Kedi Ve Fare
Bir zamanlar pamuk, adında bir kedi, şeker adında da bir fare yaşarmış. Nedense bunlar hep bir kavga, hep bir gürültüyle yaşarmış. Alışmış bu görüntüye mahalle sakinleri elbet. Aslında alışmak pek kolay değilmiş, her gece her sabah kavga edenlere alışmak kolay mı sizce? Hayır tabi ki.
Hadi birazda sevimli çılgın kahramanlarımızdan söz edelim: Pamuk nasıl biridir?
Pamuk: Biraz sinirli de olsa dans etmeyi seven biridir, hip-hop en sevdiği yani favorisidir. Şarkı söylemek ona göre değil hep detone olurmuş. Bu yüzden dans etmek istermiş hep. İp atlamak da ona göre değil, hep takılıyormuş ayağı iplere zavallıcık. Ama bir gün başaracağına emin halde halen atlıyor. Pamuğun en sevdiği yemek ızgarada balık, süt ve halley-kedi maması imiş. Pamuk siyah ve beyaz tonlarda renkleriyle sevimli mi sevimli şirin mi şirinmiş. Hadi birazda diğer tatlı kahraman farecikten söz edelim minik arkadaşlarım.
Şeker(fare) nasıl biridir?
Şeker: Az da olsa üzgün bir faredir Şeker. Adı gibi şeker mi, şeker cidden. Ama kurnazlıkta üstüne yok. Aslında çok çok çok çok çok severmiş Pamuğu ama hep çekişmelilermiş, hikayeye geçince görürsünüz nedenini. Evet en sevdiği yemekleri sıralamak zor biraz; köfte, peynir, makarna, ketçap, mayonez, salata, domates, lahana… Diye uzayıp gider bu liste kusura bakmayın çocuklar. Az da, hikaye anlatalım ama dur! Önce bu evde yaşayan kızı da söyleyelim elbet.
Mina(evdeki kız): Mina koşmayı seven, kelebek yakalayan, ip atlayan kısacası hiper-aktif bir kişiliktir. Eğlencesiz yerlerde durmayan biridir. Ama dünyalar tatlısı bir kızdır o! Şirinlikte üstüne yok bu kızın! Ne yapar, ne eder bir yolunu bulur da eğlenir. Şaka yapmayı pek sevmez arkadaşlarını düşünen biridir bu yüzden şakaların arkadaşlarını incitebileceğini düşünen ve çok sık gerekmedikçe yapmaz. Eh şaka yapmayı sevmeyen intikam da almak istemez ! Ne olursa olsun her yemeği sevmez sevdikleri şunlardır: Lahana çorbası, minik kalp böreği, çatlak fasulyesi, minik melek kurabiyesi, ve bol köfteli bol soslu sulu sulu makarna! Ağzının tadını biliyor bence bu kız, hadi hikayeye geçelim artık
BÖLÜM:1
Aylardan Aralık ayıydı. Hava soğumuştu. Bizim fırıldaklar da üşümüşlerdi, büzüşmüşler bir köşeye, öylece bekliyorlardı. Ayrıca karınları oldukça açtı. Kalkıp yemek yapmak da güç işti. Ama bu zorluklar bizimkileri küçük düşüremezdi hem de asla! Kedi ve Fare az da olsa yavaştan atışmaya başlıyorlardı
Fare: ne bakıyorsun be! Ayı mı oynuyor! Dön be önüne.
Kedi: Hayır! Ben sana değil! Pencereye bakıyordum dedi.
Yavaştan atışan çocukların arasına girdi bizim koca yürekli Mina. Dik durup elini yumruk yaptı. Her ikisine kötü bir bakış attıktan sonra şöyle dedi
Mina: Yeter! Siz ikiniz hep kavga ediyorsunuz herkes soğuktan donuyor bizde! Ama siz diz boyu kavgalarınızla uğraşıyorsunuz çocuklar! Kendinize gelin artık
Her ikisi de başını öne eğdi ve koltuğa doğru yürümeye başladı, oturduktan sonra 1-2 dk. boyunca birbirlerine baktılar her ikisi de güzel yaratılmışlardı, yaşıyorlardı ama yaşamın değerini bilmeyip kavga ediyorlardı. Mina bezmişti. Hayatın tadını çıkarmak varken, neden bu ikisiyle uğraşsındı ki? Çünkü sevgi denen şeyi biliyordu. Saf teninden yukarı doğru çıkan bu güzel sevgi ona hiç kimseye zarar vermemeyi ne olursa olsun sahip çıkmayı öğretti. Çevredekilere saygı göstermek, onun bir aile geleneği gibiydi. Sevgi herkeste vardır. Ama bazıları kullanmayı bilmez. İşte o zaman sorun çıkar. Bizimkiler gibi kavga ve sadece gürültü ayrıca tek bunlar değil argo kullanmak da. Ne kadar kötü değil mi? İşte bu noktada sevgiyi kullanmayı iyi bilen birine danışın; “ Nasıl bu kadar iyi olabilirsin ki? “ diye bir sorun bakalım size ne der? Bir düşünelim: Ben dünyaya sanki bir gökkuşağıymış gibi bakarım diyormuş Mine’miz. İşte böyle her neyse devam edelim
Çocuklar utançtan kırmızı turp oldular. Ama ders almaları gerekirken kızgınca birbirine baktıktan sonra
Fare: Ben daha güçlüyüm!
Kedi: Hayır ben!
Fare: Nedenmiş o?
Kedi: Bilek güreşinde iyiyimdir. Güç göstergesi. Var mısın?
Fare: hm… Olmaz mıyım?
Her ikisi de bir masa bulur bulmaz ellerini üstüne koyar ve hoppala… Kedi kazandı.
Fare: “surat asar”
Kedi: Yendim! Ben kazandım! Ben yaptım…
Gibi söyleyişlerle fareyi kızdırmaya çalışır. Fare der ki : “ama senin elin kocaman (bana göre) her zaman sen kazanırsın.
Kedi onu dinlemezden geldi. Kazandığına inandırmak istiyordu. Kazanmak veya kaybetmek, önemli değildi, ama bizimkiler koymuş kafaya kazanmayı ne var ki kazanmakta.
Biraz sonra Fare kızgın, üzgün, dargın bir şekilde pencereye yöneldi. Onun bu tatlı halini gören Mina üzüldü. Neden hep kavga ediyorlardı sanki. Gelenek gibi? Etmeseler yaşayamazlar sanki! Biraz sonra sıkıldılar. Yağmur yağdı. Bu ikisi de….. Devam Edecek….
JustDie
Sevgili Justdie ikinci bölümünü görmek isterim.
ZÜLEYHA değerli okuyucum. Devamını yazmayı umut ediyorum. Teşekkürler :)
beğendiniz mi ? Devamı gelecek c: