Kalbinizin Hikayesi
Kalbin gümrük sırası bir hayli kalabalıktı. Sırada sevgiden nefrete, hasretten kine, mutluluktan kedere kadar pek çok duygu bekliyordu.
Etrafına kocaman, kalın duvarlar örmek zorunda kalmış olan kalp; başta bu duvarları günün birinde birinin yıkması umuduyla sağlam yapmamıştı. Ancak zaman geçtikçe bu duvarları yıkmaya istekli biri gelmemişti ve duvarlar kalbe daha sıkı tutunup, sertleşip, sağlamlaşmışlardı.
Şimdi hiçbir duygu kalbin içine, mantığın izni olmadan giremiyordu. Mantıktan izinli kağıtları olmalıydı. Fakat öyle ki, mantık, sonunda üzüleceğini öngörerek, ne sevgiye, ne mutluluğa, ne de aşka izin veriyordu. Böylece kalbe sadece nefret, bencillik, öfke gibi yakıcı duygular yerleşebiliyor ve kalbi günden güne çökertiyorlardı.
Gün geçtikçe kalp bu durumdan rahatsız olmaya başladı. Güzel duyguların özlemini çekiyordu. Fakat tüm yetki mantıktaydı ve mantık kalbin isteklerine asla kulak asmıyordu.
Bir gün kalp, artık bu duruma bir çare bulması gerektiğine karar verdi. Yıllardır güneş ve yağmur görmeyen çorak topraklarını birinin yeşillendirmesi gerekliydi. Böylece, duvarların dışında, gümrük sırasında bekleyen güzel bir duygu aramaya başladı.
Zavallı güzel duygular, duvarların ötesine geçiş için izinleri olmasa da, büyük bir umutla bekleşip durmaktaydılar.
Kalp, alçakgönüllülüğü gördü sırada önce. Hemen yanına gitti ve onu kimse görmeden duvarların ötesine geçireceğini söyledi. Alçakgönüllülük çok sevindi ve duvarlara doğru yürüdü.
Kalp, onu duvarların ötesine uğurlamadan önce, son telkinlerinde bulunuyordu.
” İçeride çok dikkatli ol! Orada büyük bir iç savaş sürmekte. Tüm duygular, birbirlerinin kim olduğunu düşünmeden saldırıp duruyorlar. Bencillik, öfke, nefret, kibir; kısacası tüm düşmanların orada. İyiliğinle yenmelisin onları. ”
Alçakgönüllülük korkusuzca geçti duvarların ardına, ve bir kaosla göz göze geldi. Kalbin içinde kan içinde kan gövdeyi götürüyordu. Mantığın geçişine izin verdiği tüm o duygular, kalbi ne hale getirdiklerine aldırmadan savaşıp durmaktaydılar.
Bir süre etrafı izledi alçakgönüllülük. Sonra bir yağmur olup yağdı çorak toprakların, kana susamış duyguların üstüne. Bu yağmur o kadar güçlü değildi, ancak kibir o toprakları terk etmek zorunda kaldı.
Değişimi fark eden kalp, özveriyi gönderdi içeri. O da gözle görülür bir değişime yol açtı.
Böylece içeri affedicilik, merhamet, kibarlık ve daha pek çok duygu girdi. Bu duygular kalbi tamamen temizleyemiyor, ancak bazı kötü duyguları yok ediyorlardı.
Aslında tüm bu güzel duygular kalbi yalnızca sevginin gelişine hazırlıyordu. Böylece, ortalık yarı yarıya durgunlaştığında, bir yıldız gibi parıldayan sevgi girdi içeri.
Sevgi, orayı çok kısa bir sürede tamamen değiştirdi. Yağmurlar yağıyor, güneş açıyor, ortalık rengarenk çiçeklerle süsleniyor, etrafı mis gibi kokular kaplıyordu artık.
Sevginin ardından mutluluk ve huzur da girdi içeri. Kalp tam bir cennete dönüşmüştü.
Bir süre sonra mantık da bu durumdan haberdar oldu, ancak kalpteki değişim onu da hoşnut etmişti. Kalbe kötü duygular girememeye başladı. Zaten giren kötü duygular da kısa sürede yok olup gidiyorlardı.
Bir insan daha, tüm varlığıyla, mutluluğa, sevgiye, huzura teslim olmuştu.
Öyle ya, insan, mantığın kalın duvarlarını aştığında ve duyguların görünmez camını kırdığında mutlu oluyordu.
Meryem Sude Küçükbaş