İçimi Kağıtlara Döktüm
Yazdım. Çok yazdım. Birilerine anlatmaktansa hep yazmayı tercih ettim. Sinirlendim, yazdım, sevindim yazdım, üzüldüm, yazdım, aşık oldum…
Kafamın içinde kaç tane daha ben var ise hepsini susturmak için yazdım. Hiç susmadılar. Hiç susturamadım. Hep yenildim. Kafamın içindekilere yenildim. Kalbimin içindekilere yenildim. Yüzlerce savaş görmüş geçirmiş bir gazi gibi yara bere dolu içim. Yazdım. Bıkmadan usanmadan..
Hep içime attım. Ya içimin hacmi çok genişti ya içine attıklarım yer kaplamaz. Ya ben duyguları çok alev alev yaşıyordum yada insanlar umursamaz. Yazdım. Ama değiştiremedim hiç bir şey.
Kaybetmek üzerine kurulu bir hayatım var anladığım kadarıyla. Hep birilerine merdiven oldum hiç merdivenden çıkan olamazken. Nedendir bilinmez içim dipsiz kuyu gibiydi. Nefreti ziyadesiyle yaşadım sonuna kadar. Hala yaşamaktayım. Kime niye bilinmez. İlk bakışta sevdiklerime gibi görünse de derine inince sanki kendime bu duyduğum nefret. Bilemedim nedendir bu.
İnsanlar samimiyetsiz. İnsanlar nankör. Çıkar ilişkileri mide bulandırıcı. Statü belirleme yarışmaları utandırıyor beni. Kimse kafanın içindekilerle ilgili değil. Herkes para ve satın alabileceklerine sahip olanlar etrafında bir seyirci halkası oluşturmuş gidiyor. Beyler! Para hiç bir fikrin yanında üç kuruş etmiyor. Ama gelde anlat. Canından çok sevdiğini söyleyenler, ailelerini bile karşılarına alıp gelenler, biraz zaman sonra çark ediyor. Kalplerin hiç bir değeri yok. Ailenin hiç bir önemi yok. Yapılan kahpelikler unutulmayıp biriktirilse ve şehir çöplüğü kadar olsa bile yine o şehir çöplüğü kadar önemsiz. Herkes karşısındakinden alabileceklerinin hesabını yapıyor. Alabileceği her şeyi aldıktan sonrada çekilip yıkılışını izliyor umursamaz tavırlarla.
Ey Ahalî! Biz ne zaman bu kadar yozlaştık. Biz ki kendi yarası daha ağırken, yaralı düşman askerini omuzlayıp tedaviye götüren merhamet abideleriydik. Biz ki namus için canını verenlerdik. Ne ara bu kadar merhametsiz olduk! Ne ara çatladı bizde o ar denilen damar? Bilemedik…
İmkanım olsaydı eğer, yazabilmek yerine icat edebilmek yeteneğim, bütün ömrümü o güzel yıllara geri dönebileceğim, zaman makinesini icat etmeye şüphesiz harcardım. Zira insan ilişkilerindeki bu yozlaşmışlık tüylerimi diken diken ediyor.
Okurken bu yazıyı sanki ben yazıyorum ve kendimi anlatıyormuşum hissine kapıldım.