Hikaye: “Son Varoluş” 5. Bölüm
“Sombres “
Karanlıkta küçük bir meleğin, gülüşüyle parlayıp sönmesinin ardından yaklaşık birkaç dakika geçmişti. Birkaç dakikamı, bu küçük çocuğa öylece bakmakla yitirmiştim. Kollarımı esir alan bedeni ait olduğu yere, cennete, uğurladıktan sonra, ilk işim Teo ve diğerlerini aramak oldu. Patlamanın etkisiyle belirli yerler, hükmünü alevlere bırakmıştı fakat bu alevler, konferans salonundan çıkmama engel değildi. Bilim Kurgu Hikayeleri
Salondan çıkmamla gecenin soğuğunun bedenimle selamlaşması fazla zaman almadı. İrkilip kollarımı vücuduma sardım. Etrafı gözlerimle taradım. Tanıdık birilerini bulma umuduyla yanıp tutuşurken bir ses, beni umudumdan sıyırıp adeta korkuyla bütünleştirdi.
“Öfkesi vicdanından büyük insanlar, gözlerinin önündeki tehlikeyi görmezmiş.”
Sesin sahibi olan adam, birkaç adım daha attı bana doğru. “Böyle söylerdi büyükannem.”
Bombayı atan adamdan başkası değildi.
“Ne istiyorsun?” Bilim Kurgu Hikayeleri
Sinir edici gülüşü öfkemi ikiye katladı.
“Senin gibi cesaretine kurban giden birini.”
Saniyeler geçtikçe daha da yaklaşıyordu bana.
“Korkma.” Bilim Kurgu Hikayeleri
Başımı cesaretle dik tuttum.
“Korkmuyorum.” “Biliyor musun? Büyükannem, ‘Gözler yalanın ispiyoncusudur’ da derdi. Gözlerin korkunu ele veriyor.”
“Büyükannen felsefeciydi sanırım. Tespitleri beynimi yakıyor.” “Konuşma daha fazla uzamadan gidelim bence. Daha konuşulacak çok şey var ne de olsa.”
“Nereye?” Bilim Kurgu Hikayeleri
Afallamıştım. Yüz ifadesi gideceğimiz yerin tekin olmadığını haykırıyordu. Fakat onlara karşı çıkacak gücüm yoktu. Her ne kadar beni götürecekleri yere gitmek istemesem de kaderime hafifçe boyun eğdim.
“Sombres Devleti seni bekliyor. Başkent Force ‘a gidiyoruz.” Bilim Kurgu Hikayeleri
Eskiden arkadaşlarımla araştırıp birbirimize geceleri anlattığımız efsanevi bilgilere göre, Valient şehri Sombres Devleti’nin fakir bir şehri olarak yaşam sürdürürken, Sombres’in zulümleri üzerine güçlenmiş ve bağımsızlık için savaşan bir şehir haline gelmişti. Teknolojisi oldukça gelişmiş olan Valient, ayrıca birçok siber savaşın merkeziydi. Buraya kadar her şey normal, basit bir çekişme ve bağımsızlık savaşı olarak adledilebilirdi. Fakat her şey, bu çekişmeyi normal olarak kabul edilmesiyle başlıyordu. Bilim Kurgu Hikayeleri
Sombres Devleti’nin varlığı birçok mitoloji bilimcisi tarafından köklüce tartışılıyor, haritalardaki yeri saptanmaya çalışılıyordu. Bu devletin var olup olmadığının tartışılması bir hayli eski zamanlara dayanmakla birlikte günümüzde de tartışılmaya devam ediyordu. Yapıldığı düşünülen siber savaşların, siber savaş olmasına rağmen birçok can aldığı öne sürülüyordu ve şimdi o efsanevi devlet, beni pençesine almaktan hiç çekinmemişti. Kendimi siber bir efsanenin içinde bulmam beni ürkütmüyor desem, hayatımın en büyük yalanını etmiş olurdum. Ben bunları düşünürken iki silahlı adam bana silahlarını doğrulttu ve tetiğe bastı. Tetiğe basmasıyla eş zamanlı olarak bedenim benden izin almadan hareket etmeye başladı. Beynim bedenimi kontrol edemez olmuştu. Vücudum uyuşmuş bir şekilde ilerlerken silahın yaydığı sinyaller hareketlerimi gittikçe hızlandırıyordu.
Birkaç dakikalık yürüyüşün ardından EDGA Genesis arabalarına benzeyen bir aracın içine bindirildim. İki kişilik olan araba dışarının soğuğunu unutturuyordu. Araç harekete geçtiğinde, yere teğet geçen uzuvlarını camdan bakarken görmek beni heyecanlandırmıştı. Kapısı küf, bacası duman tutmuş evleri geride bıraktık. Kalbi kurumuş, duyguları sömürülmüş insanların yüzlerini sineye çekti beynim araç hızla ilerlemeye devam ederken ve aniden durduk. Bu ani durmadan sonra sarsıldım ve kendime geldim. Bilim Kurgu Hikayeleri
İşte gelmiştik! Rüyalarıma konuk olan, kâbuslarımın kaynağı şehrin merkezi artık önüme serilmişti. Bana da geriye sadece bu şehirle tanışmak kalmıştı. Hissettiğim duygular karışıktı. Birkaç gün öncesine kadar evimdeydim, sonra Valient ve şimdi Sombres… Bunları düşünürken kendime geçmişten bir rüyayı anlatır gibi oluyordum. Gerçek değildi, olamazdı. Ama kaderimde ne varsa yaşayacaktım. Eğer kaderimse, Sombres’in kasvetli havasını ölene kadar soluyacaktım.
*** Bilim Kurgu Hikayeleri
“Bir, iki, üç…” “Bir, iki, üç…” “Bir, iki…”Bilim Kurgu Hikayeleri
Durmaksızın ip atlayan küçük kız, oyununu bırakıp yanıma geldi. Nefes nefeseydi ama hâlâ enerjisi sönmeyen bir ateşi andırıyordu. Sombres Özel Güçler binasının karanlık bir odasına beş para etmez bir eşya gibi atılmamın ardından yüzünü henüz göremediğim bu küçük kızla tanışmıştım. İpini yere bırakıp bana doğru gelirken aynı zamanda bir şarkı mırıldanıyordu.
“Ellerim yukarda Duruyorum burada Dansı çok seversin Haydi zıpla…”
Elimi tuttu.
“Hadi, sen de gelsene.”
Yüzünü hâlâ göremiyordum.
“Hadi ama yemem, korkma.”
Gülümsedim. Bir şey demeden ayağa kalkıp eli ellerimde olan küçük kızın elini bırakmayarak pencerenin önüne doğru yürüdüm. Burası hafif aydınlıktı ve çocuğun yüzünü görmem için yeterliydi. Dizlerimin üstüne çöktükten sonra önümde duran küçük kızın yüzüne dikkatlice baktım. Başını hafifçe aşağı eğdi. Sanki bir şeyler vardı ve bu şeyler ters gidiyordu. Küçük kız, elimi çenesine koymamla yüzünü yüz hizâma getirdi. Gördüklerim ise kaderine terk edilen zamanla yıkılmış bir harabeden fazlası değildi. Daha birkaç saat önce kollarımda ölen o küçük kız, şimdi nasıl olur da karşımda kanlı canlı durabilirdi? Kalbi nasıl atabilirdi? Dizlerimin üstünden hızla kalktım. Burada her şey imkansızı oynuyordu ve ben bunun bir kuklası olmayacaktım. Duran bir kalp bir daha atamazdı! Bir yolunu bulmalıydım ve bu cehennemden kurtulmalıydım.
“Ne yapıyorsun?” Bilim Kurgu Hikayeleri
Arkamdan bana seslenen kıza bakmadım. Hâlâ ayakta öylece dikilip bir şeyler düşünüyordum çünkü. Ensemdeki adım seslerimi duyduğumda karşımda bir dolabın olduğunu gördüm. Bir hayli eskiydi. Hemen yanına gittim dolabın. Sandığımın aksine kilitli değildi. Dolabın kapaklarını iki yana açtığımda dijital bir saati andıran aletle karşılaşmamın ardından küçük kızın omzumun üstünden ne yaptığımı merak eden gözlerle bana ve dolabın içindeki dijital alete baktığını fark ettim. Ne olduğunu anlar gibi omzunu indirdi ve bilmiş bir edayla pencerenin önüne gitti. Ben ise hâlâ ne olduğunu çözmeye çalışıyordum. Ekrandaki sayıların bir tarihi ifade ettiğini anlayana kadar öylece baktım. Az önce pencerenin önünde duran küçük kız, tekrar yanıma gelmişti. Kaşlarımı çatarak sordum ona:
“Bu tarih de neyin nesi?” Bilim Kurgu Hikayeleri
Gülümsedi, gülümsedi ve gülüşünü yarıda keserek sorumu yanıtladı.
“Ölüm tarihin.” Bilim Kurgu Hikayeleri
HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ