Gizemli Yolculuk Hikayesi -Mektup- 2. Kısım 22. Bölüm
Hep beraber gülerken bir ara Hasan gülmeyi bırakıp zehirli çınar ağacının zehirden nasıl sıyrılıp düzeleceğini düşünmeye başladı ve birden bağırarak ‘bu şekilde hallede bilirim’ dedi ve sustu. Onun bağırması karşısında odadakiler gülmeyi bırakıp ‘ne oluyor’ dercesine Hasan’ın yüzüne baktılar. Hasan, bu bakışlar karşısında daha fazla dayanamayıp Dr. Burak’a dönerek:
– Hatırlıyor musun, buraya gelmeden evvel karşımıza çıkan ayı inini.
– Evet, hatırlıyorum.
– O ayı ini, zehirli çınar ağacının zehrinden sıyrılmasına sebep olabilir.
Bu sözü duyan odadakilerin hepsi hep bir ağızdan:
– Nasıl çözüm olacakmış, o ayı ini.
Hasan, tekrar Dr. Burak’a dönerek.
– O ayı ininde karşılaştığım pirifani bize bir yol gösterebilir, deyince Dr. Burak elini yumruk yapıp kafasına vurduktan sonra:
– Hay aksi, daha önce aklımıza niçin gelmedi.
Kerim Ağa, ayı inini duyunca:
– Ayı ini mi! Hangi ayı ini? Buralarda bir sürü ayı ini var, siz hangisinden ve neden bahsediyorsunuz, diye şaşkınlığını dile getirince Dr. Burak, ona:
– Kerim Ağa, boş ver şimdi sen bunları. Biz sana daha sonra her şeyi anlatırız, biz ilk önce kızının iyileşmesi için çare arayalım.
– Haklısın galiba, benim ilk önce kızımı düşünmem gerekiyor.
Kerim Ağa’yla Burak aralarında konuşurken o sırada Hasan ayağa çoktan kalkmış ve yürüyerek dışarıya çıkmıştı.
Hasan, dışarıya çıktıktan sonra atına atlayarak pirifani adamla en son karşılaştıkları ayı inine geldi. Ayı ininden içeriye girince mektubu açtı ve içinde yazıldığı gibi üç defa:
– Ey pirifâni dede, ortaya çık ve bana yol göster, dedi ve geri çekilerek bekledi. Az sonra her tarafı kaplayan bir toz bulutu meydana geldi ve ardından pirifâni adam ortaya çıktı.
Pirifâni adam kalplerini titreten bir eda ile ona:
– Derdin nedir oğul? Söyle bir çare bulalım, diye sordu.
– Evet, beybaba benim bir derdim var, diyerek zehirli çınar ağacını ve Kerim Ağa’nın kızının durumunu anlattı. Olan biten her şeyi pirifani adama anlatınca Pirifâni adam, sakalını sıvazlayıp ‘hım’ dedikten sonra:
– Bu kolay, dedi ve bir şeyler mırıldandı ve bunun sonucunda uzaklardan bir bulutun geldiği görüldü. Bulut ayaklarının dibine gelince onun üzerine binerek zehirli çınar ağacının olduğu yere vardı. Oranın üzerinde bir müddet dolanıp durduktan sonra geri döndü ve Hasan’a:
– Senin iş tamam, artık geri dönebilirsin, dedi ve ortadan kayboldu. Hasan, pirifani adamın ortadan kaybolmasından sonra ayı ininden tam çıkacaktı ki ayı ininin içinde aniden bir gürültü duydu ve ardından etrafı toz duman kapladı.
Hasan, gürültüyü duyunca korku dolu gözlerle dönüp etrafına bakınırken pirifani adam tekrar ortaya çıkarak ona ‘şu söyleyeceklerimi unutma’ dedi ve ona:
– Kerim Ağa, kızının düğününü o zehirli çınar ağacının etrafında yapsın ve düğünün sonunda gelin ve damat zehirli çınar ağacının dibinde el ele tutup, birbirlerini ömür boyu üzmeyeceklerine dair söz verip ellerini çınar ağacının gövdesine dokunsunlar. Eğer bunları yapmayıp birbirlerini üzüp zarar verirlerse çınar ağacı eskiye döner ve zehir saçmaya devam eder, dedi ve tekrardan ortadan kayboldu.
Hasan, pirifani adamla konuşurken o sırada konakta Doktor, Kerim Ağa’nın kızını tedavi etmiş ve konaktan ayrılmıştı. Kızı kendine gelmeye başlamış karşısında Ahmet’i görünce sevincinden ağlamaya başlamıştı.