Fantastik Hikayelerden Taht Hırsızı 3. Bölüm; “İki Yüzlüler”
Dizlerinin üzerine çöktü ve ıslak toprağa baktı. Kolyesi çalınmıştı, büyü gücünü de kaybetmişti, yalnızdı ve nerede olduğunu bile bilmiyordu. Saçmalığın daniskası, diye düşünerek ofladı. Üç gölge ansızın hareket ettiğinde gözlerini karşısına dikti. Sırtına dokunan üç el ile irkildi, kendisini tekrardan başka bir mekânda buldu.
Siyah taşlarla döşenmiş koridorda kırmızı halı seriliydi. Aydınlatma yüksek tavanlardan sarkan görkemli avizelerle sağlanıyordu. Sırtındaki eller çekilirken üçü de görüş açısına girdi. Bunlar ifrit değildi. Normal bir Kuzeyli, Doğulu ve Güneyliydi. Ortalarındaki kız elini Berthina’ya uzattı. “Ben Petré, bu,” Doğulu çocuğu gösterdi, “Roffiril ve bu da Gaille.” Güneyli çocuk başıyla selamladı. Berthina’nın dediği tek şey şuydu: “Neden buraya getirildim?”
Petré kısa mavi saçlarını geriye attı. “Hadi gel de seni aydınlatalım.”
Geniş ve uzun koridorun sağındaki kapıda durdular. Roffiril boğazını temizleyerek kapıyı açtı ve Petré, Berthina’yı içeri geçirdi. On kişinin oturduğu masada ses kesildi ve kapıya döndüler. Berthina hepsinin yüzüne dikkatli bir şekilde bakarken o sinir bozucu sırıtışı tanıdı. Eğer şu an bilmediği bir ortamda olmasaydı gırtlağından tutup duvara yapıştırabileceğini biliyordu.
Masanın tam karşısına oturmuş adam siyah cübbesini düzelterek Petré, Roffiril ve Gaille’nin odadan çıkmasını istedi. İşte şimdi Berthina kendisini aç kurtlar arasında hissetmişti.
“Otur.” dedi yine aynı adam. Berthina, önündeki boş sandalyeyi çekerek oturdu. “İsmin ne?” diye sordu yine aynı adam.
“B-Berthina, efendim.” Gözlerini masadaki işlemelere çekmişti. Ejderhalar, garip işlemeler, parçalanmış camlar…
“Buraya neden getirildiğini biliyor musun, Berthina?”
“Hayır, efendim.” Sesinin çatallı çıkmaması için özen gösterdi.
“Sen nesin, Berthina?” Berthina, bu soruya karşılık ne diyeceğini bilmiyordu. Üstelik sorunun üslubunu da beğenmemişti. Sanki insan değilmiş gibi.
“İfrit ile anlaşma yaparak büyü gücü elde etmiş bir Kuzeyliyim.” Siyah cübbesini düzelterek ayağa kalktığında Berthina ne yapacağını bilmiyordu. Adam pencerelerin önünde bittiğinde saçını iki yandan topuz yapmış Batılı kız “Ona anlatayım mı, efendim?” dedi.
“Anlat.” dedi adam, ağırbaşlılıkla. Kız gülümseyerek Berthina’ya döndü. “Biz, İki Yüzlüleriz. Yani bu ismimiz, böyle bir tür yok. Her neyse, hepimiz ‘Kopyacı’ olarak adlandırıyoruz. İfritlerle anlaşma yapıyoruz,” Araya giren Kuzeyli bir erkek “O da biliyor zaten. Bilmediği kısımları anlat.” dedi. Kız kaşlarını çattı. “Sözümü kesme İtas!” İtas gözlerini kıstı. “Boş yapıyorsun, Ovira.”
“Siz ikiniz sesinizi kesecek misiniz?” diye araya girdi bir Doğulu kız. “Şu an beynini bulamaç haline getirdiniz Berthina’nın. İlk önce, Bay Radalf, izninizle Berthina’nın rahatça düşünebileceği bir yere götürebilir miyim? Biraz daha sessiz ve açık bir alana. Daha rahat düşünmesini istiyoruz.” Bay Radalf, çenesindeki kısa sakalı sıvazladı. “Aferin, Ikora, işte bunu bekliyordum. Çıkabilirsiniz.”
Ikora, Berthina’ya gülümseyip ayağa kalktı. Berthina’da ona uyarak ayağa kalktı. Ikora onu odadan çıkardı. “Bahçeye çıkmak ister misin?”
“Şey, olabilir.”
Havanın kasvetli olması yetmezmiş gibi bahçenin de sessiz olması onu geriyordu. Nemli toprağa bastıkları her an sanki çimlerin hareket edip onu bacaklarından yakalayacağını düşünüyordu. “Şey, Ovira’nın söylediği gibi İki Yüzlü diyoruz kendimize. Nedenine gelirsek İfritler ile anlaşma yapıyoruz ancak onlardan nefret ediyoruz. Kendileri dört büyük Krallığı ele geçirmek istiyor.”
“Anlamadım, İfritlere karşısınız, öyleyse neden onların güçlerini kullanıyorsunuz?”
Ikora gülümseyerek Berthina’nın omzuna elini koydu. “Şu hayatta yapabileceğin en kolay ve etkili şey sırttan bıçaklamaktır. Sahi,” cübbesinin cebinden opal işlemeli kolyeyi çıkardı, “bu da senin değil mi?”
Kolyeyi alarak boynuna taktı ve gözükmesin diye tişörtünün içine attı Berthina. “Madem geri verecektiniz neden aldınız?”
“Çünkü eğer büyü yapsaydın sana ulaşamazdık. Teklifimizi düşün, bize katılabilirsin. Burası eğlenceli bir yer. Hem oldukça iyi hançer kullanıyorsun, mükemmel birisi olabilirsin.”
“Beni izlediğini düşünmeye başladım.”
Ikora kahkaha attı. “Shaningina maçını unuttun sanırım.”
Sonunda geri dönmüş ve odasında tavana bakarak düşünüyordu. Sadece şu koskaca bir gün içerisinde neler olmuştu? Her şey çok hızlı gelişmiş, olmuş ve bitmişti. Buraya ailene para kazanmak için geldin. Doğru, buraya para kazanmak için gelmişti. Garip, yabancı kişilerin arasına katılmak için değil. Doğruldu ve penceresini açıp kasabaya, ileride ışıklarıyla parlayan saraya baktı. Ikora’nın dedikleri pek inandırıcı gelmemişti. Saldırıymış, diye düşünerek güldü. İfritler neden böyle bir şey düşündün ki?
Pencereyi kapatarak hazırlandı ve aşağı inerek dışarı çıktı. “Merhaba?” Arkasındaki ses ile hızlıca dönerek saldırıya hazırlandı. Batılı, korkarak yutkundu. Ancak Berthina direk yakasından tuttu. “Bana doğru düzgün açıklayabilirdin! Kolyemi aldın ve senin yüzünden az kalsın bir düelloya davet ediliyordum!”
Batılı çocuk yakasındaki elleri tuttu. “Özür dilerim, özür dilerim. Ama zaten büyüye ihtiyacın yok ki? O Shaningina’da büyü kullanmadan birisini yendin.”
“Büyüler bana özgüven sağlıyor.” Yakasını bıraktı. Batılı elini uzattı. “Ben, Ulerus.” Berthina elini sıktı. “Berthina.”
“Teklifimizi düşündün mü?”
“Hayır, henüz değil. Bilmiyorum.”
“Çabuk karar versen iyi olur.”
“Baskı yapıyorsun.” Ulerus başını iki yana salladı, “pekâlâ, pekâlâ.”
Önünde sıcak soya fasulyesi hamburgerine bakıyordu. “Bundan en son yediğimde o Güneyli çocuk yüzünden yere düşmüştü. Anlamıyorum, insan neden çarptığı kişiden özür dilemiyor ki?”
Ulerus hamburgerinden ısırdı. “Sana o mu çarptı?! Şu ünlü Jizahr mı çarptı? Şu yüzüne hançer fırlatarak kestiğin?”
“Jizahr mı? Hayır, izleyicilerden birisi. O, hilekârın teki. Düşündükçe sinirim bozuluyor.” Berthina saçını geriye atarak gözünü ovaladı. “Neyse ki en son karşılaşmamızda bir tane çocuk araya girdi ve düelloya davet edemedi.”
“Bence artık rahatça dövüşebilirsin, kolyen boynunda asılı.”
Berthina gülümseyerek derin nefes aldı. Ardından ciddileşti. “Ayrıca gerçek mi?”
“Ne, gerçek mi?”
“Şu, dört büyük Krallığın tehtidi?”
Ulerus derin bir nefes aldı. “Şey, evet. Yoksa bu işe bulaşmazdık. Umarım krallık bize inanır. Eğer inanmazsa kellemiz…” eliyle boğazını çizdi.
Berthina oflayarak hamburgerine baktı. “En son para kazanmak için buralara kadar gelmiştim.”
Nihan Çetin
Fantastik Hikayeler, Bilim Kurgu Hikayeleri, Hayalgücü Hikayeleri,
Bölümlerin Linkleri
- Taht Hırsızı 1. Bölüm için TIKLAYINIZ.
- Taht Hırsızı 2. Bölüm için TIKLAYINIZ.
- Taht Hırsızı 2. Bölüm için TIKLAYINIZ.
- Taht Hırsızı 2. Bölüm için TIKLAYINIZ.