Hikaye Oku; “Opia” 1. Bölüm
25/11/2018
Saat sabahın 5’i
Kilisenin önünde bekliyorum bir sevgiliyi. Amansızca bekliyorum. Soğuğun bedenimi hoyratça öpüşünü aldırmıyorum.
İnanıyorum, inanmak istiyorum.
Onu görünce Tanrı’ya ikinci kez inanmak istiyorum. Teninin tenime değebilme olasılığına tutunmak istiyorum. Aynaların, Tanrı’nın boşvermìşlik eseri olan bedenimi, onun eli değmiş bir sanatçıdan çıktığını yansıtması inancına tutunmak istiyorum.
Gerçeği olduğu gibi yansıtan aynalardan nefret ediyorum.
Olduğumdan daha iyisini yansıtan aynalardan nefret ediyorum.
Olduğumdan daha kötüsünü yansıtan aynalardan nefret ediyorum.
Aynalardan nefret ediyorum…
Saat gecenin 5’i.
Bu gece gözlerime ilk baktığın gibi bakman için dua ediyorum. Nefes alıp verişlerini kalp atışlarımda hissetmek için neleri verebileceğimi sorguluyorum. Kafamda kuruntuladığım her soruya cevap bulabilmek için gökyüzüne ayrı ayrı yazılan isimlerimize bakıyorum. Sonra Tanrı’dan yardım diliyorum. Beni sınıyor.
Kapısından içeri giriyorum kilisenin. Açlığımla tutuşuyor uçuşan perdeler. Ilâh’a edilen dualar kimliğini kaybediyor bir anlığına. Sadece düşünüyorum: Bir faniyi tapılası sevemezdim ki.
Seviyorum…
İçimi yakan bir güzelliği olduğuna inanıyorum.
Baktıkça kutsanıyorum…
Sesini hoş bir melodi gibi kullanmasını seyrediyorum.
Peki bu hangi dinin ilahisi?
Mest olmuş haldeyken daha iyi anlıyorum zaman kavramının gerçek anlamını.
Aramızda zaman vardı: Istanbul…
İşte o şehir, bizim şehrimiz. Benim varlığımla onun yok olduğu, onun varlığında benim yokluğumu çeken, bizim şehrimiz.
Galata hiçbir zaman bizi beraber taşıyamayacak Opia. Kız Kulesi bize aynı anda sabahı getirmeyecek. Pierre Loti hiçbir zaman senin yüzünün sahip olduğundan daha güzel bir manzaraya sahip olamayacak. Geceler hiçbir zaman tam kararmayacak. Güneş hiçbir zaman üzerimize doğmayacak. Aramızdaki İstanbul yine içimdeki acıyı sana çaktırmayacak.
Sevgilim Opia,
Kalbin başkalarına ait olduğunda sözlerim Tanrı’nın olacak.
Kanayacak ama sonra izi bile kalmayacak.
Hikayenin 1. Bölümü İçin TIKLAYINIZ
Hikayenin 1. Bölümü İçin TIKLAYINIZ
Böyle mi olacaktı, insanı sonsuz derecede mutlu kılan şey, aynı zamanda üzüntüsünün kaynağı mı olmalı?