Macera HikayeleriMurat Canpolat

Güzel Bir Macera Hikayesi; “Gizemli Yolculuk” II. Bölüm

Güzel Bir Macera Hikayesi; “Gizemli Yolculuk” II. Bölüm

Hikaye Oku: Hasan ormana geldiği zaman üzerine bir halsizlik çöker gibi oldu. Üzerindeki bu halsizliği atmak niyetiyle atın üzerinden indi. Attan indiği yerde olan ceviz ağacına atını bağlayarak kendi kendine: “Biraz dinlenir öyle giderim.” diye düşünerek ağacın dibine oturdu. Dinlenmek için oturduğu ağacın altında uyuşukluğunun gitmesini beklerken, o sırada bir hışırtı duydu ve zorla da olsa yerinden kalkarak, hışırtının nereden geldiğini bulmak için sağı solu aradı ama bir türlü hışırtının nereden geldiğini bulamadı. Bulamayınca sinirlenerek kendi kendine ‘üzerimde halsizlik varken, kim beni rahatsız etmek istiyor’ dedikten sonra başka bir ağacın dibine oturarak,  kendi kendine ‘biraz uyur sonra kalkarım’ dedikten sonra üzerindeki uyuşukluğun gitmesi için uyumaya başladı.

Biraz uyuyup, uyuşukluğunun gittiğini hissetmeye başladığı o sıra, etrafında büyük bir gürültü koptu ve her taraf toz duman oldu ve her tarafa pis bir koku yayıldı. Etrafa yayılan bu koku, o kadar pis kokuyordu ki, bu kokuyu içine çeken bayılabilirdi.

Etrafa yayılan kokunun verdiği ızdırapla yerinden fırlayan Hasan, önündeki ağacı göremeyip hızla kafasını ağaca çarptı ve kafasının etrafında yıldızlar dönmeye başlayıp olduğu yere düşüp bayıldı.  Bir müddet baygınlık geçirdikten sonra kendine geldi ve etrafa yayılan pis konun yok olduğunu gördü.

Patlamanın nereden geldiğini görmek için sağa sola bakındığında kendisine doğru pirifâni bir ihtiyarın geldiğini gördü. O adam yanına yaklaşarak kendisine:

– Oğlum, eğer uzun süre uyumayı sürdürürsen, korkarım ki başına iş açılacak ve bunun sonunda uzun bir yolculuğa çıkmak zorunda kalacaksın, dedi ve arkasını dönerek geldiği gibi ortadan kayboldu.

Pirifani adamın kaybolmasını şaşkınlıkla izleyen Hasan, şaşkınlığı geçtikten sonra kızgınlıkla:

– Bu adam da nereden çıtı böyle ve benim uzun süre uyuduğumu nereden biliyor? Dedi ve o kızgınlıkla yere oturarak, ona çok uyuduğunu kimin söylemiş olabileceğini kafasında canlandırmaya çalıştı. Çok uyduğunu amiri ve hanımından başka kimse bilmediğine göre, mutlaka o yaşlı adama bunların ikisinden biri söylemiş olabilir, diye düşündü.

Halsizlik, uykusuzluk derken, pirifâni adamın karşısına çıkıp kendisine nasihat vermesi karşısında son derece öfkelenmiş, bu öfkeyle birlikte yere oturup hızlı hızlı nefes alıp vermeye başlamıştı. İçindeki öfke bir türlü geçmek bilmiyor, sinirinden bir oturup bir kalkıyordu.  İki saat, belki üç saat öfkeyle yanıp tutuştu. Bu sürenin sonunda, yavaş yavaş öfkesi geçti ve kafasını yere eğerek uyumaya çalıştı. Tam, o sıra yüzüne doğru bir aydınlık gelip uykusunu tamamen kaçırdı. Bu sefer uykusu kaçmasına rağmen içinde öfkeye dair hiçbir eser yoktu ve içini hoş bir duygu kaplamıştı.

Huzur ve neşe içerisinde olan Hasan, ayağa kalkarak yüzünü aydınlatan şeyin ne olduğunu görebilmek için ilerledi.  Uykusunu kaçıran ama sinirinin geçmesine sebep olan şeyin orta büyüklükte bir kayanın dibinde parıl parıl parlayan bir cisim tarafından geldiğini gördü. Onun ne olduğunu anlayabilmek için kayanın dibine giderek yere eğildi. O cismin etrafı çeşitli nakışlarla süslenmiş bir ayna olduğunu gördü.

Ayna o kadar süslü ve güzeldi ki bir türlü ona bakmaktan kendisini ayıramadı. Ona baktıkça üzerindeki halsizliğin gittiğini ve içine huzurun daha çok yayıldığını hissetti. Bir müddet daha ona öylece baktıktan sonra onu almak istedi. Elini ona doğru uzatıp alacağı sırada ayna birden bire büyüdü.  Aynanın büyüdüğünü görünce korkarak ondan uzaklaşmaya çalışsa da buna muvaffak olamayıp yerinde çakılıp kaldı. Adeta, görünmez bir el arkasından tutmuş bırakmıyordu sanki. Ayrıca içindeki huzurun gittiğini, onun yerine huzursuzluk, nefret ve öfke gelmiş ne yapacağını bilemez olmuştu. ‘İmdat! Beni kurtarın’ demeye çalıştıysa da sesini kimseye duyuramadı. O kadar zor bir duruma düşmüştü ki, bu zorluktan dolayı terler içinde kalmış. Üstü başı terden dolayı sırılsıklam olmuştu.

İçinde bulunduğu zor durumdan nasıl kurtulabilirim, diye düşünürken birden bile hafiflediğini ileriye doğru adım atıp kurtulabileceğini gördü. Bu niyetle tam adımını atıp aynadan uzaklaşmaya çalışırken, aynanın içinden karabulut çıktı ve kendisini tuttuğu gibi aynanın içine çekti. Aynanın içine çektikten sonra da ortadan kayboldu.

Karabulut uzaklaşınca etrafına bakındı ve o da ne? Bu nasıl oldu böyle… hayır hayır bu olamaz, dedi ve tekrar tekrar gözlerini sildi ve her silişinin arkasında aynı manzarayı gördü. Evet, evet yanılmıyordu. Burası çölün ortasıydı ve güneş tam tepedeydi. Ayrıca oldukça sıcak ve kavurucuydu. Kendi kendine bunları konuşurken, aklına pirifâni adamın söylediği sözler geldi. O, çok uyuduğundan dolayı kendisini uyarmış, fakat onun söylediği söze inanmadığından kulak ardı etmiş, gülüp geçmişti. Ama, aynaya bakıp çölün ortasında kaldıktan sonra, onun sözlerinin ne kadar doğru olduğunu geçte olsa anlamıştı.

Bir anda çölün ortasında kalıp, kavurucu sıcaklık başına vurunca ne yapacağını ne edeceğini bilemedi. Sağa sola bakarak, çölün ortasında ne yapacağını, nereye gideceğini bilemeden öylece yürümeye başladı.

Akşama kadar çölün ortasında oradan oraya koşturup kurtulmanın çaresini ararken karşına, elma ağacına benzeyen bir ağaç çıktı. Yalnız, bu ağaçta bir farklılık vardı. Şöyle ki kökleri toprağa girip yukarıya çıkıyor, gövdesi ise z şeklini almış bir şekilde uzanıp gidiyordu. Ayrıca bu ağacın her bir dalında çeşit çeşit meyve türleri vardı ve üzerinde maymuna benzer hayvan türleri vardı. Bu hayvanlar sürekli ‘hoş geldin yabancı, hoş geldin yabancı’ diye bağrışıyorlar, ortalığı inletiyorlardı.

Ağacın şaşırtıcı özelliği karşısında donup kalan Hasan, ona doğru bakıp: ‘Çölün ortasında ağaç, hem de üzerinde çeşit çeşit meyve olan bir ağaç.’ diye düşünerek, ona doğru yöneldi. Ağaca yaklaşıp ona doğru dikkatli bir şekilde bakınca, ağacın gövdesinde akrebin yuva yaptığını kıskacını kaldırarak beklemekte olduğunu gördü.

Hasan, akrebi görüp onun dehşet verici görüntüsünü gördükten sonra etrafına bakındı ve gidebileceği başka bir yol aradı. Sağa gitti olmadı, sola gitti olmadı. Çölün ortasında dönüp durmasına rağmen, bir türlü çıkış yolu bulamıyor, ne yapacağını bilemiyordu. Üstelik akşam olmuş, çölün kızgınlığı geçmiş yerine dondurucu bir soğuk almıştı. Arada bir rüzgâr esiyor, rüzgâr estikçe de içini titretme alıyordu.

Akrepten korkmasına rağmen, hem rüzgârdan kendini korumak hem de geceyi geçirmek için çölün ortasındaki ağacın olduğu yere geri döndü ve akrebin orada olup olmadığını baktı. Akrep çekip gitmiş, onun yerinde üçgen şeklinde bir taş oluşmuştu. Oluşan taşın üzerinde de sağa doğru çevir diye bir yazı vardı. Akrebin yerinde olmamasına sevinen Hasan, uykulu gözlerle ağaca yaklaşarak taşı sağa doğru çevirdi. O taşı sağa doğru çevirmesiyle beraber ortasında büyük bir oyuk oluştu ve oluktan etrafa ışıklar saçmaya başladı.

Etrafa yayılan ışık zümresinde adeta gökkuşağını andırıyor, geceyi gündüze çeviriyordu. Etrafa yayılan ışık zümresi geceyi aydınlattıktan sonra Hasan’ın etrafında dönüp ortadan kayboldu. Onun etrafa yayılan aydınlığı, o kaybolduktan sonra yerini karanlığa bıraktı. Soğuk iyice şiddetlendi. İçini titretme alınca ağacın içindeki kovuğa girmekten başka çare bulamadı. Soğuktan kendini korumak ve geceyi geçirebilmek için dikkatli bir şekilde adımını içeriye attı. Kovuktan içeriye adımını atar atmaz karşısına, çölün ortasında kalmasına sebep olan ayna burada da karşısına çıktı. Yalnız bir farkla ki, aynanın etrafındaki nakışlar gitmiş, onun yerini kapı kolunu andıran bir cisim ortaya çıkmıştı. Ayrıca aynanın üzerinde şöyle bir yazı vardı:

–  Ey yolcu! Eğer yolunu kaybettiysen, üzerimdeki kolu aşağıya doğru çevir. O şekilde mutlaka yolunu bulursun. Eğer gideceğin bu yolların sonunda yolunu bulamazsan, ümidini kaybetme ve başka bir yol aramaya çalış çabala ve boş durma, diye bir yazı vardı.

Murat CANPOLAT

Hikayenin I. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin II. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin III. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin IV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin V. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin VI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin VII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin VIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin IX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin X. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XIX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XX. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXIV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXV. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXVI. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXVII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXVIII. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXIX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXX Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXXI Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXXII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin XXXIII Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

 

 

 

 

 

 

 

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu