Dini HikayelerMurat Canpolat

Dini Hikaye; “Tevafuklar” 11. Bölüm

Dini Hikaye

‘Süreyya Hanım, sabır ve dua bizden, şifa yalnızca Allah Teâlâ’dan. Aklıma gelmişken Enes Radiyallahu Anh’ın şifa hakkında Peygamber Efendimizden (s.a.v.) bildirdiği bir hadis-i Şerifi söyleyeyim, deyince Süreyya Hanım:

‘O Hadis-i Şerif nedir kızım’

‘Enes (r.a.) rivayet ediyor: ‘Peygamber (s.a.v.), kuş yavrusu gibi olacak kadar zayıflamış bir hastayı ziyaret etti ve şöyle sordu’

‘Allah Teâlâ’ya bir şey için dua ediyor muydun veya O’ndan bir şey diliyor muydun? O şöyle cevap verdi:

‘Evet, şöyle dua ediyordum: Allah’ım! Bana ahrette vereceğin cezayı bu dünyada hemen peşin olarak ver!’ Peygamber (s.a.v.) şöyle dedi:

‘Sübhannellah! Senin buna gücün yetmez. Şöyle dua etseydin olmaz mıydı? ‘Allah’ım! Bize dünyada ve ahrette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru!’ Bunun üzerine adam bu duayı yaptı ve şifa buldu.

‘Evet, haklısın kızım. Zaten Peygamber Efendimizin en çok yaptığı dua buydu. Hadi bizde bu şekilde dua ede ede oğlumun yanına gidelim’

Süreyya Hanım ve Fatma dua ede ede Faruk’un ameliyat edildiği yere kadar vardılar. Oradaki bankların üzerine oturak ellerini açıp dua ettiler. Ardından çantalarından Kur’an-ı Kerim çıkararak ameliyatta olan Faruk’un şifa bulması için okumaya başladılar. Okumaları bittikten sonra ellerini yüzlerine sürüp beklemeye başladılar.

Saatler geçiyor, ameliyat bir türlü bitmek bilmiyordu. İçeriden ne bir hemşire ne de doktor çıkıyordu. Saatler geçtikçe sabırları tükeniyor, ameliyathanenin önünde bir oyana bir buyana gidip geliyorlardı. Sabırlarının tükenmesine ramak kala doktor ameliyathaneden çıktı. Onu gören Süreyya Hanım, hızlıca doktorun yanına giderek:

‘Doktor bey, oğlum, oğlum nasıl?’

Doktor, derin bir nefes aldıktan sonra:

‘Oğlunuzun ameliyatı başarılı geçti. Acile getirildiği zaman yüzü gözü kan içinde kalmıştı. Ayakları kırılmış, kaburga kemikleri birbirine geçmişti. Onun yaşaması adeta mucize gibi. Yüce Mevla’m onu size bağışlamış’ dedi ve yürümeye başladı. Az sonra bir şey unutmuş gibi geri dönerek:

‘Hanım Efendi, oğlunuz alkol mü alıyor?’

Süreyya Hanım, doktorun sorusu karşısında utancından boynunu büktü. Ne diyeceğini bilemedi. Yutkundu ve gözleri doldu. Doktora bakmadan:

‘Alkol mü?’ diyebildi.

‘Evet, alkol. Çünkü acile getirildiği zaman kanında yüksek miktarda alkol çıktı. Ayrıca yüzünde morluk vardı. Bu da gösteriyor ki oğlunuz birileriyle kavga etmiş’

Süreyya Hanım, doktorun sözlerinden sonra kendisini daha fazla tutamayarak ağladı. Ağlaması kesilince Fatma’nın uzattığı mendille gözlerini sildi. Sesinin çıkması için boğazını temizleyerek doktora:

‘Doktor bey maalesef alkol alıyor. Ona ne kadar içkinin haram olduğunu ve insanlara zarar verdiğini anlattıksa da bizi dinlemedi. İçki içmeye devam etti. Hatta onun yüzünden hastanelere düştü. Doktorların içmesi durumunda karaciğerinin iflas edeceğini söylemelerine rağmen yine devam etti’

Doktor, ‘Benim adım Mustafa’ diyerek:

‘Hanım efendi, sizi anlıyorum. Çünkü benim iki oğlum da alkol alıyor. Onlara alkolün insana ne kadar zarar verdiğini ve Allah Teâlâ’nın Maide Süresi 90. Ayetinde mealen:

‘Ey iman edenler! Aklı örten içki ve benzeri şeyler, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz’ ayetini okudum. Hatta ona bir doktor olarak içkinin zararlarından bahsettim, ama benim sözlerim onların bir kulağından girip öbür kulağından çıkıyor. Hatta bana nispet edercesine gözümün önünde içiyorlar’

Süreyya Hanım:

‘İçkinin zararlarından bize de bahseder misin?’

Dr. Mustafa, bu soru üzerine:

‘Alkolün şöyle zararları vardır.

1-  İçki, yani Alkol alışkanlığı, bir insanın kendisine, ailesine, arkadaşına ve neredeyse bir topluma yapabileceği en büyük kötülüktür. Bir kişi içki içtiği zaman hareket kabiliyetini, konuştuğu sözleri, davranışlarını doğru dürüst kullanamaz olur ve bu durum çevresindeki herkesi rahatsız eder. Ne yaptığını ve ne söylediğinin tam olarak farkında olmadığı için, içkili olmadığı zamanlarda asla yapmayacağı şeyleri yapar ve asla söylemeyeceği sözler sarf eder. Bu durum ise Aile içinde ve iş hayatında huzursuzluklara ve sevdiklerinin ondan uzaklaşmasına neden olur. Ayrıca içkili olduğu halde, Araba kullanan insanlar Trafikte tam bir katliam diye nitelendirebileceğimiz, kazalara neden olurlar.

2- Türkiye de ve Dünya da Alkollü araç kullandığı için, yüzlerce insanın ölümü veya sakat kalmasıyla sonuçlanan kazaların sayısı çok fazladır. Kısacası Alkol alışkanlığı sadece bireyin kendi sorunu değildir. Alkol alışkanlığı olan insanlar, Ailesinin ve çevresinin mutsuzluğuna neden olan insanlardır. Hayatları boyunca içki içerek yaşayan insanların çoğunluğu genellikle hayatlarının sonuna doğru, çevresindeki insanları kendilerinden uzaklaştırdıkları için yalnız kalan kimselerdir.

Önceki sayfa 1 2 3Sonraki sayfa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu