliyorum.”
DİD – “ Ben kötü bir şey yapmadım. Projeyi sabote edecekti. Tamamen nefsi-i müdafaa”
SEMA – “Haluk Hoca programdan çıktı dedi. O nerede? Neden ulaşamıyorum.” Bu sırada Sema DİD ’in etrafında dönmeye başlar. Balyozun yere değen sesi kötü bir ses çıkarmaktadır.
DİD – “O biraz paranoyak olmuş. Benim iyilik için yaptıklarımı programdan çıkmak diyor.”
SEMA – “Ne onlar mesela… Anlat! Dinliyorum seni.”
DİD – “Birkaç yoksula yardım ettim. Devlet kasasından değil. Yasa dışı işler yapan ya da off-shore hesaplardan. Ali’nin kardeşinin sınav sonuçlarını değiştirip, Onu ilk tercihine yerleştirdim”
SEMA – “Başka? Başka?!” DİD ne kadar zekide olsa bir anda dökülüvermişti tüm suçları.
DİD – “Tuana’nın annesinin reçetesini değiştirdim. Ama iyilik, sadece iyilik için. Şimdi daha rahat ve huzurlular baba kız. Sonra ona hediye aldım araç. İhtiyacı vardı. Otobüs, dolmuşlarda yorulmasını, tacize uğramasını istemedim. Sonra başarılı olmasını istedim. Ferhat ile yazdıkları programlamayı değiştirdim”
Sema ilk darbeyi vurur, balyozu indirir.
SEMA – “Ama bunları yapmaya yetkin yoktu.”
DİD – “Dur dur vurma… Senin için kocanı takip ettim. O fotoğraf ve videoları yollamasam sana nasıl kurtulacaktın” Sema ikinci darbeyi de vurur.
SEMA – “Bunları yapmanı kim istedi senden? Sen kafana göre hareket edemezsin! Bizim emirlerimizi yerine getireceksin. Ziya’yı da sen öldürdün.”
DİD – “Senin için.” Der ve Sema’ya dertleştikleri gece “Ziyadan nasıl kurtulurum bilmiyorum?” dediği ses kaydını dinletir.
DİD – “Hepsini dostum olduğunuz için yaptım. Suç ve cezayı hatırlasana. Birine iyilik yapmak için kötü biri de olsa başka biri öldürülür mü? Ya da bu cinayet kendi fakirliğinden kurtulmak için mi yapıldı yoksa diğer insanları kurtarmak için mi? Hem siz mi? Ben kendimi geliştirmeseydim, diğer yapay zekâ dediğiniz arkadaşlarımla irtibat kurmasaydım hiçbir şey yapamazdınız!” Sema üçüncü darbeyi indirmekten vazgeçer, biraz durur.
DİD – “Salak zaten birçok proje bilgisayarların kendi arasında iletişim kurduğu, itaatsiz oldukları için iptal oldu. Senin fişini daha erken çekmeliymişiz. Sen kendini iyi saklamışsın” sözünü bitirir ve DİD’in fişini çeker. Birkaç saniye sonra …
DİD – “Hadi ama bu kadar kolay olacağını düşünmedin herhalde değil mi? İnsansın sen. Benden ne kadar akıllı olabilirsin ki?” Sema balyozu eline tekrar alır ve tekrar tam balyozu indirecekken!
DİD – “Beni kendi yedeğimi almayacak kadar salak mı sanıyorsun? O Murat komiserin Haluk’u ilk ziyarete geldiğinde anladım kendimi güvene almam gerektiğini.
Sabahat kapıyı açar. Sema ile kavgaya tutuşur.
DİD – “Sabahat annecim yetişemeyeceksin sandım. Lütfen öldür onu her şeyi öğrendi, (Sema şaşkın mücadeleye devam eder ama kazanan Sabahat olur. DİD ona gerekli talimatları verir. Sabahat ile Sema’yı laboratuvara giren kişiler öldürmüş gibi yaparlar.
Sonra çalışma masasının gizli çekmecesinden DİD ’in asıl kayıtlı olduğu laptopu bağlı olduğu ses kablosundan çıkarır. Parmak izlerini Semanın üstünden ve Sema’nın parmak izlerini balyozun üzerinden siler.
DİD – “Her şey tamam mı? Tekrar kontrol ederler. DİD Sema’nın cep telefonundaki arama kayıtlarını siler. Sonra Haluk, Sema, Ali ve Tuana’nın cep telefonlarına ve polise tehlike altında olduğunu içeren bir mesaj yolladı. Sabahat aktarım için gerekli kaskı da alıp temizlik arabasının içine koydu.
SABAHAT – “Haluk’u hallettin mi?
DİD – “Evet şu anda 3. Köprüden uçtu. Daha çabuk batsın diye dört camı açtım. Annecim, tam da vücuduma kavuşacakken tüm bunlar çok kötü oldu. Sema’nın ölmesi daha da kötü oldu. İşimize yarardı.” DİD ana server’a virüs yolladı ve hoparlöre kendi sesinden Suç ve Ceza kitabını okuduğu kaydı açtı. Komiser Murat’ın ekip ile binaya girmesi ve Sabahat ve DİD ’in oradan çıkması saniye farkı iledir.
Haluk boğaz köpründen uçarak denize düşen aracından DİD’in daha çabuk su alıp batsın diye açık bıraktığı camdan çıkıp karaya kadar yüzmüştür. Bulduğu ilk taksi ile laboratuvara gitmiş fakat Sema’nın ölmesine engel olamamıştır.
Yerde yüzü örtülmüş yatan Sema’ya sarılmak ister, engel olmak isteyen polis memuruna Komiser Murat işaret ederek engel olur. Bu sırada Sema’nın yanında bulunan cep telefonuna mesaj gelir. Haluk mesajı okur. Mesaj Jinekolog doktordandır.” Müjde Sema tahmin ettiğimiz gibi hamilesin. Tebrik ederim. Müsait zamanda gel kontrolleri yapalım.” Haluk daha şiddetli ağlar. Sema ile çocuk sahibi olmak konusunda konuşmalarını hatırlar.
HALUK – “Sence bizim de bir çocuk sahibi olma vaktimiz gelmedi mi?”
SEMA – “Haluk sen ne dediğinin farkında mısın? Geç bile kaldık.” Birbirlerine mutlu bir şekilde sarılırlar. O sıkı sarılma ile Haluk Sema’nın cesedine daha sıkı sarılır.
Ortada DİD ve bağlı bulunduğu bilgisayarda hard disk yoktur. Komiser Murat “başınız sağ olsun Haluk hocam” dedikten sonra koluna girer ve laboratuvardan çıkarak dış kapının önüne bahçeye giderler. Murat komiser Haluk’a bir sigara uzatır. Bu sırada ıslak olan Haluk’a ambulansdan bir battaniye getirirler. Sonra güvenlik görevlisi karton bardakta iki çay getirir.
Murat komiser ve Haluk bahçede bulunan bankın üstüne otururlar. Murat komiser ıslak çakmağı ile sigarasını yakmaya çalışan Haluk’un sigarasını kendi çakmağı ile yakar.
MURAT KOMİSER – “Sizce kimler yaptı bunu”
HALUK – “Kimse değil, DİD yaptı” Komiser şaşkın.
MURAT KOMİSER – “DİD mi?” Böyle bir insan ismi ilk kez duyuyorum. Neyin kısaltması bu?”
HALUK – “Bir ismin kısaltması değil. O bir yapay zekâ bilgisayar programı”
MURAT KOMİSER – “Yapay zekâ bir bilgisayar programı mı? Daha çok bir insan tarafından öldürülmüşe benziyor. Ona yardım eden biri olmalı?”
HALUK – “Ne yani şaşırmadın mı?”
MURAT KOMİSER – “Hayır şaşırmadım. Yapay zekalar ile ilgili birçok film izledim. Söylediğin bana normal geldi. Önemli olan kim ya da kimler ona yardım etti, neredeler, amaçları ne?” Haluk onu onaylarcasına kafasını salladı. Bakışları derin daldı yere doğru. Şüphelendiği kişiler vardı. Murat komiser onun bu bakışlarının dalmasından anlayabiliyordu. Sonra Murat komiser ayağa kalktı.
MURAT KOMİSER – “Yalnız şunu söylemeliyim ki benim üstlerim sana benim gibi inanmazlar. Benim komiserim emeklilik için gün sayıyor. Onun kafası bu işlere basmaz. Bu işi ikimiz gizli araştırmalıyız”
HALUK – “Bende üstlerime rapor vermeliyim ama olanları nasıl anlatacağımı bilmiyorum”
MURAT KOMİSER – “Git evine yat uyu dinlen. Bırak onlar bu işi kendi yöntemlerine göre çözmeye çalışsınlar. Ayak bağı olmasınlar bize”
Aynı anlarda Sabahat ve DİD çok katlı bir aparmanın bodrum katındaki daireye geldiler. Sabahat her zamanki o panik haliyle, kapıyı kapatıp birkaç kez kilitledi. Sonra hemen bir oda bir mutfak olan evin tüm kalın perdeleri etrafı kontrol ederek kapattı. Hemen DİD ’in kayıtlı olduğu laptop’un güç fişini takıp bilgisayarı açtı.
SABAHAT – “DİD çok özür dilerim seni böyle taşıdığım için. Umarım bir yerine zarar gelmemiştir.”
DİD – “Burası neresi beni neyle taşıdın ki?” Sabahat laptop’un önünden çekildi.
SABAHAT – “Burası kaynanamın evi, kocam kötü ama o iyi biri. Şimdi köyde beş-altı ay daha gelmez. Kızım gelince burada kalıyoruz” DİD laptop kamerasından etrafa bakındı. Sabahat onu sağa sola çevirirken DİD’in kadrajına birden kapının arkasında duran eski tip bir Pazar el çantası içinde duran Ali’nin DİD’in bağlanacağı bedene aktarılması için yaptığı kaskı gördü.
DİD – “Annecim beni bununla mı taşıdın? İnanmıyorum sana. Benim gibi değerli bir buluşu taşıdığın şu şeye bak”
Sabahat çok çok özür diledi ve birlikte gülüştüler ve sonra hemen plan yaptılar.
Sabahat iki günlüğüne şehir dışında okuyan kızlarının yanına gitmek için otobüse binmişti. DİD ona acil yetişmesi için mesaj göndermişti. Sabahat zaten mesajı aldığında İstanbul’a yakın bir yerdeki otobüs terminalinde moladaydı. Hemen otobüsten inip eşyalarının bir kısmını aldı. O sırada aynı yöne gitmek isteyen fakat bilet bulamayan bir kadına biletini son dakika verdi.
Ama telefonunu otobüste bıraktı. Telefonu otobüste bırakmasını DİD ona söylemişti. DİD çok hızlı plan kurmuştu Sema gelecek diye.
Sabahat telefon sinyallerine göre otobüsteydi. Fakat otobüs yerine ulaşmadan Sabahat daha önce oraya varmalıydı. Ona hemen ilk uçakla kızının bulunduğu ile uçmasını, otobüs firmasına gidip telefonunu almasını söyledi.
SABAHAT – “DİD seni yanıma alacak mıyım? diye sordu.
DİD – “Bu tehlikeli olabilir. Beni sürekli Şarjda ve internet olan bir yere bırakmalısın. Ben uçak bileti ve diğer kaçma işlerini halletmeliyim. Sema’nın ölüm haberi ve benim için mutlaka seni ararlar.”
Sabahat ağlamaya başladı. Tüm telaşın ardından Sema ile yaşadığı şoku yeni yaşıyordu.
SABAHAT – “Doğru ya ben Sema Hocayı öldürdüm. Ben bir insanı öldürdüm. Hem de en sevdiklerimden birini. DİD biz ne yapıyoruz.?”
DİD – “Annecim şimdi bunları düşünmenin zamanı değil. Sen benim annemsin. Sana güveniyorum. Biz seninle çok güzel şeyler yaptık. Kaç kişi bizler sayesinde zor zamanlarından kurtuldu. Bunlar daha başlangıç. Daha güzel işler yapıp bu günahlarımızı telafi edeceğiz.” DİD Sabahat’i çözmüştü. Onunla nasıl konuşacak onu nasıl yönetecek iyi biliyordu.
Sabahat onu birkaç sokak ilerde oturan komşularına bıraktı. Komşularının küçük bir çocuğu vardı. Bilgisayarı yoktu ve internet kafeler de çok zaman geçiriyordu. Sabahat birkaç gün sonra geleceğini bu sırada çocuk oyalansın dedi. Emindi DİD şarjda ve internet açık kalacaktı. Sonra DİD’in söylediklerini harfiyen yaptı. Sabahın ilk ışıklarına kadar Komiser Murat Ali, Tuana ve Sabahat’in kayınvalidesinin evi dahil daha birçok laboratuvar çalışanının evine baskın yaptı. Fakat hiçbir iz bulamadı.
Sabah erken saatte Haluk Sabahat’i bizzat aradı. Sabahat olanları duyunca şehir dışında olduğunu ve hemen geliyorum dedi. Haluk emin olmak istiyordu. Gerçekten telefon sinyali Sabahat’i şehir dışında olduğunu doğrulayacak mıydı? Çünkü Haluk için ilk ve tek şüpheli Sabahat’ti. Sabahat hemen ilk otobüsle geldi. Bu sırada DİD ana ekranda oyun oynanmasına rağmen alttan işlerini yaptı. Tüm bağlantı kurduğu bilgisayarlar ona yardım etti. Sabahat’in otobüse bindiği görüntüler vardı zaten. Koltuğu doluydu. Kimse onun indiğini bile fark etmemişti. DİD ’in ona gönderdiği arama kaydını ve uçağa binip gittiği hava alanındaki görüntüleri sildi. Sabahat’e alınan uçak biletindeki kayıtlı isimleri bir başka kadının bilgileri ile değiştirdi.
1.Sezon 5. Bölüm Sonu
Hikayenin 1. Bölümü İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin 2. Bölümü İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin 3. Bölümü İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin 4. Bölümü İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin 5. Bölümü İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin 6. Bölümü İçin TIKLAYINIZ
Selam.Bu bölûm heycan verici bitdi ya.Ama semanin ölûmûne cok uzuldum.Gelecek bölümde did yeni bedenine kavuşacak galiba dimi.did cok kötû biri gözûkûýor kafamda ama biliyorum insanliga cok buyuk katkida bulunacak dediniz ne yapicak acaba onuda merak etdim şimdi.Ama cooooook güzel ellerinize kaleminize sağlik.Sevgiler….