Ağlatan HikayelerMesut Akdağ

Duygusal Hikayeler; “HER AKŞAM AYNI”

Duygusal Hikayeler

Duygusal Hikayeler; “HER AKŞAM AYNI”

Kapıyı açınca evin soğukluğu, zaten üşümüş kalbini çepeçevre sardı. Evin soğukluğu bedenini değil içini yüreğini üşütüyordu. Evi bomboş, ne bir kisi ne çoluk çocuk ne de doğru düzgün bir eşya vardı. Eve geldiğinde guleryuzle karşılanmayı bırak, eşi tarafından sert bir ifadeyle, asık suratla karşılanmak için bile neleri vermezdi. Çocuklarının o kafa şişiren gürültülerine hasret kalmıştı. Evi boş, yüreği boş.

Evi soğuk, yüreği ondan daha soğuk. Evi iki oda bir salondan olusuyordu. Mutfak alabildiğine geniş fakat ne çanak çömlek, ne buzdolabı ne de masa, sandalye vardı. Oturduğu odada zaten orda oturuyor, uyuyor, kitap okuyor ve yemek yiyordu. Yani evdeki hayatı bir odadan ibaretti. Bir elektrikli sobası, bir halısı bir de emektar çekyatı vardı. Öteki odada ise kolilerin içinde kitapları vardı. Zavallının olup biteni bu kadardı. Bu yüzden her akşam geldiğinde ev onu soğuk ve itici olarak karşılıyordu. Sımsıcak yuvayı ne kadar da özlemişti.

Daha yeni gelmişti Anadolu’nun küçük bir köyünden bu koskoca şehre. Çocuklarını ve eşini daha iyi şartlarda yaşatmak için geleceğe umutla bakabilmek ve çocuklarının eğitimini en güzel şekilde yapmalarını sağlamak için tayinini bu şehre istemişti.

İstediği oldu tayini bu metropol şehre çıktı. Fakat ne olduysa bundan sonra oldu.

Köyün ucuz hayatını seven, çocukların geleceğini düşünmeyen, ileriyi göremeyen eşinin ailesi bu tayine karşı çıktılar. “Bu köyde zor geçiniyorsunuz orada nasıl geçineceksiniz. Köyde suya muya para vermiyorsunuz fakat büyük şehirde adım attığın para geçinemezsiniz. Köyde kira ödemiyorsunuz şehirde ödeyeceksiniz geçinemezsiniz.” gibi sözlerle eşinin gitmemesi için ikna ettiler.

Eşi de onu ikna etmeye çalıştı. Fakat nafile artık ok yaydan fırlamıştı bir kere. Tayin resmileşmiş, gitmekten başka çare yoktu. Eşine ne diller döktüyse de eşi ailesinin sözünden çıkmıyordu. O, ne kadar “Geleceğimiz bu şehirde daha parlak, çocuklarımızın eğitimi ileri düzeyde olur, şehirde daha müreffeh bir hayat süreriz, kendisinin üniversite mezunu olup köyde köreldiğini fakat şehirde imkanların geniş olduğunu her hâlükarda ek gelirlerinin olacağını söylemiş ise de eşi bir türlü kendisiyle gelmeye yanaşmıyordu.

Her gün evde şehre gidelim-gitmeyelim tartışması almış başını yürümüştü. En sonunda eşi çocukları ve arabanın sığdığı kadar eşyaları ve evin tek arabasını da alarak annesinin evine gitti.

Oysa ne ümitlerle tayini istemişti. Halbuki beraber karar vermişlerdi. Ya şimdi, ailesinin sözüne uyarak giden bir eş, koskoca şehirde soğuk boş bir evde kalbi kırık, yüreği boş, ümitlerini kaybetmiş, gözü yaşlı ve gönlü hüzünlü bir insan. Ya çocuklar,  onları hiç sormayın baba özlemiyle yanıp tutuşuyorlardir. Kim bilir şimdi ne haldeler. Yazık hem de ne yazık bir hiç uğruna aile dağılmış. Ceremesini zavallı çocuklar çekiyor.

İşte, her akşam evde aynı tablo bir çekyat ve kitap: İkisi munis bir dost. Birisi soğuk gecelerde sarıp sarmalayan ve ısıtan dost. Diğeri ise yalnız akşamlarında konuşup dertleştiği vefakar dost. Her akşam aynı, üç kafadar dost aynı muhabbet, aynı hayat vesselâm.

Yazar – Mesut AKDAĞ

 

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu